< Bağımsız Sınıf Çizgisi

İşçi sınıfının toplumda siyasal öneminin, ağırlığının ve çekiciliğinin artması, halka ve devrime önderlik etmesi ve yeni bir geleceği belirleyecek bir duruma gelmesi, her koşul ve ortamda bağımsız devrimci sınıf çizgisi izlenmesine bağlıdır. Tek kelimeyle bağımsız sınıf çizgisi, emeğin kurtuluş kavgasının zaferi için olmazsa, olmazdır.

Devrimin, günün en önemli, en öne çıkan ve en ivedi sorunu olduğu Türkiye ve Kürdistan’da burjuvaziden ayrı ve ona karşı hareket etmek, doğrudan doğruya devrimin başarıya ulaşmasıyla bağlantılıdır. Yalnızca proletaryanın kurtuluş kavgasına sırt çevirenler, emekçi sınıfın bağımsız devrimci hareketinin önemini küçümser. Dolayısıyla diğer siyasi hareketlerin gerçek durumu, burjuva ve burjuva partileri karşısındaki tavırlarıyla ölçülmelidir. Bir siyasi hareketin, emekçilere önderlik etmesi ve mücadeleyi daha ileri bir aşamaya çıkarması, tüm mülk sahipleri karşısında tam bir bağımsız tavır içinde olmasına bağlıdır.

İşçi sınıfının, burjuvaziden ayrı ve ona karşı hareket etmesi marksizmin temel bir ilkesidir. İlkenin pratikte işletilmesiyle işçi sınıfı tarih sahnesine kendi istekleri, kendi amacı, kendi çıkarlarını açıkça ortaya seren bağımsız bir güç olarak çıktı. Politik yaşama uyandı, kendiliğinden bir sınıf olmaktan çıkıp kendisi için bir sınıf durumuna geldi. Bu, son derece şiddetli bir savaş sürecidir. Özcesi, proletaryanın zaferine giden tarihsel süreç bu ilkenin yaşama geçirilmesiyle başlar.

Bağımsız komünist örgütün ilk etkin örneği olan Komünistler Birliği’nin üzerinden bir buçuk yüzyıldan fazla bir zaman geçti. Devrimci komünist partiler, 20. yüzyılın en etkin, en etkileyici, en sürükleyici ve tarihin en büyük devrimini, proletaryanın toplumsal devrimini gerçekleştiren bir güç oldular. İnsanlığın tarihinde ilk defa insanal bir tarih, yani insanın gerçek özgürlüğü tarihini başlatan, daha doğrusu bilinçli tarihsel harekete öncülük eden partiler, gerçek bağımsız devrimci partilerdir. Biz, burada gerçek işçi sınıfı partilerinden söz ediyoruz: İşçi partisi, sosyalist parti, komünist partisi adını sadece bir tabela olarak kullananlardan değil.

İşçi sınıfı partisi, örgütsel ve politik olarak bağımsızsa, tarihsel görevlerini yerine getirmede samimiyse, her koşulda ve her zaman proletaryanın kurtuluşu için dövüşüyorsa, bu parti, yalnızca bu parti gerçek işçi sınıfı partisidir. Tüm bu niteliklere sahip olmayan ama, salt ayrı örgütlendiği için bir parti, işçilerin gerçek mücadele örgütü olmaz. Dünya işçi sınıfının yüz yılı aşkın mücadele tarihi, burjuvaziye hizmet eden bu partilerle doludur.

Burjuvazinin sınıf egemenliğini ve çıkarlarını tehdit edecek bir politik çizgiye sahip değilsen ve buna uygun bir örgütsel konumda değilsen, burjuva partilerinden, ayrı bir yapıda olman seni sömürücü sınıf karşısında bir yere koymaz. Türkiye ve Kürdistan’da küçük burjuva sosyalist hareketler bu durumda.

Bu topraklarda, yaklaşık olarak otuz yıldır, burjuvaziyle uzlaşma zeminlerinde kalarak siyaset yapan reformist hareketler, kesin ve nihai olarak, burjuvazinin sınıf yönetimini tehdit edecek bir konumun dışına düştüler. Bu topraklarda, on yıllardır, ezilenlere, sömürülenlere karşı büyük katliamlar gerçekleştiriliyor. Türkiye ve Kürdistan’da gerçek tarih tam bir savaş alanıdır. Ne var ki, sosyal reformist hareketler bu dönemi en alt eylem çizgisiyle geçiştirdiler. Kitlelerin eylemlerini en üst biçimlere çıkarması için, onlara yardım etmek yerine yığınları sakin tutma çabası içinde görüyoruz onları.

