DEVRİM ŞİMDİ DAHA GÜÇLÜ

Sonucu çok önceden belli, baştan sona bir tiyatrodan ibaret olan 24 Haziran Seçimleri aklı başında, düşünme gücünde olan hiç kimseyi şaşırtmayan sonuçla bitti. Malum ilan edildi: Dinci faşistlerin “reis”i, sırtına devlet başkanı kaftanı geçirilerek yine oturduğu yere, tahtına oturtuldu.

Figüran oldukları bu oyunda, kendilerini dinci faşist iktidarı seçimle yıkabilecekleri hayaline iyice kaptıran sosyal reformistler 24 Haziran’da duvar gibi gerçeklerle karşılaşınca büyük bir hayal kırıklığına ve bu hayal kırıklığına eşlik eden bir moral bozukluğuna uğradılar. Bu aralar sıkça kullanılan benzetmeyle, “hayaller Paris, gerçekler Şırnak” durumunu yaşadılar. Örnek olsun, ESP çevresinin açıklamasına bakıyoruz, bir çuval laf yığınıyla edilen kem-kümden başka bir şey yok. Diğerleri hiç farklı değil.

Hayallerin yıkılmasını hayal kırıklığı ve moral bozukluğunun izlemesi normal. Oysa, Leninist Parti, tüm sosyal reformistleri, dinci faşizmin seçimle-sandıkla gitmeyeceği; onu yıkmanın bir devrim, iktidarın fethiyle sonuçlanacak bir halk ayaklanması sorunu olduğu konusunda kaç kez uyarmıştı.

Sosyal reformistler, son derece sade ve açık bir dille yapılan bu uyarıları anlamamışlar mıydı? Elbette anlamışlardı. Ama burjuva sınıfa, faşist devlete, dinci faşist iktidara güven duygusuyla dolu kuru bir bağırsaktan farkları olmadığı için uyarılara kulaklarını tıkayıp, dinci faşist iktidarın azınlıkta kalırsa çekip gideceğine inanıyorlardı. Halkın devrimci gücüne, devrimci enerjisine, devrimci eylemine değil, faşist iktidarın “demokrasiye” bağlılığına güveniyorlardı.

Dinci faşist iktidarın kitle desteğinin azınlıkta olduğu doğrudur. Bu yeni bir durum da değil. Dinci faşist iktidar 2016 Nisan referandumu, 2015 Haziran seçimleri dahil, son seçimlerin hiç birinde nüfusun çoğunluğunun desteğini almadı. Seçimleri, referandumu hep baskı, hile, terör, katliam yöntemleriyle; olmadı, YSK’yı devreye sokarak “kazandı.” Çoğunluk devrim saflarındaydı. Leninistler, bu somut olguları da hesaba katarak, dinci faşizmin seçim sandıkla gitmeyeceğini ortaya koydu ve tüm gücün, enerjinin halk ayaklanmasının hazırlanmasına göre yapılması çağrısında bulundu; hem de kaç kez. Ama emekçi sınıflara, ezilen halklara değil de CHP’ye güvenen sosyal reformistler ve onlardan bir milim ayrılmayan oportünist örgütler sandığa yöneldiler.

Sonucu biliyoruz artık. Dinci faşist iktidar, CHP’nin de eşsiz yardımıyla “muzaffer” ilan edildi. Seçimle dinci faşist iktidarı yıkma hayalleri tuzla buz oldu. Bu sosyal reformist partilerin, onların kuyruğundan ayrılmayan oportünist örgütlerin derin politik iflasıdır.

Seçimlerin, devrime böyle bir “iyiliği” oldu. Çünkü, emekçi sınıfları ve ezilen halkları tekelci sermaye sınıfıyla, burjuva düzenle, bu düzenin kurumlarıyla uzlaştırmayı varlık nedeni haline getiren sosyal reformistler ve oportünistler devrimin önünde gerçek bir engeldir. Bunlar, işçi sınıfından, ezilen halklardan tecrit edilmedikçe, teşhir edilmedikçe bir devrimin zaferi mümkün değil. Son seçimler ve seçimlerde olup bitenler bunların sınıf uzlaşmacı, devrimci olmayan gerçek politik çizgilerinin teşhir ve tecridi için ortamı son derece olgunlaştırdı.

