16 Mart tarihli “Sosyal Reformistlerin Ağzından Yerel Seçimler” başlıklı makalemizde, sosyal reformist partileri kastederek “Bunlar, politik iflas eğik düzlemi üzerinde duruyorlar ve dibi bulana kadar kaymaya devam edecekler” diye yazmıştık.
Makalemizin yayınlandığı günün sabahı yani makalemizin yayınlandığı aynı güne denk gelecek şekilde, TİP'in Hatay Belediye Başkanlığı adayı şu meşhur futbolcu, Gökhan Zan skandalı patlak verdi.
Kim kime ne demiş, kim kimden ne istemiş gibi şeyler üzerinde durmayacağız. Düne kadar TİP ve Genel Başkanı dahil, bütün sosyal reformist parti ve örgütleri bir balon gibi şişiren internet gazetelerinde ve burjuva basında bu konu yeterince yer aldı; almaya da devam ediyor. Bu yüzden bizim bu rezalet üzerinde durmamıza gerek yok.
Şuna işaret etmekle yetineceğiz: Başta TİP olmak üzere, sosyal reformistlerin seçim gibi “özel bir dönem”e ilişkin politikalarında ilke diye bir şey görmek, bulmak mümkün değil. Adında “işçi” kelimesi bulunan, sosyalizmi temsil ettiğini iddia eden bir parti, faşist “İYİP”ten gelme birini yahut, karşı devrimci “Vatan Partisi”nin eski bir İl Başkanını aday gösterebiliyor. Üstü titizlikle örtülen, açıklığa kavuşturulmayan CHP'den milyonlarla para alındığı gibi “iftiralar”; bu “iftiralar”ı yayanların üzerine üzerine gidileceğine kulak üstüne yatmak da işin cabası...
Doğrusu, “politik iflas” iddiamızın ya da öngörümüzün bu kadar büyük bir hızla doğrulanacağını biz de tahmin edemezdik. Biz bunun, az çok zaman alacağını, bir süreç içinde gerçekleşeceğini düşünüyorduk. Koşulların devrimci karakterinin her gelişmeye büyük bir hız katması, süreci bizim de tahmin edemeyeceğimiz derecede kısalttı.
Ancak, TİP ve Genel Başkanı'na haksızlık etmemek için şu gerçeğin altını çizmek gerek: Genel seçimlerde İYİP gibi faşist bir partiden aday olmuş futbolcu şahsın, Hatay Belediye Başkanlığına aday olması, tek başına TİP'e bağlanmamalı. Erkan Baş'ın açıklamasından öğreniyoruz ki, -sosyal reformist partiler ile oportünist siyasetler arasındaki dedikodu kumkumasıyla uzaktan yakından hiçbir alakamız olmadığı için, tüm bunları basından ve kendi açıklamalarından öğreniyoruz- futbolcu şahsın adaylığı “Hatay İttifakı”nın kararı sonucu gerçekleşiyor. Kim bu “Hatay İttifakı” bilmiyoruz. TİP Genel Başkanı, kendisinden beklenmeyecek bir tutarlılıkla, bu konudaki ortaklarını, diğer sosyal reformist, oportünist parti ve örgütleri açıklamamış.
Çoğu sosyal reformist partinin bu ittifakta yer alıyor olması büyük bir ihtimal. Haliyle, Gökhan Zan adındaki futbolcuyla ortaya çıkan skandal, “Hatay İttifakı” içinde yer alan tüm sosyal reformist partilerin politik iflasını belgelemiş oluyor. Şimdilik kendilerini gizleyen, amiyane tabirle, “soteye yatan” bu sosyal reformistler ortaya çıkıp emekçi sınıflara “biz de suç ortağıyız” diyecekler mi; gerçeği olduğu gibi emekçi sınıfların önüne koyacaklar mı; bilmiyoruz. Yanılmayı göze alma pahasına söylemek istiyoruz: Politik cesaret ve sağlam karakter isteyen bu “dürüst” davranışı sergileyeceklerini sanmıyoruz. Büyük ihtimalle, her zaman yaptıkları gibi, “hafıza-i beşer nisyan ile maluldür” sözüne güvenecekler, fırtınanın geçmesini, rezaletin unutulmasını bekleyecekler ve ondan sonra hiçbir şey olmamış gibi yollarına devam edecekler. İlk defa yapıyor değiller çünkü.
