Ukrayna'nın faşist iktidarı Kırım Kerç Köprüsünü vurarak Rusya-Ukrayna arasındaki savaşın sonu belli olmayan tırmanışının yolunu ardına kadar açtı.
Bir saptama ya da hatırlatmayla devam edelim: Ukrayna'daki faşist iktidar ve emrindeki faşist ordu, böyle bir eylemi kendi başlarına tasarlayamaz ve buna karar veremezler. Kukladırlar, ancak efendileri buna izin vermişlerse ya da efendilerinden işaret almışlarsa böyle bir eyleme kalkışabilirlerdi. İzin ya da işaret aldıklarını anlıyoruz.
Ukraynalı faşistlerin Kırım Köprüsünü bombalamalarından tamı tamına bir gün önce, ABD Başkanı bunak Biden, Rusya ve Suudi Arabistan'ı kastederek “Bu iş burada bitmedi” açıklaması yapmıştı. Konu, OPEC+ devletlerinin ABD'nin çok istemesine karşın, petrol üretimini artırmak yerine kısıtlama kararı almış olmalarıydı.
OPEC+ ülkelerinin, bu kararı ABD'ye rağmen ve onun çıkarlarına meydan okurcasına almaları, ABD'nin canını çok yakmıştı. Sadece maddi açıdan değil, belki de ondan fazlası, ABD'nin sözünün çöpe atılmış olmasıydı ABD yönetiminin canını yakan. Bu bir meydan okumaydı ve ABD hegemonyasının çöküşüne ilişkin güçlü bir işaretti.
Biden'ın “bu iş burada bitmedi” sözü ile bu sözden bir gün sonra Rusya'nın can damarına basmak anlamına gelen Kırım Köprüsünün bombalanması bir tesadüf mü? Bu sorunun yanıtını Stalin'in ünlü cümlesiyle yanıtlamak en doğrusu: “Bu bir tesadüf mü yoldaşlar, hayır bu bir tesadüf değildir”
Tesadüf kabul edilmemesi gereken başka gelişmeler de var. Örneğin, çok değil, beş-on gün önce, ABD ve Avrupa'daki tetikçileri, Polonya, Litvanya, Letonya, Estonya, Slovenya gibi ülkelerin vatandaşlarına “Rusya'yı acil terk edin” çağrısı yapmış olmalarıydı. Belli ki bir şeylere hazırlık yapılıyordu; bu hazırlığın Kerç Köprüsüne saldırı olduğu şimdi daha iyi anlaşılıyor.
Bundan sonra ne olur? Emperyalistlere karşı savaşa istemeye istemeye girmiş olan Rusya iktidarı, sözünde durursa savaşın ucu açık bir tırmanışa geçeceğini göreceğiz demektir. Rusya Ulusal Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Dimitri Medvedev, zamanında emperyalistlerin ve ülkesindeki kapitalistlerin pek sevgili kulu olmayı başarmış bu şahıs, dipten gelen baskının etkisiyle saf değiştirmiş biri olarak şöyle diyordu:
“Zaman zaman bir takım açıklamalarla ortaya çıkan bazı yüceltilmiş kanlı palyaçolar bizi tehdit etmeye çalışıyor. Kırım'a yönelik saldırıdan bahsediyorum. Böyle bir şey olması durumunda Ukrayna için kıyamet günü gelecek. Çok hızlı ve sert bir şekilde olacak ve saklanmak mümkün olmayacak. Yine de bu tür açıklamalarla genel durumu kışkırtmaya devam ediyorlar.”
Faşist Ukrayna devleti için “kıyamet günü” günü gelecek mi? Bekleyip göreceğiz. Fakat şu olgu artık gayet net: Emperyalistlerle savaşa istemeye istemeye, kendi varlık koşulları nedeniyle girmek zorunda kalan Rusya iktidarı için ileri gitmekten başka çare, başka yol kalmadı. Rusya iktidarının önünde tepeden tırnağa silahlı ve iğrenç biçimde birleşmiş bir “emperyalist-faşist cephe” varsa, arkasında da geri adım atmasına hiç bir şekilde izin vermeyen Rusya işçi sınıfı, emekçi halkları var.
