Emekçi sınıfın kapitalizme karşı dünya genelinde artan devrimci ayaklanmaları, günümüzde her şey karşıtına gebe biçimindeki Marksist belirlemesini doğruluyor. Eski olan yeni olana gebe, kapitalizm komünizme gebe. Gelişmeler devrime gebe. Bu doğru belirlemenin pratik sonuçlarını da belirtmeliyiz. Kapitalist sınıfın tüm engellemelerine rağmen yeni toplumun doğumu günümüzün, çağımızın tartışmasız bir gerçeğidir. Olaylara bu gerçek temelinde bakmamız gerekiyor.

Komünist toplumun ilk aşaması sosyalizmin yalnızca bir zorunluluk değil, aynı zamanda olanaklı olması, insanları yeni topluma geçiş konusunda bir teorisyenin gelecek üstüne olumlu sözlerinden daha etkileyici, ikna edici ve benimseticidir. Bu durumda hiç kimse insanları gelecek uğruna yeni bir yaşam için büyük mücadeleden alıkoyamaz. Gerçekler gerçekliğini herkese kabul ettiriyor.

Ayaklanmanın olduğu her yerde kitleler devrim hedefiyle hareket ediyor. Sosyal reformistler bu durumu halk kitlelerinin gözünden gizlemek istiyor. Fakat devrim dünya genelinin bir gerçeği, bir olgusudur. Bunu ne kadar gizleyebilirler? ABD, Latin Amerika, Avrupa, Lübnan, Irak ve İsrail’de insanlar devrimi gerçekleştirmek için ayaklanıyor. Her yerde devrim uğruna dövüşmek kavgaya atılanların ileri bilinç düzeyini gösteriyor. Biz artık başka bir özne var dediğimizde küçük burjuva siyasetler, her zaman yaptıkları gibi görüşlerimiz karşısında bir sessizlik ittifakı oluşturdular. Daha sonra bu tespitlerimizden kendi hakiki, öz be öz görüşleri olarak göstermek üzere, aşırmalar yapacakları kesin. Bu güne kadar yaptıkları gibi..

Leninist Parti uzun bir zamandır, insanlığın tarihin en devrimci döneminden geçtiğini inandırıcı olarak ortaya koydu. Bugün dünyanın devrimci bir dönemden geçtiğini söyleyenlerin sayısı artıyor. Bu unsurlar, reformist ve oportünist hareketlere fazla bağlanmayanlardır. Görüşlerimizin yarattığı etki çok açık. Dünyada devrimin objektif koşulları oluştuğu için bir çok insan bu gerçeği düşüncelerine yansıtabiliyor. Buna karşı çıkanlar kendi gerici öznelliğiyle hareket ediyor. Fakat en geri unsurlar bile somut olguları, gerçek yaşamı anlatırken gerçeklere değinmek zorundadır. Bu olgulara en yüzeysel yönleriyle değinme biçiminde olsa bile. İşte sosyal reformist yayınlar da bunu yapıyor. ABD ve Avrupa ayaklanmalarını anlatırken ister istemez gerçekleri aktardılar. Bu ayaklanmalarda, devrim sloganlarının belirgin olduğu yazıldı. Eylemcilerle röportaj yaparken, onların ağzından devrim perspektifini belirtirken, tüm bunlardan da görülebildiği gibi devrim emekçi halkların ortak hedefi ve özlemidir. Devrim her yerde günceldir. Devrimin güncelliğiyse, bu aktarmaları yapan çevrelerin sosyal reformist, burjuvaziyle sınıf işbirliği çizgilerine tamamen aykırıdır. Dünyadaki devrimci ayaklanmalar bizi doğruluyor ve görüşlerimizi dünyada maddi bir güç haline getiriyor.

İzlediğimiz politik strateji ve taktiğin doğru olması için öncelikle, kapitalist toplumun bugün geldiği nokta doğru olarak ortaya konmalıdır. Anında söyleyelim, kapitalizm ömrünü tamamlamış bir sistemdir. Bu toplum biçimi kendi gelişmesi sonucu olarak kendini tüketmekle birlikte, ona son noktayı koyacak yani onu yıkacak olan proletaryadır. Bir toplumsal sistem kendi nesnel gelişme yasalarının işlemesiyle, çöküş sürecine girse de onu ortadan kaldıracak olan devrimci güçlerdir, onların eylemidir. Eski toplum, devrimci sınıfın eylemleri en yüksek biçimine, devrime dönüşürse yıkılır. Ama daha öncesinde tarihin bu aşamada olduğu kabul edilmelidir. Bu kavranamadığı içindir ki, kapitalizmin gelişme-yükseliş aşamasındaymış gibi bir durumdan kurtulmak gerekiyor. Devrimci kitleler koşulların farkında. Somut durumu tüm gerçekliği içinde anlamayanlar küçük burjuva sosyalizmidir. Gerçekleri aktarırken bunun anlamını bilmemek nasıl bir darkafalılık! Gerçek durumu görmelerinin önündeki en büyük engel bu çevrelerin kendileridir, sahip oldukları küçük burjuva anlayıştır. İçinde bulundukları durumu aşmalarının yolu, küçük burjuvazinin toplumsal sınıfsal konumunu aşıp, proletaryanın devrimci sınıf konumuna bağlanmaktır.

