Burjuvazi yeni bir süreci başlatmıştı.
Tarih 2 Temmuz 1993… Sivas… Adı sazla, sözle, ozanlarıyla anılan şehir… 400 yıl önce haksızlığa, ezilmeye, horlanmaya karşı isyana durmuş Pir Sultan Abdal’ın şehri… Ve sistemi içerden düzeltmeye çalışanlara karşı, belleklerimize silinmez bir şekilde kazınmış, “Bozuk düzende sağlam çark olmaz” gerçekliği… Bu söze uymayıp Osmanlıya kapılanan Hızır Paşa’nın Sivas’a vali olup Pir Sultan Abdal’ı astırdığı şehir…
Üç yıldır düzenlenen Pir Sultan’ı Anma Şenliği için, dört bir yandan aydınlar, sanatçılar, semah ekipleri kalkıp gelmişlerdi Sivas eline, 93 yılının 2 Temmuz’unda… Amaçları Pir Sultan’ı anmaktı sazla, sözle… Kimsenin hazırlanan katliam senaryosundan haberi yoktu. Etkinlikler düzenleniyor, yazarlar kitaplarını imzalıyor, semah ekipleri gösterilerini yapıyorken, bir yandan da sinsi sinsi katliam hazırlıkları yapılıyordu. Her yıl olduğu gibi bu yılda festival olağan halinde sürerken Sivas sokaklarını yavaş yavaş büyüyen bir uğultu sarmaya başladı. Bahane hazırdı, dinsiz Aziz Nesin’i Sivas’tan kovmak… Oysa asıl amaç Pir Sultan’ı bir kez daha asmaktı… Darağacı bu kez Madımak Oteli’ne kurulmuştu… Boyuna geçirilen ilmek değil, alev ve dumandı… 35 insanımız yakıldı. Evet, doğru, taşı atan, oteli ateşe veren insanlar çember sakallı, cüppeli, gerici insanlardı. Peki, onları oraya toplayanlar, harekete geçiren ve izin verenler kimlerdi?
Tarih 15 Ağustos 1993… Kars Digor… Bağa, bahçeye gitmenin yasaklandığı bir dönem… Gözaltılar, işkenceler… Ve ilçe merkezine doğru yürüyüşe geçen kitleler… Kitlenin üzerine yağan kurşunlar… 17 ölü… Bunlardan 5’i çocuk… Haber şöyle geçti, “PKK ile girilen çatışmada 17 PKK’li öldürüldü.” Oysa gerçek bu değildi. Daha Sivas’ın külleri soğumamışken, faşizm bir katliam daha gerçekleştirmişti. Olayın sorumlusu olarak seçilen birkaç güvenlik görevlisi, yapılan mahkemelerin ardından beraat etti.
Digor’un kanı daha yerde kurumamışken, bu kez Lice’den yükseldi çığlıklar… Tarih 21 Ekim 1993… Binlerce asker, tank, panzer ve roketatar silahlarının ateşi altında bir şehir… 4 gün boyunca süren kuşatmanın ardından geriye kalan onlarca ölü, 300 yaralı ve içindekilerle birlikte yakılmış 228 dükkan… Ve ardından yaşanan göç… Lice ölü bir kenttir artık… 9600 nüfuslu kentten geriye sadece 300 kişi kalır… Devletin yaptığı açıklama ise her zaman olduğu gibi, “Saldırıları PKK yapmıştır, olayda 9 kişi ölmüştür, zarar gören vatandaşların zararları karşılanacaktır…”
Hep aynı hikâye… Oysa gerçek Maraş’tan, 1 Mayıs 77’den, Çorum’dan, Sivas’tan, Lice’den, Digor’dan bu yana aynıdır. Tüm bu katliamların ortak bir noktası vardır; yükselen kitle hareketini sindirmek, gözdağı vermek, emekçi sınıfların geleceğe yürüyüşünü engellemek. Sivas, yaşanan bu film şeridi içinde yalnızca bir andır. Ve nedeni asla şeriatçıların, laikliğe, cumhuriyete karşı isyanı değildir. Evet, doğru, taşı atan, oteli ateşe veren insanlar çember sakallı ve cüppeli idi, ama o güruhu harekete geçiren gücün amacı asla laik cumhuriyeti ortadan kaldırmaya dönük gerici bir ayaklanma değildi. Şeriatçılar bu olayda yalnızca birer figürdür. Dinci-gerici hareketin tarihi, bize, onların insanlık düşmanı, karşı-devrimci özünü göstermektedir. Her zaman sömürücü sınıfların elinde vurucu bir güç olarak kullanılmışlardır. Kimileri bu gerçeği unutsa da insanlık onların işlediği suçları asla unutmayacaktır.
Sivas katliamı devlet ve gerici güçlerin planlı ve örgütlü bir eylemidir. Karşı devrimin bir eylemidir. Kemalistler on yıllar boyu toplumun ileri kesimini kendi egemenlikleri altında tutabilmek için onları her zaman “şeriat tehlikesi” demagojisiyle korkutmuşlardır. Sivas başlatılan yeni sürecin ilk adımıdır. İşçi ve emekçi halklara karşı “topyekûn mücadele stratejisinin” bir parçasıdır.
Cumhurbaşkanı Demirel: “Fevkalade hassas bir konu… Gerekli önlem alındı. Emniyet güçleriyle, devlet güçleriyle halk karşı karşıya getirilmemelidir. Ona gayret ediliyor.” Evet, gayretleri sonuç verdi, oteli saran kalabalık ile asker ve polis karşı karşıya getirilmemişti, eylemlerini daha iyi gerçekleştirebilsinler diye.
Başbakan Çiller: “Sivas’ta üzücü bazı olaylar olmuştur. Devlet oradadır. Bütün güvenlik güçlerimiz oradadır. Otelin etrafını saran vatandaşlarımıza hiçbir biçimde zarar gelmemiştir. Dolayısıyla onlardan ölen ve yaralanan da yoktur. Dolayısıyla olay, bir otelin yakılması ve içinde olanların ölmesiyle ortaya çıkmıştır. Tahrike kapılacak bir durum yoktur.”