Sınıfların ortaya çıkışıyla, her tarihsel çağda, ezilen sınıflar, kadınlar, büyük düşünürler, büyük yazar ve sanatçılar, insanın uyumlu bir topluma doğru, özgürlüğe doğru durmadan ilerleyişinin türküsünü söylediler.
Bugüne değin, insanların özlemini derinden duyumsadığı özgür ve insanca bir yaşam artık, en ilerinin sorunu olmaktan çıkmıştır. Daha iyi bir yaşam ve bunu garantileyen uyumlu bir toplum bugünün bir sorunudur: Gerçekleşmeye başlayan ve gerçekleşecek olan bir sorun. Dolayısıyla hakkında daha rahat ve daha detaylı değerlendirme yapabiliriz. Öncelikle sorunun nasıl ele alındığının üzerinde durmalıyız.
Sınıflar, üretimin yetersizliğinden doğdu, üretim, herkesin gereksinimini karşılayacak kadar bollaştığı zaman ortadan kalkar. Bolluk, yalnızca üretim araçlarının toplumsal mülkiyetinde, herkesin ihtiyacını karşılayacak şekilde dağıtılır. Her seferinde bireyin tüketimine daha fazla ve çeşitlenen pay düşmesi için, bolluk kaynaklarının gürül gürül akması gerekir.
Bu noktaya gelinmiştir. Yeni Evre yazıları, toplumsal üretim araçları toplumun ortak denetimine alındığında, yeni bir yaşamın başlayacağını belirtir. Bugüne değin söylenen özgürlüğün zaferi türküsü, insanların, ekonomik kaygılarla hareket etmeyeceği insana yaraşır bir yaşam sürdüreceği bir topluma, sınıfsız topluma doğru ilerlemenin türküsüdür. Marx, özgürlük dünyasının zorunluluğun ötesinde başladığını söyler. İnsanlık, tam da bu büyük tarihsel dönemeçte.
İnsanların ekonomik kaygılardan özgür bir yaşam sürdürmesi, burjuva iktisatçılar tarafından da ele alındı. Ancak, kapitalist nitelik ve sınırlılıkları içinde.
“İnsan” diye yazıyordu Keynes... “İlk kez, kendisinin gerçek, kalıcı problemiyle -ekonomik kaygıların şaşkınlığından özgür olmanın tadını nasıl çıkaracağı... Nasıl akıllıca yaraşır şekilde ve iyi yaşayacağı problemiyle- yüz yüze gelecektir.” (aktaran P. Mason)
Öncelikle belirtmek gerekir ki, Keynes'in “akıllıca” dediği şey, problemin kapitalist toplumda, kapitalist çözümüdür. Ücretli-emek, ücretli emek sisteminde nasıl ortadan kalkar. Üretim araçlarının kapitalist karakteri, ona bu karakteri veren bir üretim biçiminde nasıl sona erdirilebilir. Dolayısıyla kapitalist toplum çerçevesinde sunulan çözüm, aslında problemdir. Kapitalizmden kaynaklanan problemin çözümü, kapitalizmin ötesindedir.
İşçi sınıfı, üretimin dış koşullarına toplum adına el koyduktan sonradır ki, insanlar ekonominin baskısından kurtulabilir. Üretim araçlarının toplumsal mülkiyetinde, insanlar karşılıklı ilişkilerini ekonomik kaygılar olmaksızın kurar. Bu ilişki, özgür bireylerin ilişkisi olur. İnsanlar ancak bu koşullarda özgürce yaşamın tadını çıkarırlar.
Keynes, çağdaş gelişmeye, bilim ve teknik ilerlemeye, bilgi birikimine, emeğin yetkinleşmesine ve toplumun örgütlenme düzeyine bakarak, insanın ekonomik problemi çözeceği sonucuna varıyor. Kapitalist biçim altında değil, ama bugün ekonomik problem, insanal özgürlük problemi insanca yaşam probleminin çözüme kavuşturulacağı bir noktaya gelinmiştir. Problemi çözecek olan proletaryanın toplumsal devrimidir.