Futbolcu şahıs, adaylığını çekmeyeceğini ilan ederek TİP'e ve Genel Başkan'ına meydan okudu ve onunla birlikte TİP yönetimini “siyasi teslimiyet”le suçladı. Şu komediye bakar mısınız! Marx'ın sözünü hatırlamanın tam yeri ve zaman: “Tarihte bazı olaylar iki defa tekrar eder gibi görünür. Ama birincisi trajediyle, ikincisi komediyle biter”.
(ABA) olarak bilinen Sadun Aren, Behice Boran, Mehmet Ali Aybar üçlüsünün liderliğini yaptıkları geçmişin parlamentarist TİP'in sonu, trajediyle bitmişti. Deniz Gezmiş ve Mahir Çayanların temsil ettikleri, 1971 silahlı devrim çıkışı, onların parlamentarist düşüncelerine en büyük darbeyi indirmişti. Yeni TİP ise, böyle görkemli bir çıkışa gerek kalmadan, daha yedi yaşını bile doldurmadan, skandallar ve rezaletler fırtınası içinde politik iflasa doğru “tam yol ileri” gidiyor.
Bugün Gökhan Zan vakası, yarın önceden bilemeyeceğimiz bir vaka; bugün TİP, yarın bir başka sosyal reformist parti, aynı olmasa da başka bir rezalet fırtınası içinde politik iflasa doğru hızla yol alacak! Bundan şüphe duymuyoruz.
Çünkü, bir sınıfın, işçi sınıfının, emekçilerin, Kürt halkının, yoksul kitlelerin çıkarlarını savunur görünüp başka bir sınıfın, burjuvazinin çıkarları için politika yapmak; komünist görünüp burjuvaziyle işbirliği içine girmek kişiyi, partiyi, grubu kaçınılmaz biçimde politik iflasa sürükler. Çünkü böyle bir çelişki, bu tür partileri ilkesiz hareket etmek, iki ülkenin işçi ve emekçi sınıflarına yalan söylemek zorunda bırakır.
İki ülkenin emekçi sınıfları ve yoksul kitleleri yerel seçimlere ilgi duymuyorlar. Bu gerçeği, kendi gözlemlerimiz bir yana, TİP Genel Başkanı Erkan Baş'ın, “hayatım boyunca hiç bu kadar heyecansız seçim görmedim” sözlerinden anlıyoruz. Çünkü iki ülkenin işçi sınıfı, emekçileri, yoksul kitleleri gerçek ve tam kurtuluşla ilgileniyorlar; çünkü onlar, bilincinde olsun ya da olmasınlar, toplumsal devrimle, tüm iktidarın fethiyle ilgileniyorlar. Oysa, istinasız bütün sosyal reformist partiler ve onlarla birlikte hareket eden oportünistler, hiçbir gücü ve yetkisi olmayan; aksine, burjuva sınıf egemenliğinin tamlayıcı bir parçası olan yerel belediyeleri kazanmaları durumunda iki ülke işçi ve emekçilerine, yoksul kitlelerine kurtuluş vadederek onlara yalan söylüyor, onları burjuva sınıf hesabına oyalayıp aldatıyorlar.
Başta TİP olmak üzere, istisnasız bütün sosyal reformist partiler ve onlarla ortaklık halindeki oportünist hareketler, iki ülkenin toplumsal devrim güçlerine burjuva sınıf egemenliğini yıkmanın yolunu göstereceklerine, bu düzenin sağını solunu, aksayan yönlerini tamir etmeyi, burjuva sınıf egemenliğini sağlamlaştıracak önlemler almayı; sömürü düzenini biraz katlanılabilir kılmayı, böylece sömürü düzeninin ömrünü uzatmayı kurtuluş olarak yutturmaya çalışıyorlar. Meselenin özü işte bu çelişkidir. Onları eğik düzlemde politik iflasın dip noktasına doğru hızla yuvarlayan çelişki budur.
İki ülkenin emekçi sınıflarına, yoksul kitlelerine gelince... TİP'in ve onunla birlikte hareket eden partilerin düştükleri rezil durum umurlarında değil. Dönüp bakmıyorlar bile.