Dinci faşist iktidarın başı ve Partisinin seçimleri “kazanması” devrime değil, sosyal reformistlerin ve oportünistlerin hayal ve politikalarına büyük bir darbe oldu; devrime değil. Devrim bu süreçte bir kaç yönden ileri doğru dev adımlar attı. Birincisi, sosyal reformist partiler ve oportünist örgütler politik iflasa uğradılar. İkincisi, devrimin toplumsal güçleri onların gerçek uzlaşmacı, CHP kuyrukçusu yüzlerini gördüler. Üçüncüsü, devrimci yol ve yöntemler konusunda ciddi bir bilinç sıçraması oldu. Kitleler, dinci faşist iktidarın seçimle-sandıkla gitmeyeceğini; onları tarihin çöplüğüne göndermenin yönteminin parlamentodan değil, sokaklardan geçtiğini bilinçlerine kazıdılar.

Israrlı, kararlı ve kesintisiz, sürekli bir politik faaliyet yürütürlerse bunların Leninistlerin gücüne güç katacağından kuşku duyulmamalı. Şimdi leninist sloganların doğruluğu ve etkileyiciliği bizzat devrimin toplumsal güçleri, öncü devrimci işçiler, devrimci öğrenci/işçi gençlik tarafından pratiğin eğitici gücüyle öğrenilmiştir. Bunun devrim açısından ne büyük bir önem taşıdığı tartışılmaz bile.

Eğer sosyal reformistler ve oportünist örgütler bir “yenilgi”den söz edeceklerse, bu sadece ve sadece kendilerinin yenilgisi olabilir; devrimin değil. Aksine devrim dünden daha güçlüdür. Çünkü emekçi sınıflar ve Kürt halkı dünden daha öfkelidir. Ayaklanma havası dünden daha güçlüdür. Burjuva düzenin ekonomik ve politik krizi, yani devrimci durum dünden daha derin ve yaygındır.

Dinci faşist iktidar sandıkta kaybettiğini geri almak için faşist güruhları sokağa saldı ve bunu yapmakla milyonlarca insanın gözünü devrimci yöntemlere çevirmesine yol açtı. Milyonlar, şimdi “bunun böyle olmayacağı”nı anlamış durumdalar. Sosyal reformistlere, oportünist örgütlere, CHP’ye uyarak sandığa-seçimlere gittikleri için pişmanlık duyanlar bir anda milyonlarla ölçülür oldu. Kitlelerin bu pratik deneyiminin devrim için muazzam bir önemi var. Artık işimiz daha kolay. Bu yüzden de rahatlıkla, devrimin dünden daha güçlü olduğunu iddia edebiliriz. Varsın CHP ve Kılıçdaroğlu/İnce ikilisinin kuyruğunda batağa sürüklenen sosyal reformistler ve oportünist örgütler kendi hallerine ağlasınlar.

Dinci faşist iktidar ve onun başı, kitlelerin hiç bir temel sorunu çözmediler, çözemeyecekler. Aksine, yaşamsal sorunlarının çözümü için ayağa kalkan kitleleri faşist terör ve baskıyla susturmak, izleyebilecekleri tek yoldur. Yangına körükle gitmekten başka çareleri yok.

Evet, devrim dünden daha güçlü ve bu, somut olgularla kanıtlanabilir, elle tutulabilir bir gerçektir. Ama bu demek değil ki, Leninistler rehavete kapılma hakkına sahipler. Aksine, koşulların devrim yönünde daha da olgunlaşması, Leninistlerin daha sıkı, daha yoğun, sürekli, kesintisiz ve kararlı bir mücadele yürütmelerini gerektiriyor.

Kitlelerin devrim kanallarına akmasının önündeki en büyük engellerden biri olan CHP, seçimlerin en kritik anında dinci faşist iktidara ve onun başına koltuk değneği görevini üstlenerek iyice teşhir ve tecrit oldu. Devrimin önündeki bir başka engel olan uzlaşmacı sosyal reformist partiler ve oportünist örgütler CHP’nin ipiyle kuyuya inerek bataklığa saplandılar. Böylece onların tecrit ve teşhiri için koşullar son derece elverişli hale geldi.

Leninist slogan ve politikaları emekçi sınıflara, Kürt halkına götürmenin tam zamanı..