Kimi ABD makamlarının bile aptalca bir provokasyon olarak kabul ettikleri Pelosi'nin Tayvan seyahati, bir gün bile sürmeden, oldu bitti.

Çin'e karşı bir meydan okuma, bir güç gösterisi olarak tasarlanmıştı bu seyahat. Tayvan'ı “ayrı bir devlet” olarak tanıma provası gibiydi. Ayrıca, Rusya'nın Ukrayna savaşı sürerken Çin'in hem nabzını ölçme hem de gözdağı vermeye yarayacaktı Pelosi'nin seyahati.

Biliniyor, Çin esas olarak bir meydan okuma ve güç gösterisi olan bu provokatif seyahate meydan okuyarak karşılık verdi ve ABD'nin ateşle oynadığını, ateşle oynayanın elini yakacağını açıkladı.

Gelişmeleri takip edenlerin önemli bir bölümü, Çin'in açıklamalarına bakarak bir savaş beklentisi içine girdi. Böyle düşünenler, Çin'in Tayvan'a saldıracağını ya da Pelosi'nin uçağını vuracağını düşünüyorlardı. Şüphesiz böyle bir hareket savaş anlamına gelecekti.

Böyle bir şey olmadı. Çin, Tayvan'ı havadan ve denizden ablukaya alacak biçimde askeri tatbikat ilan etti. Çin'in askeri tatbikat ve Tayvan'a kısmi ekonomik ambargoyla yetinmesi savaş beklentisi içindekileri hayal kırıklığına uğrattı. Böylelerine göre, Tayvan'a dolayısıyla ABD ve haliyle diğer emperyalistlere savaş açmayan Çin “rezil” olmuştu.

Bu darkafalı düşüncenin akıl edemediği nokta şu: Öncelikle ABD, onunla birlikte İngiltere ve büyük ihtimalle Japonya, Pelosi'nin seyahati üzerinden Çin'i bir savaşa sürüklemek istiyorlardı. Çin Komünist Partisi önderliğindeki Çin yönetimi ve Çin Halk Kurtuluş Ordusu, hem emperyalistlere gözdağı vererek hem de akılcılığı bir an olsun elden bırakmayarak emperyalist politikayı boşa çıkarttı.

Emperyalistlerin Çin'i Tayvan'a saldırtma planları tutmadı ama ABD emperyalizminin “çökmekte olan bir dev” görüntüsü iyice belirginleşti . ABD devlet hiyerarşisinin üç numaralı ismi olan bir kişi, ziyaret etmek istediği bir devleti, ziyaret tarihini saklayarak, tarihi bir kaç kez değiştirerek, gidecek-gitmeyecek lotosu oynatarak, gizli saklı ve ancak bir hırsız tedirginliği içinde “arka kapıdan”, adanın etrafından dolanarak ziyaret edebildi.

Böyle, ziyaret edeceği devlete, bir eve giren hırsız tedirginliği içinde giden kişi, ABD devlet hiyerarşisinin üç numaralı ismi! Darkafalı düşünce, tüm bunların üzerinden atlayarak, savaş açıp emperyalistlerinin oyununa gelmedi diye Çin'in “rezil” olduğu sonucuna ulaşıyor. Oysa, Pelosi, bu davranışlarıyla ABD'yi rezil etmekle kalmamıştı ama ABD'nin dişleri sökülmüş, işe yaramaz bir kaplan olduğunu da ortaya çıkarmış oldu.

Tüm bunların, ABD'nin çökmekte olan bir imparatorluk olduğunu göstermek dışında dünya tarihi açısından ne önemi var ki? Pek bir önemi yok!

Ama artık şu olgu son derece net: Emperyalistler, bunların başında ABD ve İngiltere gelir, dünyayı büyük çaplı bir savaşa sürüklemek için ellerinden geleni yapıyorlar. Büyük bir yıkım savaşına ihtiyaçları var ve buna hazırlanıyorlar. Örneğin, İngiltere Genelkurmay Başkanı, çok değil, iki-üç hafta önce neye hazırlandıklarını şu sözlerle itiraf ediyordu:

Rusya'nın Ukrayna'yı işgali, İngiltere'yi karada savaşmaya ve savaşları kazanmaya hazır hale getirmeli. Artık müttefiklerimizle birlikte savaşabilecek ve savaşta Rusya'yı yenebilecek ordu oluşturmak için yakıcı bir zorunluluk var. Orduyu bir kez daha Avrupa'da savaşmaya hazırlaması gereken nesiliz.”

Bu sömürgen kendine böyle bir misyon biçmiş. Savaş ama kendi topraklarında değil, Avrupa'da. Siz bunu dünyada diye okuyun. Ama bu sömürgen'in hesaba katmadığı çok önemli bir nokta var: Dünya artık 1939'ların dünyası değil. 1914'lerin dünyası hiç değil.

Emperyalistler açısından sorun sadece Rusya, Çin, Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti gibi askeri yönden çok güçlü devletlerin varlığı değil. Bu var. Ama bundan çok daha önemlisi, dünyanın her karış toprağında emperyalizme, faşizme ve kapitalizme karşı ayaklanma ve isyanların varlığıdır. Emperyalist-kapitalist sistemi gerçek bir yıkıma, tarihin çöplüğüne fırlatıp atacak asıl güç işte budur. Dünya devrimi, büyük bir güç biriktirerek ilerliyor.

Bu tehlikeden sıyrılmak için büyük bir yıkım savaşına ihtiyaçları var ama böyle bir savaşı nasıl yapacaklarını bilmiyorlar. Çünkü yakacakları ateşin en başta kendilerini yakacağını bilecek ve kavrayacak zekaya hala sahip oldukları anlaşılıyor. Bunun için şurada burada küçük çaplı savaşlar çıkararak yol almaya çalışıyorlar. Kosova meselesini tam da Çin-Tayvan gerilimi sırasında kaşımaları, Azerbaycan'a Dağlık Karabağ'a saldırması için yol vermeleri budur. Polonya-Litvanya-Letonya-Estonya üzerinden İngilizlerin tüm Avrupa'yı Rusya ile savaşa sürüklemeye çalışmaları bundandır. Yarın öbür gün nerede nasıl bir çatışmanın patlak vereceği artık belirsiz.

Dünya tarihi açısından altı çizilmesi gereken olgu, tarihinin en derin bunalımını yaşayan emperyalist-kapitalist sistemin tarih sahnesinden çekilmeden önce dünyayı yıkıma götürecek bir savaş çıkartmaya çalıştığıdır.

Son sözü dünya proletaryası ve emekçi sınıfları söyleyecek.