Kapitalistlerle proletarya arasındaki sınıf kavgasında son sözü işçi sınıfı söyler. Sınıf mücadelesine son noktayı koymak, son sözü söylemek, kapitalistlerle savaşı emekçi sınıfın kazanmasıdır. Burjuvazinin yenilgiye uğratılmasıdır. Sınıf savaşı proletaryanın devrimci iktidarında ve sosyalizmde başka biçimlerde devam eder. Proleter sınıf belirleyici savaşı, toplumsal devrimle kazanır. Devrim, sınıf mücadelesinin keskinleşmesidir. Devrim, sınıf mücadelesinden kopuk olarak konulmaz. Başka bir anlatımla, toplumsal devrim sınıf mücadelesinin sonucunda zafere ulaşır. Sınıf mücadelesini kabul etmek yeterli değildir, buna dayanarak iktidarı almayı da göze almak gerekiyor. Her düzeydeki mücadele, sınıf mücadelesinin her biçimi kitleleri iktidara götürmez. Sınıf mücadelesinin en yüksek biçimi siyasi mücadeledir. Daha iyi bir ifadeyle, sosyalizme, devrimci siyasi mücadeleyle, devrimci siyasi yolla varılır. Bir çok yerde sınıf mücadelesi devrimci sınıf mücadelesi biçimi almıştır. Yani iktidarı hedefleyen, bunun için de burjuvazinin sınıf egemenliğini devrimci biçimde yıkma hedefini önüne koyan mücadele, devrimci mücadeledir. Sınıf mücadelesinin devrimci biçim almasını anlamak isteyen, dünyada son yıllarda gerçekleşen isyanlara ve ayaklanmalara baksın. Kitleler ayaklanmayı devrimci nitelik kazandığı ve kitlesel devrimci araçlara başvurdukları için bu kadar uzun sürdürebildi ve etkili oldu. Devrimci nitelikli eylemlerden başka mücadelenin hiçbir biçimi kitleleri derinden etkilemez, onları harekete geçiremez. Çünkü yalnızca mücadele devrimci karakteriyle kitleleri hedefe vardırır.

Sınıf mücadelesinin devrimci biçimler alması, sınıf savaşının gidişini belirler. Ve bu eğilim dünya genelinde ortaya çıktı. Henüz bu yola girmemiş olan halkları daha kuvvetli bir şekilde etkiliyor. Sonuç almanın en garantili ve etkili yolu olduğu için cazibesi hızla büyüyor. Halkların mücadelede devrimci yola girmesi, tarihi süreci de kesinlikle hızlandıracaktır.

Kapitalizmin ömrünü tüketmesi, onun varlığının ortadan kalktığını göstermez. Toplum bir devrimle dönüştürülmediği sürece kapitalizm varlığını sürdürür. Bu durumda toplumun devrimci yeniden örgütlenişine kadar, işçi sınıfının devrimci mücadelesi tüm doluluğuyla devam eder.

Kapitalist sınıf bu işin peşini hiçbir zaman bırakmaz. Daha büyük bir şiddetle davranır, karşıtların, düşman sınıfların mücadelesi bu aşamasında sürekli şiddet içinde geçer. Bunun yanında savaşı kazanmak için her sınıf diğer sınıflardan ve dünyadan destek sağlamaya çalışır. Bu süreçte küçük burjuvazi iki ana sınıf arasında gider gelir. Burjuvaziye yanaştığı zaman proletaryayla devrim arasına girer. Bu topraklarda ve dünyada küçük burjuva siyasetlerin bu araya girme çizgisi izlediğini deneyimlerden biliyoruz. Onların tarihsel rolü sınıflar arasında bir “denge” kurmak bir “uyum” sağlamaktır. Fakat tekelci sermayenin egemenliği küçük mülk sahiplerini anti-kapitalist mücadeleye iter. İkircikli tavır ve bu gidiş gelişler, iki taraftan birinin, yani proletaryayla kapitalist güçlerin kesin sonuç almasına kadar sürer. Küçük burjuvazi kendi uzlaşma rolünü toplumda oynayabilmek için proletaryanın aşırılıklarına, örnek vermek gerekirse, proleter iç savaşı ve mücadeleyi keskinleştiren tüm yol, yöntem ve araçlara ısrarla karşı çıkıyorlar. Proletaryaysa mücadeleyi keskinleştirerek kazanır.

Devrimci ayaklanmalar, yeni bir topluma varmasa da hedef yeni bir toplumdur. Yeni bir topluma yönelmeyen bir hareket başarılı olamaz. Bir toplumdan daha ileri bir topluma geçiş sıçramadır. Bu bir sıçramadır çünkü bir nitelikten başka bir niteliğe geçiş sıçramayla olur. Toplumsal devrim bir sıçramadır. Bir bilinçle kitleler ayaklanmayı devrime vardırmak için mücadeleye asılıyorlar. Toplumsal devrim, devrimci dönüşümler, çağımızın sürükleyici öyküsüdür.

