Bir toplum patlama noktasında olduğunu daha nasıl anlatsın! Böyle bir kadere razı gelmediğini, köklü değişiklikler istediğini daha nasıl ifade etsin!
“Kur şokunun” korkunç bir açlık ve yıkıma sürüklediği milyonlarca yoksul emekçi tüm yurtta harekete geçti. Ardından kadınlar soylu öfkelerini kuşanarak dinci faşizmin barikatlarını yerle bir etti. Bir anda tüm ülke eylem alanına kesti!
Birleşik devrimin toplumsal güçleri yani işçi sınıfı, ücretli emekçiler, kadınlar, gençler, yoksul köylüler, kentlerin esnafı, Kürt halkı, köklü değişim; kesin kurtuluş, tam özgürlük istiyorlar.
Bir tek “devrim istiyoruz”, “sosyalizm istiyoruz” demediği kaldı diyeceğiz ama, sokak röportajlarında bunları da dile getiriyor insanlarımız. En duru bilinçleriyle sorunları bir bir sıraladıktan sonra “Yaşasın Devrim, Yaşasın Sosyalizm” diyerek bitiriyor sözünü. Ya da kadınların isyan eylemlerinde gördüğümüz gibi “Kadınlar Devrim İstiyor” diye dövizler taşıyor.
Devrimci sınıf sezgisiyle harekete geçen, eylemden eyleme koşan birleşik devrimin toplumsal ordusu devrim istiyor. Sözleri ve eylemleriyle her fırsatta dile getiriyor bunu.
Kimileri “çözüm odaklı” konuşan işçi ve emekçileri çeşitli sosyalist örgütlerle ilişkilendirerek “emekçilerin bilinçlerini yansıtmıyor” düşüncesine kapılıyor. Sanki bir işçi, herhangi bir devrimci/sosyalist örgütle ilişkilenince işçi olmaktan çıkıyormuş gibi!
Düzenin dikiş tutmaz aksaklıklarını, yozlaşmayı, çürümeyi, soygun ve talanları, baskı ve sömürüyü teşhir etme işini kitlesel bir şekilde kendiliğinden yapıyor emekçiler. Sorunların neler olduğunu da, o sorunların kaynağını da çok net görüp dile getiriyorlar. Üstelik pek çok aklı evvelden çok daha yetkin ve özlü bir şekilde!.. Ve artık burada durmuyor, daha ileri geçiyor emekçiler. Doğrudan çözümü dillendiriyorlar.
Toplumsal yaşamın dayanılmaz koşulları en geniş emekçi kesimleri harekete geçmeye zorluyor. Köklü bir değişim doğrultusunda, sorunların köklü çözümü doğrultusunda harekete geçmek zorunda kalıyor işçi ve emekçiler, yoksul Kürt halkı, kadınlar ve gençler... Bu kendiliğinden akışa doğru tarihsel bir yön vermek, onu biçimlendirmek gerek. Artık yığınlar arasında kendiliğinden boy veren “devrim bilincini” özlü bir ifadeye kavuşturacak devrimci programı emekçi katmanlar arasında derinliğine yaymak gerek.
Devasa adımlar atan kendiliğinden devrimci hareket, bilinçli ifadesine kavuşmalıdır. Devrim programı, tüm işçi ve emekçilerin yüzlerini döndüğü göndere çekilmiş bir bayraktır. Ve devrimin toplumsal ordusu, her zaman bu bayrağa bakarak yönünü tayin eder.
Öfke kınına sığmaz olduğunda, ayaklanma gelip kapıya dayandığında, ileri atılacak kitlelere yol gösterecek olan pusula, devrim programından başka bir şey değildir. Kuru sözlere, eveleyip gevelemelere karnı tok emekçilerin. Kesin, net, karnından konuşmayan bir siyasi yaklaşım gerek.
Hiç çekinmeden ve duraksamadan haykırıyoruz: Şimdi Devrim Zamanı! Önümüze yığınla ıvır zıvır koyup “hak ve özgürlük mücadelesi” vermekten dem vuranlara karşı tüm halka tekrar tekrar şunu hatırlatıyoruz: Bizi Devrim Kurtarır!
Artık her eylemde “Bizi Devrim Kurtarır”, “Şimdi Devrim Zamanı”, “Kadınlar Devrim İstiyor”, “Gençlik Devrim İstiyor”, “Kürt Halkına Özgürlük Hakkı”, “Halk İktidarı” sloganları daha sık tekrarlanmalı, bu sloganların yazıldığı pankart ve dövizler bütün alanlarda, sokaklarda, grevlerde ve gösterilerde boy göstermeli.
Devrim güçlüdür. Emekçi yığınların ruh halleri ve bilinç düzeyleri devrimcidir. Bu şartlarda devrimci politika izlemek gerçek anlamda güç olmanın en temel koşuludur.
Gücümüz ne olursa olsun, bu saydığımız sloganları, politik hedefleri yoksul emekçi kitlelere, Kürt halkına, emekçi kadınlara, gençliğe götürmeliyiz. Kaybedecek bir saniyemiz bile yok!