İki dünya, emeğin dünyası ile sermayenin, sömürücülerin dünyası; sosyalizm ile kapitalizmin dünyası; ezilen, sömürülen, yaşamdan kovulan yüzmilyonlarca insan ile bir avuç asalak burjuvanın dünyası savaşıyor.
Bir tarafta emperyalist hükümetler ve onların askeri, silahlı güçleri, diğer tarafta ezilen, sömürülen, yoksul yüz milyonlar. Şimdi, bu iki cephe arasında yeryüzünün, insanlığın geleceğini belirleyecek kıyasıya bir savaş sürüyor.
Herkes tarafını seçiyor; seçmek zorunda. Artık iki arada bir derede kalmanın tüm koşulları ortadan kalkıyor.
Siyonist İsrail'in Filistin'e -sadece Gazze'ye değil- saldırısı dünyayı bir kez daha ve en kesin çizgileriyle saflaştırdı.
Bir tarafta siyonist işgalci İsrail ve onun arkasında hizalanan, başta ABD ve İngiliz emperyalistleri olmak üzere, tüm emperyalist devletler ve hükümetleri; diğer tarafta dünya işçi sınıfı ve emekçi halkları, dünyanın tüm devrimci komünist güçleri ve müttefikleri...
Savaş, farklı biçimlerde ve farklı araçlarla tüm dünya yüzeyine yayılmış durumda. Bir tarafta dünya işçi sınıfı ve emekçi halkları diğer tarafta emperyalist hükümetler ve devletlerin polisi, askeri, militarist güçleri.
Şimdi bu iki güç arasında sert bir savaş sürüyor. Bu, küresel bir iç savaştır. Çünkü, sokağa, meydanlara akan dünya halkları, özellikle emperyalist ülkelerde, karşılarında “kendi” hükümetlerinin polisini, askerini, faşistlerini, militarist güçlerini buluyorlar. Karşılarına çıkan bu hükümet güçleriyle çatışıyorlar, hükümetlerin otoritesini sarsıyorlar, onları yönetemez hale getiriyorlar.
Bu bir sınıf savaşıdır. Dünya işçi sınıfı, emekçi halkları ve devrimci komünist güçleri Filistin halkının zaferinde kendi sınıf çıkarlarını, kendi kurtuluşlarını görüyorlar. Tersi de doğru. Filistin halkının yenilgisini kendi yenilgileri olarak görüp kabul ediyorlar.
Onun için dünya işçi sınıfı ve emekçi halkları, devrimci güçlerle birlikte sokaklara akıyorlar. Fransa'nın başkenti Paris'te yüzbinlerce insan, emperyalist Fransız hükümetinin tehditlerine aldırmadan sokaklara aktılar. Aynı sahne bütün emperyalist merkezlerde vardı. Roma, Berlin, Londra ve geri kalan tüm emperyalist devlet başkentlerinde emekçi sınıfların, yoksul kitlelerin öfke fırtınası esiyor.
Bağımlı kapitalist ülkelerin bu savaştaki durumuna gelince... Bu ülkelerin burjuva hükümetleri, kendi halkları arasında esen devrimci fırtına karşısında eğilerek durumun yatışmasını bekliyorlar. Kendi işçi sınıfı ve emekçi halklarının öfkesini çekmemek için siyonist İsrail ve emperyalist cephe tarafında görünmekten kaçınıyorlar. Özellikle gerici Arap devletlerinin durumu böyle.
Diğer taraftan, aynı şey emperyalist-kapitalist cephe için de geçerli. Emperyalist hükümetler, siyonist İsrail'in yenilgisinde kendi yenilgilerinden de öte, kendi yıkılışlarını görüyorlar. Onun için, kendi yasalarını hiçe sayma pahasına, halklara saldırıyor, yasalarında olmayan cezalarla tehdit ediyor, tüm polis ve askeri güçlerini harekete geçiriyorlar.
ABD'nin uçak gemilerini, İngiltere'nin savaş gemilerini Akdeniz'e; Almanya'nın Özel Kuvvetler'ni Kıbrıs'a; Fransa ve diğer emperyalistlerin tüm olanaklarını İsrail'in emrine vermeleri bir “İsrail sevgisi”nin sonucu değil. Onlar için Filistin kazanmamalı; siyonist İsrail yenilmemeli. Çünkü gelişmeler siyonist İsrail'i şimdi öyle bir konuma getirdi ki, yıkılması bütün emperyalist kapitalist sistemin çöküşüne yol açacak bir ön savunma cephesi haline geldi. Emperyalist hükümetler, tam da bu nedenle, Rusya-Ukrayna savaşında büyük önem verdikleri faşist Ukrayna'yı bile ihmal eder ya da bir kenara atar hale geldiler.
Şüphe yok ki, bu bir savaştır ve her savaşta olduğu gibi, sonucu önceden bilmek mümkün değil. Bununla birlikte bu savaşta yenilgi ve zafer her iki taraf için aynı anlama gelmeyecek. Başka bir ifadeyle, yenilgi ya da zafer her iki taraf için aynı sonuçları doğurmayacak.
Siyonist İsrail yenilirse, İsrail'le birlikte onun arkasında dizilen tüm emperyalist devletler ve onların hükümetleri; emperyalist-kapitalist sistem sonu tarihin çöplüğüne çıkan bir sürece boylu boyunca girmiş olacak. Bu anlamda bu onlar için bir varoluş savaşıdır.
Siyonist İsrail şimdiki savaşta yenilirse yok olup gidecek ve arkasındaki emperyalist güçlerin çöküş süreci olağanüstü bir hız kazanmış olacak.
Buna karşılık, Filistinli devrimciler yenilirse bu sadece bir süre sonra toparlanıp daha güçlü şekilde ayağa kalkmak üzere alınmış bir yenilgi olacak. Fidel Castro'nun dediği gibi, biz yenilirsek yeniden başlarız. Onlar yenilirse yok olup gidecekler.
Bunu biliyorlar. Dehşet içinde, kendilerinden olmayan her canlıya saldırmalarının, ortadan kaldırmaya çalışmalarını nedeni bu işte.
Filistin'de iki dünya; emeğin dünyası ile sermayenin, sömürücülerin dünyası savaşıyor. Bu savaşın sonucu ne olursa olsun, eninde sonunda zafer bizim olacak.