Her ülkedeki sınıf savaşı aynı zamanda uluslararası niteliktedir. Diğer bir deyişle sınıf savaşı, emekle sermaye arasındaki savaş, sahnesi tüm dünya olan bir savaştır. Birbiriyle savaşan her sınıf kazanmak için kendi yönünde en etkin bir dünya desteğini oluşturur. Proletaryanın amacı olan sınıfsız toplum bütün ülkelerin proletaryasıyla aynıdır ve ortaktır. Dünya proletaryası ortak amaçlarla bir araya gelip birlikte kendi tarihini yapıyor. Sınıf dayanışması ortak amaç yönündeki çok etkin bir silahtır. Dünya emekçileri de kendi tarihlerini ya da insanal bir tarih yapmak için yüksek bir bilinç düzeyine ulaşmışlardır. Geçmişte uluslararası işçi hareketinde ve belli bir ölçüde farklı ülkelerin komünist hareketleri arasında görülen dar ulusal çekişmeler büyük ölçüde aşıldı. Her ülkedeki komünist işçi hareketi sadece kendini değil, fakat dünya proletaryasının ortak geleceğini de düşünüyor. Bu yüksek devrimci anlayışı küresel isyan ve ayaklanmalarda hemen görebiliriz. Burjuvazi sınıf bilinçli olmasına rağmen toplumsal doğası gereği, rekabet, bireysel çıkar, bencilik, kendini düşünme vb anlayışlar kendine egemenken, bu savaşı, kendi aralarında en geniş devrimci dayanışmaya uygun davranan dünya proletarya hareketi karşısında kaybedeceği çok açık. Kuşkusuz işçiler kendi içinde bölündüğü sürece, kendi içinde bir mücadele sürüp gider. Fakat sınıf mücadelesinin mantığı ortak düşmana karşı birlikte hareket etmeyi dayatıyor. Bu yönden de başka bir özne var. Eski dünyaya son verecek ve hümanizmi gerçekleştirecek olan bu öznedir.

ABD, Avrupa ve tüm emperyalist dünyadaki son yılların eylem pratiği neyi gösteriyor? Kapitalizme karşı ayaklanmalara katılan büyük bir güç olduğu gerçeğini. Aslında şimdiye dek eyleme geçen kitlelerden çok daha fazlası var. Bu büyük gücün ne kadarının harekete geçeceği, eylemin karakterine ve hedefine bağlı. Her eyleme çok geniş katılım olmuyor. Fakat kapitalist sistemden hoşnutsuz, hayatı her zaman bu sistemin yarattığı felaketlerin tehdidi altında olan, bazen sosyal bir olayda duygu patlaması yaşayan ve bunu sokaklara taşıyan çok kalabalık insan toplulukları mevcut. Yalnızca bulunduğumuz yerde değil, küresel çapta büyük bir güçüz. Bu büyük dünya gücü, örgütlü ve örgütsüz insanlardan oluşuyor. Bir eylem söz konusu oldu mu, anında kendi potansiyel gücünü harekete geçirecek ve eylemde organize edecek kadar ileri, gelişkin devrimci politik bilinçli bir hareket. Devrime, ortak harekete karşı yüksek bir sorumluluk bilinciyle davranan bu insanlardır. Bu şu anlama gelir ki, bu insanlar, her hangi bir durumda taşıdıkları anlayış gereği kendi çabasıyla eyleme geçebiliyor. Dolayısıyla burjuvazi ne yaparsa yapsın bu eylemlerin önüne geçemez ve geçemiyor da.

Lübnan örneği, toplumun kapitalist güçler tarafından ve emperyalist güçlerce farklı dinlere, mezheplere, burjuva politik partilere bölünmesi, halkın buna rağmen bu güçlere karşı ortak olarak ayaklanmasını ve ayaklanmayı devrime vardırmasını engelleyememiştir. İşçi sınıfı, kadınlar, gençlik, aydınlar yani Lübnan halkı, egemen güçlerin çıkarının kendi çıkarlarıyla karşıt olduğunu gördü. Oradaki yönetici güçler kendilerine hangi adı takarsa taksın, hepsi aynı kapitalist sınıfı oluşturuyor. Kumaş kapitalizm kumaşıdır, sadece kumaşa işlenen motifler farklı. Halk kitleleri bunun bilincine vardı ve ayaklandı. Ortak ve aynı düşman karşısında ortak hareket ediyor. Bütün ülkelerdeki halklar gibi Lübnan halkı da kapitalist toplumun dar yapısıyla çatışma içinde. Bu dar toplumsal yapı her bakımdan gelişmeye ayak bağı durumunda. Emekçi halklar prangalarından, zincirlerinden kurtulacaktır.

Bugüne kadar bütün devrimci el koymalar sınırlı kaldı. Proletaryanın devrimci el koyması sınırlı olmayacaktır. Proletaryanın toplumsal devrimi üretici güçlerin bütününe el koyacaktır. Böylece her birey ortaklaşa üretim araçlarına dayanarak kendini çok yönlü geliştirme olanaklarına kavuşacaktır.

C.Dağlı