Günümüzde kapitalizmin kendi sınırlarına dayandığından daha çok sözediliyor. Fakat, eski toplumun yapısında, onun yerini alacak yeni bir toplumun koşularının oluşmasından ve olgunlaşmasından ise çok az sözediliyor. Oysa yeni bir geleceğin oluşumunu göstermek, bugünkü toplumu kavrayışımızın bir kriteridir. Kapitalist toplum, gelecek toplumun oluşumunu içinde taşır. Bu toplum yeni olana gebedir.
Yine güncel olarak, bir toplumsal devrimin kapitalistlerin sınıf egemenliğine ve kapitalist sınıf düzenine son verecek bir aşamaya geldiğini anlatan yazılar daha sık çıkmaya başladı. Ancak, büyük kitlelerin yeni bir toplum kurmaya yöneldiği ortaya konmuyor.
Küçük burjuva bakışta teori ve pratik, kitlelerin tarihsel hareketi sonuna kadar götürülmüyor. Bunun üzerinde önemle durulmalı. Çünkü proletarya, büyük kitleler geçmişle ilgilenmekten çok gelecekle ilgileniyorlar.
Kapitalizm sonrası'nın yazarı, Paul Mason da öyle yapıyor; “insanlık tarihi üzerindeki tüm okumalar, çöküş olasılığını dikkate almadan edemez.” Kapitalizmin tarihsel gelişimi üzerine doğru okumalar yapılmışsa, bu toplumsal sistemin çöküşünün salt bir olasılık değil, somut bir olgu olduğu kabul edilir. Dağılma, çökme süreci başlayan ve derinleşerek devam eden bir süreçtir. Süreç devam ediyor, fakat hızlanarak.
Burjuva toplumun çöküşü yaygın olarak kabul görürken, onun yerini alacak toplum konusunda küçük-burjuva çevrelerde muğlaklık, belirsizlik egemen. Paul Mason, kapitalizm sonrasından (post-kapitalizm) sözederken, başkaları gelecek üzerine belirsizlik teorileri geliştiriyor. (E. Wallerstein). Daha başka çevrelerde kapitalizmin yerini alacak toplumun sınıflar-üstü karakterinden bahsediyor.
Devrimci proleter hareket, onlardan farklı olarak gelecek hakkındaki görüşlerini diyalektik ve tarihsel materyalizme, bilimsel sosyalizme ve bilimsel öngörüye dayandırıyor.
Üretici güçlerin gelişim ve dönüşümü tarihi, ekonomik biçimler tarihi üzerine bir fikri olan herkes, bugün yeni ve daha iyi bir topluma geçiş zorunluluğuyla karşı karşıya olduğumuzu kabul edecektir. Kapitalizmin yerini alacak toplum, sınıflar üstü olmayacak fakat sınıfsal karakteri olan bir toplum olacaktır. Sosyalist toplumun proleter sınıf karakterini yadsımak, onu sınıflar üstü olarak görmek, bu toplumu, halen varlığını sürdüren küçük mülk sahiplerinin düzeyine indirgemek, toplumun daha ileriye gidişine karşı çıkmak vb anlamına gelir. Ancak proletarya, sosyalizmi, üst aşaması olan komünist topluma kadar götürebilir. Kapitalizmin yerini alacak yeni bir toplum, reformist yoldan değil, toplumun kökten devrimci tarzda yeniden kurulması biçiminde olacaktır.
Devrimci bir hedefi olmayan yani burjuvaziyi devrimci mücadele yoluyla devirip, yeni bir toplum kurma hedefi olmayan her politik ve toplumsal hareket, kapitalist toplumun içinde kaldığı için yozlaşır ve zorunlu olarak dağılır. Son yirmibeş yıl içinde iyileştirme, törpüleme ve düzeltme peşinde koştuğu için birçok hareket parladı ve söndü. Bu durumda olmamak için, yeni bir gelecek kurma devrimci bakış açısıyla kapitalizme karşı mücadele yürütülmeli.
2008 kapitalizmin büyük dünya ekonomik krizi -ki bu salt bir ekonomik kriz değil, toplumsal bir krizle el ele gelişti- kapitalizmin kesin bir çöküş içinde olduğu süreçte patladı ve toplumsal sistemin çöküşünü hızlandırdı. Kapitalizmin çöküşünün, dağılışının derinleşmesi birçok insanda kapitalizm sonrası üzerine fikir oluşumuna yol açtı. Tabi ki küçük-burjuva çevrelerden söz ediyoruz. Kapitalizmin gelişmesinin ana çizgisi kendi yadsınmasına doğrudur; yerini alacak yeni bir topluma doğrudur. Eski toplumun yerini alacak olan, komünist toplumdur. Gelişmenin genel eğilimini kavramayanlar, kapitalizm sonrası gibi muğlak ve geri şeyler söylemekten daha fazlasını yapamazlar.
Kapitalizm sonrasına nasıl geçilecek. Küçük-burjuva reformist çevrelere göre, elbette zora dayalı devrim yoluyla değil, toplumun devrimci dönüşümü yoluyla değil, tamamen reformist yolla alacaktır: “... kuytularında ve oyuklarında, koca koca ekonomik yaşam alanları neredeyse hiç fark edilmeden yeni bir ritme yönelmeye başladı.” (a.g.e) Yeni fikir diye ileri sürülen, aslında çok iyi bilinen eski ütopist bir anlayıştır. Bu anlayış, kapitalizmin arkasında uygulamaya geçirme girişimleri bilindiği gibi başarısızlıkla sonuçlandı. Yazarın işaret ettiği “kuytularda oyuklardaki” ekonomik alanlar ne kadar genişletilirse genişletilsin, yeni ve daha yüksek bir ekonomik sosyal düzene geçiş anlamına gelmez. P. Mason'un sıraladığı olguların yaygınlaşması ve maddi koşulların çok gelişmiş olması, yeni bir topluma geçişin koşullarının olgunlaştığına işaret eder fakat, yeni toplumun kendisi, bu durumdan ayrı bir şeydir. Öncelikle toplumsal yapının bir bütün olarak değişmesi gerekiyor. Bu bugünkü toplumdan daha yüksek bir topluma geçiştir. Gelinen nokta tam da yeni ve daha iyi bir topluma devrimle geçişin zorunluluğunu gösteriyor.
