Küçük burjuva sosyalist hareketlerin burjuvaziyle sınıf uzlaşmacı çizgisiyle, mücadeleci işçilerin, kapitalist topluma karşı duydukları sınıf düşmanlığı arasında her zaman bir paradoks olmuştur. Uzlaşmacı siyasetler, onyıllarca, burjuvazinin belli kesimleriyle birlikte hareket etme -siz ardına takılma olarak anlayın- yolları ararken, emekçi sınıf kapitalistlerin bütünlüğüne, sömürü toplumunun kendisine düşmanlık gösteriyor.
Enternasyonal, işçi sınıfının özel mülkiyet toplumuna olan düşmanlığını nasıl da, bütün etkililiğiyle sergiliyor. Yeni bir gelecek özlemini ve güvenini yalın fakat büyük bir coşkunlukla ortaya koyuyor. Enternasyonal yüksek bir bilinçle yazılmıştır. Bu yüzden sınıf bilinçli işçiler, enternasyonali büyük bir coşkunluk duyarak söyler.
Sınıf bilinçli işçiler burjuvazinin sınıf egemenliğini devirmek için mücadeleyi bir an için de olsa zayıflatır, egemen sınıfın her politikasını, her adımını düşmanca duygularla teşhir etmezlerse, onların oyuncağı olurlar. İşçiler bu duruma düşmemek için kendilerine burjuva partilerle davranmayı öğütleyen ve telkin eden sosyal reformist partileri her konuda aşmalıdır. Burjuvaziye düşmanlık duyguları taşımayan bir sınıf, devrimi gerçekleştiremez.
Varolan sınıf düşmanlıklarının temelini büyük bir belirleyici güç olan ekonomik faktörler belirliyor. Bu düşmanlığın boyutlarını, ekonomik krizlerde, ekonomik ve politik koşulların kötüleşmesi dönemlerinde daha belirgin ve açık olarak görürüz. İki sınıf arasında ekonomik temelde varolan karşıtlık ve çelişkiler, kendini eylemlerde güçlü bir şekilde açığa vurur. Bu Covid-19 pandemisi döneminde, emekçilerin ekonomik koşullarının iyice kötüleşmesine bağlı olarak, sınıf düşmanlıklarının nasıl keskinleştiğine hep birlikte tanık oluyoruz. Pandeminin de etkisiyle daha derin ve sert olarak yaşanan ekonomik yıkım, düşman sınıflar arasında politik kapışmanın çok şiddetli olmasını getirmiştir. Şu gerçek bu süreçte en geri biri için bile açık hale geliyor; ekonomik faktörler, siyasi hareketlerin, siyasi mücadelelerin ve siyasi tarihin temelini oluştururlar.
Sınıf düşmanlıklarını anlamak için 1 Mayıs ve 8 Mart gibi proleter günlerde, emekçilerin kapitalizme karşı yükselttikleri sloganlara bakılmalı. Bu sloganlar, kapitalizme karşı bir içerik taşıyorlar. Birçok ülkede farklı yer ve zamanda kurulan barikatlar, yapılan eylemler, isyan ve ayaklanmalar, sınıf düşmanlıkları temelinde gerçekleşiyor. Lenin’in ve öteki Marksistlerin 1. emperyalist savaş sırasında ortaya attığı, gerçek düşman içerde, sloganı, sınıf düşmanlığı temelinde hareket etmesi gereken işçilerin savaş karşısındaki tavrını ve görevlerini açıklar. Özetle, emekle sermaye arasındaki savaş, düşman sınıflar arasında bir savaştır.
Bugünkü özel mülkiyet toplumu, insanlığı tehdit eden, insanlık dışı koşulların temelidir. İşçi sınıfı bu toplumu ve bu koşulları ortadan kaldırmadan kendisini ve insanlığı özgürleştiremez. İşçi sınıfı tam da, toplumsal konumu gereği, tarihsel görevini yerine getirerek, bu tarih öncesi duruma son vermekle sorumludur. Emekçi sınf karşıtını, sermaye toplumunu ortadan kaldırarak kendini de proletarya olarak ortadan kaldırır. Bu anlamda sonuna kadar içtenlikli devrimci bir sınıftır. Burjuvazi ve burjuva partileri, sonuna kadar varolan toplumsal sistemi savunurlar. Bu nedenle gericidirler. Bütün burjuva partileri, varlık koşulları gereği, kurulu sistemi savunurlar. Dolayısıyla devrimci güçlerle, gerici burjuva güçler arasında, uzlaşmaz, kıyasıya bir mücadele var. Bu mücadelede işçi sınıfı ve proleter olmayan emekçilerin üstün çıkması için bütün gücüyle yüklenmek yerine, burjuva partilerle ilişki geliştirmek ve onların yanına düşmek eski düzenin ömrünü uzatmak için uğraşmaktır. Güncel devrim için mücadele görevlerini yerine getirmek üzere bütün enerjiyi ortaya koyacağına, bir sistem değişikliğinden sözetmek, bir aldatmacadır.
