Paris’te, Avrupa emperyalizminin kalbinde binlerce Renault işçisi, Renault’un dünya çapında 15 bin, kendi fabrikalarından 4.500 işçi çıkarma planına karşı grev ve eylemlere başlamışlar. Her eylem, her grev işçileri eğiten bir okuldur.
Şimdi, dünyanın sayısız yerinde işçi sınıfı bu “okul”da eğitim görüyor. İşçi sınıfının, yine dünyanın her yerinde, bu “okul”dan öğreneceği ilk ve en önemli ders, işten çıkarmalar ve genel anlamıyla işsizlik başta olmak üzere, işçi sınıfının, emekçilerin, sömürülenlerin, yoksulların hiç bir temel, yaşamsal sorunu kapitalizm sınırları içinde kalınarak çözülemez.
Bu birinci ders.
Eskiden sık tekrarlanan bir deyim vardı, “bütün yollar Roma’ya çıkar” diye. Bütün yolların Roma’ya çıkıp çıkmadığı ayrı bir konu ama kapitalizmde tüm sorunların gerçek ve kalıcı çözümünün kapitalizmin yıkımı noktasına çıktığı kesin.
Başka türlü olması da mümkün değil. Sorunlar, sonuçlarıyla mücadele edilerek değil, onları ortaya çıkaran nedenler, maddi temel ortadan kaldırılırsa gerçek ve kalıcı bir çözümden söz edilebilir.
Burjuva toplumda, istisnasız tüm sorunların nedeni, maddi temeli, ortaya çıkış koşulu kapitalist üretimdir. Dolayısıyla, emekçi sınıfların açlık, sefalet, işsizlik, yoksulluk, eğitim, sağlık vb vb. akla gelebilecek tüm temel sorunlarını, maddi yaşamlarındaki bozulmayı ortadan kaldırmanın yolu, kapitalist üretim biçimini ortadan kaldırmaktır.
Bu o kadar yalın, basit ve anlaşılması kolay bir gerçek ki, burjuva önyargılarla ve burjuva düzene ağzına kadar güven duygusuyla dolu olmayan herkes kolayca kabul eder. Ama bir liberal, bir sosyal reformist için durum böyle değil elbette.
Bir sosyal reformist, bir liberal ya da bir uzlaşmacı başka türlü ve şöyle düşünür: Kapitalizm elbette yerini sosyalizme bırakmalı ve bırakacaktır da. Ama bu, az-çok uzun bir geleceğin sorunudur, onun için şimdi biz kapitalizmin yırtığını söküğünü yamayalım ve onunla bir süre daha idare edelim.
Renault işçilerinin eylemine, eylemin içeriğine, işsizliğe dönelim.
Kapitalist toplumda işsiz kitle ya da işsizlik diyelim, nispi artı emekçi nüfus demektir. Kapitalist üretim biçiminde emekçi nüfus, “kendi yarattığı sermaye birikimi ile birlikte, kendisini nispi ölçüde fazlalık haline getiren, nispi artı-nüfus haline çeviren araçları da üretmiş olur; ve o, bunu, daima artan boyutlarda yapar”
Bu, kapitalist üretim biçiminin nüfus yasasıdır. Bu yasaya göre, sonuçta şunu görmüş oluyoruz: İşsiz nüfusun nedeni kapitalist birikimin ta kendisidir.
Kapitalizmde canlı emeğe, daha doğrusu emek-gücüne olan talep sermayenin büyüklüğü ile ters orantılıdır. Sermaye birikip büyüdükçe canlı emeğe olan talep de azalır. Marx’ın bu tespitini günümüzde çıplak gözle de görmek mümkün. Kapitalist üretimde makina/robot kullanımı canlı emeğe olan talebi gözle görülür biçimde azaltmıştır.
Kısaca, işsizliği sürekli ve artan biçimde üretmek kapitalizmin özünde var ve kapitalist üretim biçimi ortadan kaldırılmadıkça işsizlik artan biçimde var olmaya devam edecektir.
Bu nedenle işsizliği Covid-19 salgınına bağlamak yanlıştır. Salgın hastalık işsizliğin artışında önemli bir etken oldu; bu doğrudur. Ama salgın hastalık, olmayan bir durumu/süreci ortaya çıkarmış değil. Salgın hastalığın etkisi, zaten var olan bir sürece olağanüstü bir hız kazandırmak; tedrici biçimde gelişen ve gelişmeye devam edecek olan sürecin sıçrama biçiminde, patlama şeklinde hızlandırmak biçiminde oldu.
Sınıf bilinçli devrimci öncü işçi bütün bunlardan nasıl bir sonuç çıkarmalı? Buradan işten çıkarmalara, kapitalistlerin işçileri kapı önüne koymalarına karşı kayıtsız kalmak gerekir sonucu çıkarılır mı?
Elbette böyle bir sonuç çıkarılamaz. Kapitalistlerin işçileri işten çıkarmalarına, yaşamdan kovmalarına karşı mücadele edilmeli. Hem de işçi sınıfının bütün gücünü seferber ederek böyle bir mücadele verilmeli. İşten atılan bir işçi işine geri dönmek, haklarını almak, vb için mücadele etmek istediğinde sınıf bilinçli devrimci öncü işçi o işçinin/işçilerin yanında olmalı, onunla birlikte mücadele etmeli ve başarılı olması için elden gelen yapılmalıdır. Buna kapitaliste karşı “ikna edici” yöntemler de dahil.
İşçi işte böyle bir mücadelede, dayanışmanın, işçilerinin birliğinin önemi, işçi sınıfının gücü gibi dersleri alır, öğrenir ve proletaryanın devrim mücadelesinin bir parçası haline gelir.
Fakat devrimci komünist parti, böyle bir mücadeleyi amaçlaştırmaz, işçi sınıfının önüne başlı başına bir hedef olarak koymaz; tek tek işçiler dahil, işçi sınıfına işsizlikle mücadelenin, işsizliği ortadan kaldırmanın kapitalist üretim biçimini ortadan kaldırmaya bağlı olduğu, bunun bir devrim sorunu olduğu bilincini vermeyi bir an olsun ihmal etmez.
Tüm yaşamsal sorunların çözümü devrimin zaferine ve iktidarın fethine bağlıdır. Ve bu, sosyal reformistlerin, uzlaşmacıların, liberallerin sandığı gibi çıkmaz ayın son Çarşambasının değil, bugünün meselesidir.
Devrim pratik bir sorun haline gelmiştir.