Bir parti işçilerin sınıf mücadelesini en yüksek biçimlere nasıl çıkarabilir ve en ileri noktaya kadar götürebilir? Proletaryanın kurtuluşu uğruna, sosyalizm uğruna savaşan bir parti, bu görevi yerine getirebilir. Bu parti, sınıf bilinçli bir partidir, devrimci işçilerin partisidir. Sadece işçilere, işçi sendikalarına dayanan bir parti değil, bu anlamda salt işçilerin toplandığı bir parti değil, devrimci sınıf partisi. Ancak proletaryanın devrimci sınıf partisi, gerçek anlamda burjuvazi karşısında bağımsız bir siyasi çizgi izleyebilir. Yalnızca bu nitelikte bir parti, her yeni durumda proletaryanın çıkarlarını savunur, devrim için savaşır.

Burjuva sınıf yönetimi, elindeki tüm ekonomik, politik ve asker-polis bürokrasi güçleriyle sömürülenlere, emekçilere karşı genel bir saldırı içinde. Bu, emekçilere komünistlere ve diğer devrimcilere karşı, cepheden sürdürülen bir savaştır. İşçi sınıfı kapitalizmin ezdiği kent ve kır yoksullarını, burjuvaziyle süren bu kesin hesaplaşma savaşını, militan bir örgütle kazanabilir. Devrimci yöntemlere başvuran, yığınsal devrimci savaşı örgütleyen, proletaryanın savaşan devrimci partisi, tüm reformist ve oportünist siyasetlerin yaptığı gibi, kendisini, yapılan saldırılara karşı oyalamayacak, fakat devrimci bir anlayışla hareket ederek, kapitalist sınıf egemenliğini ve kapitalist sınıf düzenini yıkmak için devrimci savaşı sürdürecektir.

Zafer, burjuvazinin bütünlüğüne karşı verildiğinde gelir. Kendi aralarındaki tüm çelişkilere, rekabet ve sürtüşmelere rağmen, emekçi sınıfın kapitalist düzene karşı başkaldırısı söz konusu oldu mu, hepsi tek bir güç halinde, birleşik karşı-devrim olarak hareket eder. Tüm burjuva partileri de tek düzen partisidir. Gerçek proleter parti, tümünden ve tümüne karşı bağımsız davranır. Kendi bağımsız sınıf örgütü, kendi amacı ve kendi istekleri için dövüşmeyen emekçi sınıfı, sömürücülerin bir oyuncağı olur.

Devrimci işçilerin partisi, bağımsız devrimci siyaseti ve örgütlenmesiyle, proleter olmayan emekçilerle ittifakın öncü ve yönlendirici gücü durumuna gelir. Anti-kapitalist demokratik devrimin kesintisiz olarak sosyalizme varmasını gerçekleştirir. Burada proletaryanın ideolojik-politik hegemonyası devrimin başarısının güvencesidir. Emekçi halk yığınları, işçi sınıfı devrimci bir çizgide yürüdüğü için yanında yer alır, güçlerini birleştirirler. Çünkü yaşamlarından biliyorlar ki, ancak devrimci bir çizgide ilerleyerek, sonuç alabilirler.

Mücadele biçimlerinin de, sonuç olmaya uygun olması gerekir. Ilımlı bir siyaset izleyen bir hareket, egemen güç karşısında bağımsız bir varlık gösterebilir mi? Uzlaşmaz sınıf çelişki ve çatışmalarının ileri derecede keskin ve şiddetli olduğu bir yerde, böyle bir örgüt, bırakalım bağımsız bir varlık göstermeyi, varlığını sürdüremez. Elli yıllık mücadele deneyimi göstermiştir ki, devrimci mücadele araç ve biçimlerine dayanan bir parti, yönetici sınıf karşısında bağımsız bir varlık gösterebilir. İşçi sınıfı partisi devrimci değilse, hiçtir.

Partinin mücadele taktiği, içinde bulunduğumuz aşamanın nesnel koşullarını yansıtırsa, içinde nesnelliği taşır; bu ölçüde doğru, güçlü ve etkin olur. Bu topraklarda tarihsel gelişme, devrimin öne çıkan, ana sorunun iktidar sorunu olduğu bir aşamaya girmiştir. Dolayısıyla bu aşamanın temel sorununu çözmeyi öne koymayan bir siyasi hareket, örgüt ve parti; proleter sınıf savaşımının gereksinimini karşılayamadığı gibi; taktiği, politikası kendi içinde çelişmeli ve tutarsız olur; dolayısıyla sınıf kavgasındaki siyasi etkisini ve ağırlığını yitirir.

Koşullar olgunlaşmıştır; sonuç, devrimci öznenin rolünü oynamasına bağlıdır.

C.DAĞLI