Bir kadın çıkıyor, “elimde liste var, listede komşulardan da üç-beş aile var” diyor. Kulağının dibinde balon patlasa ödü kopacak tipten olduğu belli bu kadının sözünü ettiği liste “öldürülecekler listesi.”
Bir adam çıkıyor, sakalı ve şalvarıyla, yanında mermi dolu bir torbayla resim çektiriyor ve “bende bunlardan daha çok var” diyor. Arkasında çatapat patlasa kaçacak delik arayacağı her halinden belli bu şalvarlı, dinci faşist iktidara karşı olanları tehdit ediyor.
Başkaları çıkıyor, “senin cephaneliğin de bir şey mi, gel de bendekilere bak” dercesine kendi cephaneliğini yayınlıyor.
Mafya, “devlet ricali” ve başka aracılar üzerinden kanlı mesajlar saçıyor ortalığa, “dur bakalım nedir bu” diyen bir kişi bile çıkmıyor devlet adına. Bu bir yana, içeri tıkılan mafyacılar da salınıyor.
İşsiz-güçsüz lümpen takımından devşirilen binlerce kişinin sırtına üniforma geçirilip ellerine silah verildikten sonra “hadi artık siz devlet memurusunuz” denip ortalığa salınıyor: Bunlar “bekçi” oluyor. İlk icraatlarından biri, sokak ortasında insanların ayaklarına kurşun sıkmak oluyor.
Birileri çıkıp “buraya getirilirse cenazeyi yakacağız” diyor; mezarları tahrip ediyorlar. Kimse devlet-yasa adına çıkıp “durun hele bir” demiyor. Aksine sırtları sıvazlanıyor, teşvik ediliyor, devletin yetkilileri tarafından himaye ediliyorlar.
İnsan kılığındaki bir başkası “Karılarınızı kızlarınızı toplayacağız, onları nasıl koruyacaksınız?” diye ilan ediyor. Öteki “tecavüz listesi” yayınlayıp “ganimet paylaşımı” yapıyor. Liste uzatılabilir ama bu kadarı bile fazla.
Düzen nasıl ayakta duruyor diye bir soru sorulsa, buna verilecek yanıt ortaya çıkan manzarada yatıyor. Tehdit, gözdağı, korku salma.
Gerçi Türkçede bu durumlara uygun güzel bir söz var, “ısıracak köpek dişini göstermez” diye. Öyledir de...
Emekçi sınıfların, ezilen halkların birleşik devrimci mücadelesini bastırmak için, şimdiye kadar denemedik yol/ yöntem bırakmadılar. Kitle katliamları, yüzbinlerce insanın zindanlara atılması, işten atmalar, soruşturmalar, mahkemeler vb. vb. Hiçbirinden sonuç alamadılar. Aksine, bir ayaklanma havası her tarafı sarmaya başladı.
Asker, polis, mahkeme, zindan zincirinin oluşturduğu terör dalgasıyla emekçi sınıfların, ezilen halkların, gençliğin savaş azmini kırmak istediler. Çünkü savaş, düşmanın savaş azmi, cesareti kırılırsa kazanılabilir.
Yapamadılar, devrimin toplumsal güçlerinin ne savaş azmini ne de cesaretlerini kırabildiler.
Amaca erişmek için tehdit çıtasını yükselttiler. Yukarda sözünü ettiğimiz havlama seslerini daha sık duymaya başlamamızın nedeni bu.
Yine yapamıyorlar, yine yapamayacaklar!
Korku bulaşıcıysa cesaret ondan da bulaşıcıdır!
Devrimin toplumsal güçleri, işçiler, emekçiler, ezilen halklar, gençlik, kadınlar dinci faşizme, faşist devlete, burjuva sınıfın egemenliğine karşı cesaret ve kararlılıkla savaşmaya devam ediyorlar.
Ayaklanma havası yayılıyor.
Korku ve kudurganlıkları bundan!