Jack London'ın Demir Ökçe'de işlediği insanların kapitalistlerce gözetleneceği öngörüsünü utanmazca alıp, kendi görüşü olarak gösteren George Orwell (1984)'ın gerçekten toplumsal kötülüklerin gelecekte ortadan kalkacağına dair en ufak bir güveni yoktur. Buna karşın şunun da farkında:
“Zenginliğin her bakımda artması, hiyerarşik bir toplumun yıkılması tehlikesini yarattı -gerçekte, onu bir anlamda yıktı.”(1984)
Yazarın göz ardı ettiği şey, kapitalist toplumun çok zenginleştiği fakat emekçi halkın ise daha da yoksullaştığı.. Bugün bu fark çok ileri düzeylere varmış durumda. Kapitalistler zenginliğini artırdıkça toplum üstündeki güçlerini de iyice arttırdılar. Burjuvazi çok zenginleşmiş, işçilerin toplumsal koşulları daha da kötüleşmiştir.
Zenginliğin büyük artışına rağmen insanlar hiyerarşik toplumdan kurtulamadılar. Ama zenginliğin artışı, zenginlikten kurtulmanın tarihsel şartlarını yarattı. Zenginlik, hiyerarşik toplumun denetleyemediği bir boyut kazandı. Hiyerarşik toplum yapısı, büyük zenginlik (servet) için çok dar geliyor. Zenginliğin gelişimi, zenginliğin kapitalist biçimini ortadan kaldırmaya zorluyor.
Hiyerarşik bir toplum olan kapitalist toplumun dağılması kaçınılmazdır.
“Çıkarın insanlığı birbirine bağlayan ilke yerine konması; çıkarların doğrudan doğruya öznel, salt bencil kalması durumunda, kendiliğinden genel bir dağılmaya, bireylerin kendi içlerine kapanmalarına, yalnızlığa ve insanlığın birbirini karşılıklı olarak iten atomlar yığınına dönüşmesine yol açar.” (F.Engels)
Kapitalist toplumun “genel dağılması” tekelci kapitalizm aşamasında büyük bir hız kazanmıştır. Çünkü tekelci kapitalizm, kapitalizmin içsel çelişkilerinin keskinleşerek ön plana çıkması demektir.
Bireyin bireyle ilişkisi, bireysel çıkara dayanıyor. Bireylerin özel çıkar çatışmalarının yol açtığı toplumsal atomlaşma, oluşan patlayıcı toplumsal durumu en uç noktasına getirdi. Yani toplumun her alanı, bir savaş alanı oldu.
Toplumu bir savaş alanı haline getiren gelişmeler ve hızlanan genel dağılma; toplumu herkesin birlikte yaşadığı bir alan durumuna getirilmesini olanaksız hale getiriyor. Toplumun doğasına aykırı olarak, burjuva toplum bireylerini kendi içinde uyumlu bireyler durumuna getirmek isteyen burjuva işbirlikçi çevreler kaçınılmaz olarak başarısızlığa uğrar. Toplumsal atomlaşma ve dağılma, kapitalist toplumun kendisinde kendiliğinde vardır.
Onlar, Marx'ın adını çok sık kullandı fakat, büyük düşünürün, “Tarih alanında sayısız bireyin istemi ile bireysel eylemin çatışması” olarak nitelediği tarihsel durumun hiçbir zaman anlayamadılar. Demek ki, kapitalist toplumun ilerlemesi, kendi dağılmasına doğru bir ilerlemedir.
Tarihsel ilerleme, daha iyi bir anlatımla tarihsel gelişme uyumlu bir topluma doğrudur. Somutlar ve güncel olarak ele alırsak, gelişme uyumsuz bir toplum olan kapitalist toplumdan uyumlu yani sınıfsız bir toplum olan komünizme doğrudur. İnsanlar, daha yüksek bir toplum uğruna, içinde bulundukları toplumdan vazgeçer.
Gelecek -bugünden başlayan- toplumun uyumlu bir toplum olacağını söyleyenlerin sayısında büyük bir artış var. Gelecek toplumun hümanist olacağı da kabul ediliyor. Ama, hümanizm sınıf (proleter) karakterinde yoksun olarak ele alınırsa soyuttur. Sınıf karakterinden yoksun insanal (hümanist) bir toplum bir ütopyadır. İnsanal (hümanist) toplum, sınıfları yaratan ekonomik temeli ortadan kaldırılınca, sınıf karakterini yitirir.
Kapitalizmden devrimci çıkış, ya da kapitalizmin devrimci yıkılışı, daha bütünlüklü olarak, sınıfsız topluma geçiş, sınıf karakteri taşır.
Gerçekler, kendisine karşı çıkanlardan daha güçlüdür. Sınıf savaşı, kendisine karşı çıkan görüşlerden daha güçlüdür.
C.DAĞLI