Kapitalist toplumda yalnızca tek tek olgular değil toplumsallaşmanın boyutlanması, kapitalizmin ötesine geçişin kaçınılmazlığına işaret ediyor. Proletaryanın yapacağı Mason'un sayıp döktüğü olguları geliştirmek değil esas olarak büyük sanayinin, iletişim, ulaşım vs üretim araçlarının kapitalist niteliğine son vermek ve onları toplumun ortak denetimine sokmaktır. Yani proletarya yeni toplumu darkafalı, dar görüşlü eğitimli-kültürlü küçük-burjuvaların, çok daha ilerisinde ve gelişmiş temeller üzerinde inşa edecektir. “Yalnızca bedelsiz oldukları ya da paylaşıldıkları zaman çalışan mallar ve hizmetler, üretmek için ağ teknolojisi kullanılarak yapılan işbirliğine dayalı üretim piyasa sisteminin ötesine geçen yolu tanımlar. Bunun için, devletin çerçeve yaratması yetecektir. Ve kapitalizm sonrası sektör on yıllar boyunca piyasa sektörüyle bir arada yaşayabilir. Olan biten de budur.” (a.g.e) Henüz kapitalizm çerçevesinde hareket ediyoruz. Kapitalist toplumsal sistemde kalındıkça “paylaşımcı ekonomi” yozlaşmaktan ve bu işe girişenleri de yozlaştırmaktan başka bir şeye yolaçmaz. Böylece, halk yığınları, “bedelsiz” ekonomik ilişkilerin çoğalması beklentisiyle oyalanmış olur. Kapitalizm sonrasına geçiş için ne güzel bir yolmuş.
Küçük burjuva bakış açısına göre, kapitalizmden kurtuluş reçetesi, “birincisi, neo-liberalizmi başımızdan defederek, küreselleşmeyi yaşatırız, ardından kapitalizmin kendisini geride bırakarak gezegeni yaşatırız; ve böylece kendimizi kargaşadan da eşitsizlikten de kurtarmış oluruz” (a.g.e). Öncelikle belirtmek gerekir ki, liberalizm ilkesi, tekelci kapitalizm öncesi, rekabetçi kapitalizm çağına aittir. Tekelci kapitalizm çağının ilkesi ise, her alanda egemenliktir, her planda gericiliktir. Paul Mason çizgisinde olanların güncel ana görevi, küreselleşmeyi, adını doğru koyarsak, kapitalist küreselleşmeyi- kurtarmaktır. Reçeteye göre, tüm bu görevler başarıyla yerine getirildikten sonra, sıra kapitalizme gelecek. Böylece kapitalizmin tasfiyesi sürekli olarak ertelenmiş olacak. Dolaysıyla, insanlar bu dönem gelene dek, bu baskı ve sömürü toplumuna, kapitalist kölelik düzenine katlanacak. Ne güzel bir kurtuluş reçetesi!
Geçişi kim gerçekleştirecektir? Aynı bakış açısına sahip olanlara göre, “Bilgi kapitalizmi... birbirine ağla bağlı milyonlarca insan yaratmakla, tarihi değiştirebilecek yeni bir etken yaratmıştır: Eğitimli ve bağıntılı insan.” (a.g.e). Bu bakış açısında tarihin itici gücü sınıf savaşı değil. Kapitalizme tepki gösteren ve bir ağla birbirine bağlanan eğitimli ve kültürlü insanların çabalarıdır. Dünyayı değiştiren güç, toplumsal konumu gereği, proletarya değil, kendilerini sınıflar üstü gören unsurlardır. Oysa ki, sermayenin büyümesine bağlı olarak bilim ve teknikteki gelişmeler, sınıfları ortadan kaldırmıyor. Karşıt sınıflara bölünme, kapitalist toplumda temeldir. Burjuva toplumun sınıflı yapısını kaldırmak, kapitalizmi ortadan kaldırmaktır. Dolayısıyla eğitimli, kültürlü, insanlar, burjuva toplumunun sınıf yapısı dışında değiller. Kaldı ki, aynı koşuların gelişimi sonucu, proletarya da eğitimli ve kültürlü bir konuma gelmiştir. Verili proletaryanın durumu doğru değerlendirilmelidir.
Dünyada son yirmi beş yıl içinde yükselen büyük devrimci dalgadan, büyük ayaklanmalardan, küresel başkaldırıdan hangi sonuçlar çıkarılmalı. Mason'a göre “isyanlar çoğunlukla sonuca ulaşmadan durur, ama düzen asla tam olarak yeniden sağlanamaz.” (a.g.e). Ara sıra geri çekilse de, anti-kapitalist ilerici, devrimci ayaklanmalar çeyrek yüzyıldır çeşitli biçimlerde sürüyor. Birçok yerde devrimlere yol açtı. Devrimci durumun ortaya çıktığı koşullarda, eylemler, isyanlar, ayaklanmalar her an yeniden patlak verebilir. Tüm bu eylemler, devrimci başkaldırılar güncel toplumsal devrimleri oluşturuyor, devrime akıyor.
Devrimle öteye, ileriye, sosyalizme.
C.DAĞLI