Geçerken parantez açıp bir soru sormak yerinde olacak: Rusya işçi sınıfı ve emekçi halklarının bu savaş karşısındaki yerleri, konumları artık çok açık. Peki, Rusya burjuvazisi, çok bilinen kavramla, “oligarklar” bu savaşın neresinde? Daha önce de yazdık ama anlamamakta ve bu savaşa “paylaşım savaşı” demekte ısrar eden “ne Amerika ne Rusya”cı sosyal reformistlere ve oportünist hareketlere bir kez daha anımsatalım: Oligarklar, yani Rusya burjuvazisi -hatta küçük ve orta burjuvazisini de ekleyebiliriz- bu savaşın karşısındalar. Bu, somut, elle tutulur, kanıtlanabilir bir olgudur artık. Kanıtlamak çok basit ama konumuz bu olmadığı için parantezi kapatıyoruz.
Kerç Köprüsünün bombalanmasıyla savaşın geldiği nokta, “köprüden önceki son çıkış”ın da geçildiği noktadır. Bundan sonra, Rusya iktidarı, hadi buna Kremlin diyelim, ya Medvedev'in dediği gibi faşist Ukrayna iktidarına, devletine “kıyamet günü”nü yaşatır, böylece savaşı hızla tırmandırır ya da bu saldırıyı sineye çekerek gerilemeye devam eder.
Birinci yol, faşist Ukrayna devletinin yok oluşu; dolayısıyla ABD hegemonyasının, onunla birlikte emperyalist-kapitalist sistemin çöküşünün ilanı olacak. Böyle bir tırmanıştan sonra, Kremlin artık istese de emperyalist-kapitalist sistemle, dünya tekelci kapitalist sermayesi ile bütünleşemez, yakın ve sıkı ilişkiler kuramaz. Bu yol kapanır.
Yok eğer, emperyalist devletlerle, emperyalist mali sermaye ve tekelci sanayi sermayesiyle köprüleri atmamak adına Kerç Köprüsü saldırısını sineye çekerse Rusya işçi sınıfı, emekçi halkları ve devrimci komünist güçler tarafından yıkılması kesinleşir.
Kremlin'in ikinci yolu seçeceğine dair bir işaret görülmüyor. Faşist Ukrayna devletine ve hükümetine sert bir darbe vurarak savaşı tırmandıracağına, daha ileri gideceğine dair işaretler ise bir hayli.
Emperyalistlere gelince... Özellikle ABD ve İngiliz emperyalist devletleri faşist Ukrayna devleti ve hükümeti üzerinden savaşı tırmandırma politikasını, şu ana kadar kararlılıkla sürdürdüler. Savaş çığırtkanı ve başbakan seçilmesini önemli ölçüde bu çığırtkanlığa borçlu olan Liz Truss, nükleer düğmeye basmaya hazır olduğunu söylese de, İngiliz Genelkurmayı”nın ve ABD ordusunun böyle bir savaştan çekindikleri belli oldu. Bu iki emperyalist devlet ve bunların güdümündeki NATO, Rusya'nın nükleer silahlara başvurmasından çekindiklerini defalarca ortaya koydular.
Öyle anlaşılıyor ki, bu emperyalist devletler savaşı tırmandırmak istiyorlar ama bu politikayı kuklaları haline gelen faşist Ukrayna devleti ve ordusu üzerinden, savaşı kendi topraklarına taşımadan hayata geçirmek istiyorlar.
Evdeki hesap çarşıya uyacak mı; göreceğiz. Fakat şimdiden belli olan şeyler var: Rusya'nın faşist Ukrayna devletine ve hükümetine karşı başlattığı savaş her durumda Rusya ve dünya işçi sınıfının durumunu güçlendirecek faşizme-emperyalizme-kapitalizme karşı mücadeleyi ileri taşıyacak.
Afrika'da, Fransız, onunla birlikte ABD ve diğer emperyalistlerin hegemonyasının çöküyor olması, benzer sürecin Asya'da işaretlerinin görülmesi, en basit örnek olarak anlaşılmalıdır.
Yaşam, her yönden devrimlere, komünizme doğru akıyor.