Bu düzen içinde konformist bir yaşam sürdüren küçük burjuva sosyalist hareketler ve sosyalizmden etkilenen fakat orta sınıf hayatı olanlar, emekçi kitleleri kapitalist topluma karşı düşmanca bir anlayışla eğitmezler, buna çeşitli yol ve gerekçelerle karşı çıkarlar. Bunun yerine, daha geniş hareket etme olanağı elde etme uğruna, sistem onarıcılığına soyunurlar. Demokrasi mücadelesinin sosyalizmle bağını koparıp, burjuva egemenliğin altında “haklar” mücadelesine indirgerler. Demokrasi mücadelesini, onun gerçekleşmesini bir devrim sorunu olarak görmezler. Onlar, demokrasiyi, burjuvaziyle uzlaşma ve “toplumsal sözleşme” olarak anlıyorlar. Onlara, bakılırsa, toplumun devrimci değişimi çok ilerinin sorunudur.
İktidar mücadelesini başa alma, yani devrim mücadelesini ön planda tutma yerine onu başka zamanlara bırakmak burjuva güçlerle flört etmek, eski toplum adına, devrimi etkisizleştirme çabasıdır. Oysa uzlaşmaz sınıf çelişkilerinin gelişmesi ve keskinleşmesi ve sınıf mücadelesinin yoğunlaşıp şiddetlenmesi devrimi başka zamanların sorunu değil, bugünün bir sorunu ana görevi durumuna getirmiştir. Onlar bu somut, nesnel tartışmasız gerçeğe rağmen devrimi henüz bize uzak görüyorlar. Tabi, Gezi gibi bir ayaklanmayı da uzak görüyorlardı.
Kitleler burjuvaziyle flört edilerek devrimcileşmez. Emekçi halk kitleleri komünist topluma ulaşma amacıyla hareket edilerek burjuva düzene ve onun kurumlarına, bütün burjuva partilerine karşı, proletaryanın devrimci bağımsız sınıf politikası temelinde, devrimci eylemlerle devrimcileşir ve devrime hazırlanır. Bunun dışında bir politika izlemek, kitleleri edilgen duruma düşürmek ve devrimden uzaklaştırmaktır.
Kişinin görüşleri güncel, nesnel toplumsal gerçeği, sınıf savaşının gelişimini, eğilimini ve pratik yönelimini tek sözle toplumun çelişki ve çatışmalarını yansıtmıyorsa, o görüşler sınıf mücadelesinin, canlı yaratımın dışına düşer. Başka bir anlatımla, yaşam kişinin görüşlerini terkeder. Çünküi kişi böyle bir yaklaşımla yaşamı kendi gelişmesi içinde ele alacağına, ona kendi öznelci yaklaşımlarıyla bakmış olur. Devrim, burjuva toplum yaşamının çelişkili gelişmesinin kaçınılmaz soncudur. Doğru olması ve yaşamla çatışmaması için görüşler gelişmenin diyalektiğine dayanmalıdır.
Çağın çelişmeli gelişimi doğru kavranmışsa, sınıflı toplumun, kapitalizmin dar sınıf yapısının gelişkin maddi koşullarla tam bir çatışma içinde olduğu, modern üretici güçlerin, bu dar sınırlara sığmayacak kadar büyüdüğü çatışmanın şiddetlenerek bir devrimi zorunlu olarak toplumun önüne koyduğu açıkça ortaya konur. Leninist Parti bu görüşleri yıllardır işliyor. İnsanlık bu dar yapı içinde artık uzun süre yaşamayı kabul etmeyecektir. Dünya bu dar toplumsal yapıyı kırmak, yıkmak için, tarihin en kalabalık etkin ve yaygın eylemlerine sahne olacaktır. İnsanın insanla ve insanın doğa ile yeni bir ilişkisi, tarihin en büyük devrimi, en büyük toplumsal dönüşümü tarafından düzenlenecektir.
O kapitalist üretim ilişkileri gelişmiş maddi koşullarla çatışma içindeyken aynı koşullar emekçi sınıfın kuracağı yeni toplumun, sosyalizmin hazır temellerini oluşturuyor. Emek sermaye tarihsel kapışması bu temeller üzerinde meydana geldi. Yeni topluma bu temellerde geçildi. Proletarya bu süreçte militanlaştı. Uzlaşmacı siyasetler, burjuvaziyle sınıf işbirliği için koşuştururken, devrimci sınıf, burjuva egemenliğini havaya uçurmak için militan devrimci bir tarzda eylemden eyleme koşuyor. Onlar, burjuva partilerin basit bir siyasi eklentisinden başka bir şey değil, proletarya ise, devrimcidir.
