HDP’li vekiller Leyla Güven ve Musa Farisoğulları’nın vekillikleri, haklarındaki tezkereler Meclis Genel Kurulunda okunarak, düşürüldü.

Her şeyin önceden ayarlandığı, düğmeye basılmasıyla harekete geçildiği, kararın üzerinden saatler geçmeden önce Musa Farisoğulları’nın yolda, bindiği araçtan indirilerek; Leyla Güven’in evinde gözaltına alınmasıyla belli oldu. Her iki vekil jet hızıyla tutuklanıp zindana koyuldular.

Şaşılacak bir şey yok. Meclis’in bir ceset; vekillerin, gerekli göründüğünde tutuklandığı, tutuklanmayanların konu mankeni olarak Meclis’te tutuldukları biliniyor.

Peki bu adım, durup dururken, niye atıldı ve neden şimdi?

Daha önce de yazdık bir kez daha anımsatmanın zararı olmaz: Dinci faşist iktidar, faşist devlet, sermaye sınıfı büyük bir korku içinde. Bu korku, HDP’nin sandığı gibi, ne olduğu, deve mi kuş mu olduğu belli olmayan “demokratik siyeset”ten değil, bir ayaklanma beklentisinden geliyor.

Sermaye sınıfı ve emperyalistler, bir toplumsal devrimi engellemek için bir kaç yıl önce tüm yetkileri (yargı-yasama-yürütme) merkezileştirerek dinci faşist iktidarın ve onun başındaki adamın arkasında dizilmişti. Dinci faşist iktidarın arkasına dizilen politik güçlerin başında CHP gelmektedir.

Geçerken belirtelim ki, CHP ve diğer burjuva partilere ilişkin yaptıkları tüm açıklamalar ve izledikleri pratik çizgi, HDP’nin bu durumu kavramadığını gösteriyor. Uzlaşmacı politikanın kişiyi götüreceği başka yer yok. Ama bu ayrıca ele alınması gereken başka bir konudur.

Bugün olup bitenler, sözünü ettiğimiz tahkimatın, yetkilerin merkezileştirilmesinin devamı ve sonucudur. Onun için "şaşılacak bir durum yok" dedik.

Dinci faşist iktidar ve faşist devlet, tüm yetkileri tek merkezde toplamasına rağmen toplumsal devrimin gelişimini engelleyemedi. Düne kadar uyguladıkları bütün baskı ve terörden sonuç alamadılar. Emekçi sııfları, devrimci güçleri, Kürt halkının özgürlük savaşını ne susturabildi ne de bastırabildiler.

Aksine, ekonomik ve politik kriz giderek derinleşiyor; çöküş belirginleşiyor ve bu maddi temelin beslediği bir halk ayaklanmasının belirtileri her gün daha fazla ortaya çıkıyor.

Sermaye sınıfı, yeni bir saldırı dalgasıyla “geliyorum” diyen bu ayaklanmanın önünü kesmeye çalışıyor. Bu saldırı dalgası başta Kürt halkı olmak üzere, toplumsal devrimin tüm güçlerini hedef alıyor.

Son bir ayda dizginlerinden boşalmışçasına artan baskı, terör, tehdit, tutuklamaları, açık infazları vb vb, hep bu çerçevede görmek ve anlamak gerekir. Dinci faşist iktidar ve faşist devlet, yeni bir ayaklanma olasılığına karşı kendini tahkim ediyor.

Hatırlayalım: Elli kişiyi öldürmeye hazır olduğunu, elinde öldürülecek kişilerin listesi olduğunu söyleyen bir kadın, bir torba mermiyle resim çektirip öldürmeye hazır olduğunu söyleyen bir molla, karakoldan servis edilen işkence resimleri, köpekli işkence, Kürtçe dili nedeniyle bıçaklanarak öldürülen bir genç ve daha bunun gibi sayısız olay son bir ayın çok özet bir bilançosudur.

Dinci faşist partiden bir yetkili, HDP’li vekillerin vekilliklerinin düşürülmesi sonrası, “4 Haziran bir milat. Siyasette yeni bir dönem, yeni bir süreç başlıyor” diye açıklama yapmış.

Biz bu sözleri “yeni bir saldırı dalgası başlıyor” biçiminde okursak gerçeğin bir kısmını görmüş oluruz. Gerçeğin öteki kısmı ise, saldrırı dalgasının 4 Haziran’da değil, en azından bir ay önce başladığı biçimindedir.

Bunun dışında HDP’li vekillerin vekilliklerinin düşürülmesinin sadece sembolik bir değeri vardır. Yoksa, ne Meclis’in ne de bu kurumun içinde yer alıp da kendini hala “dokunulmaz vekil” sananların pratik bir değeri var. Meclis, dinci faşizmin ayıp yerlerini örten bir incir yaprağından başka bir şey değil. Üstelik, çok şeffaflaşmış, bir şeyleri örtme-gizleme özelliğini yitirmiş bir incir yaprağı...

İşin traji-komik yanı, HDP, hala, vekilleri iki polisin kolları arasında zindana götürülürken bile, bu ahır ortamında bulunmaya “demokratik siyaset” yapma diyorlar.

Meclis’in neresi “demokratik”, oradaki siyasetin nasıl “demokratik siyaset” olduğunu bir anlatsalar da bizimle beraber emekçi sınıflar, Kürt halkı, gençlik, yoksul kitleler anlasa!

Not: Bu satırlar yazıldıktan sonra, Meclis’ten Kızılay’a yürümek isteyen HDP’li vekillerin polisler tarafından tartaklandığını öğrendik.