İşçi sınıfı tarihsel devrimci rolünü her koşulda oynar. Fakat devrimci durum doğmuşsa, hedefe varmak için daha uygun bir durum ortaya çıkmış demektir. Yeni durum, egemen sınıfı devirmede kullanacağımız yeni olanaklar sunar. Kitle eylemliliğinde her zaman görülmeyen büyük bir artış olur. Eylemlerde, ayaklanmalarda görülen olağanüstü artış bütün kapitalist dünyada gözlemlenebilir.
Türkiye ve Kürdistan’da, devrimci durum uzun zamandır var. devrimci durum, dünyada da uzun süredir bir olgudur. Bu durumda yapılması gereken, devrimci durum hakkında geniş kitleleri aydınlatmak, sınıf savaşının güncel gereksinimlerini karşılayacak, harekete itiş verecek örgütler kurmak, eylemci kitlelerin önüne devrim ve devrimci iktidar hedefi koymaktır. Reformist partiler ve kitle örgütleri ne yapıyor. Devrimci olmayan koşullarda, olabilecek en alt düzeyde bir mücadele çizgisi izliyor. Bu yüzden her zaman olayların gerisinde kaldılar. Aynı süreçte başka bir gelişme varoluyor. Kitlelerden kaynaklanan devrimci bir hareket her yerde etkili oluyor. Devrimci ayaklanmalarla burjuva toplumu kuşatıyor. Devrim radikal biçimde hedefine doğru ilerliyor.
İşçi sınıfı, burjuvaziye karşı sınıf düşmanlığı temelinde, devrimci sınıf mücadelesini yükseltirken, iç savaşı kazanmak için yıllardır eylem hattında dövüşürken, proletaryanın devrimci sınıf partisi devrimci kavga çizgisini ısrarlı olarak sürdürürken, yasal reformist partilerin ve kitle örgütlerinin uzlaşmacı yönetimlerinin, burjuva güçlerle birlikte davranmalarının nedeni, onların, düzenin kendisini değiştirmek yerine, düzende bir değişiklik hedeflemeleridir. Bunun için devrimci bir çizgiye ihtiyaç duymuyorlar. Bu çevrelerin günlük olayları ele alışlarına bakın, buradan devrimci bir sonuç çıkarmamak için nasılda gerici bir çaba içinde olduklarını göreceksiniz. Onlar bunu olaylar devrimci yönde geliştiği halde yapıyorlar. Sosyal reformistlerin olayları, bir bütün olarak süreci bu denli geri biçimde değerlendirmeleri, burjuvaziyle sınıf işbirliğinde ısrarlı olmaları, uzlaşma zeminini terk etmeyi istememelerinden ileri geliyor. Bu unsurların durumu hakkında daha net bir fikir sahibi olmak isteyenler, dünyada birçok entelektüelin, burjuva çevrelerinde yetişmiş bu insanların bile artık kapitalizm sonrasını tartışmak gerektiğini ortaya koyan görüşlerini okumalıdır.
Elbette bu gruplar kendilerine sosyalist diyorlar. Gerçek adıyla söylemek gerekirse, bu küçük burjuva sosyalizmidir. Uzlaşmacı sosyalizmdir. Bu çerçevede, elbette sosyalizmden sözediyorlar. Sosyalizmi benimsediklerini söylemeden yanlarında bir kişi bile bulamazlar. Ama bu sosyalizmin proleter sosyalizmle hiçbir ilgisi yoktur. Onların sosyalizm anlayışı devrimsiz bir sosyalizmdir. Bu çerçevede ve sosyalizmi çok ilerinin bir sorunu olarak görürler. Fakat ancak başka şey söyleyip pratikte günlük çalışmada başka bir şey yapıyorlar. Günlük politik faaliyet olarak, günlük demeçlerinde günlük gazetelerinde, reform taleplerini ön plana çıkarıyorlar. Faşizmin ve reformizmin saldırıları yoğunlaşınca, daha çok barışçıl kesiliyorlar. Her durumda burjuvaziyle uzlaşma zeminlerini korumakta kararlılar.
Buna karşılık, devrimci işçi sınıfı hareketinin, devrimci kitle hareketinin devrimci proleter komünizmin mücadelesinde başka bir şey gelişiyor. Mücadeleci kitleler gerçek devrimci hedeflerle ve yüksek bir devrimci bilinçle hareket ediyorlar.
Kitlelerin bilincinde köklü bir dönüşüm oldu. Proleter sınıf mücadelesinin ve sosyalizm tarihinin zengin bilgisine sahipler. Mücadelenin gelişmesi, toplumda, dünyada devrimci değişim ve dönüşümlerle birlikte kullanılan kavramlar, bilgi ve bilinç çok derinleşti. İnsanlar artık dünyaya çevrelerine ve olayların dönüşen ve derinleşen bir bilinçle bakıyorlar. Devrim öznesi artık farklı bir öznedir. Devrimci özne, devrim ve komünizm programını hayata geçirecek bir niteliktedir.
Toplumu değiştirme mücadelesi daha ileri bir noktadan devam ediyor.
C.DAĞLI