2020 yılı nihayet ağır kara perdesini indirdi. Ama daha şimdiden sırtında bir “lanetli” damgasını taşıyor! Sanki “uğursuzluk” bir gerçeklikmiş gibi, neredeyse herkes “aman gitsin de bir daha gelmesin” sözünü yineleyip duruyor.

Elbette böyle düşünülmesinde ilk defa Çin’in Vuhan kentinde ortaya çıkan ve bu yılın Mart ayı içerisinde bütün dünyaya yayılmış olan Covid-19’un büyük payı var. Dünya üzerinde yaklaşık 2 milyon insan Covid-19 nedeniyle hayatını kaybetti; vaka sayısı 100 milyona yaklaştı. Hiç şüphe yok bu, bugüne kadar insanlığın karşı karşıya olduğu en büyük salgınlardan biri ve henüz bitirilebilmiş veya kontrol altına alınabilmiş de değil. İnsanlık şimdi virüse karşı geliştirilmiş olan aşı ya da aşılara ulaşma telaşında; ama görünen o ki, bu da öyle kolay olmayacak. Tekelci kapitalizm koşulları altında nasıl “ekmek aslanın ağzında” ise, ilaç da tekellerin deposunda! Aralık ayı içerisinde aşılama çalışmaları başlamış durumda ama “risk grubunda olanların” aşılanmasının tamamlanması bile ayları ve belki de yılı bulacak.

Bütün dünya, 2020 yılı boyunca karşı karşıya olduğu kapitalizmin ekonomik ve siyasi krizlerinin yanı sıra, 3.Dünya Savaşı’nın hızından bir şey kaybetmeden devam ettiğini, dünya üzerinde açlık ve yoksulluğun arttığını, insanı esas alan sağlık anlayışı yerine kâra dayalı bir sağlık sistemini insanlara dayatan kapitalist sistemin sağlık sisteminin çöküşünü, ekolojik dengenin tamamen bozulduğunu, dünyanın Kuzey Yarımküresinde bir yerde aşırı ısınmadan dolayı yangınlar yaşanırken, başka bir yerde aşırı yağışlardan seller yaşandığını, kasırgaların şehirleri sular altında bırakarak yaşanmaz hale getirdiğini gördü. Deyim yerindeyse 2020 yılı, “dünyanın çivisinin çıktığını” gösterdi tüm insanlığa...

Bir yanda “dünyanın çivisi çıkarken”, diğer yanda dünyayı yeniden başka temeller üzerinde kurmak isteyenlerin mücadelesi de sürdü. İşçi sınıfı ve emekçilerin mücadelesi bütün dünyada “pandemiye rağmen ve pandemiden dolayı” yükseldi. İlk elden “ekonominin çarkları dönmek zorunda” denilerek, kapitalizmi korumak için virüsün önüne sürülen işçi ve emekçilerin bu duruma isyanları büyüdü; yaşamını çalışarak sürdürmek zorunda olanlar emekle-sermaye arasındaki çelişkileri çok daha bariz bir şekilde gördüler. Hükümetlerin “sürü bağışıklığı” geliştirmek için insanları nasıl canavarın ağzına attıklarını, bizzat yaşayarak gördüler. Bu durumun böyle devam edemeyeceği/etmemesi gerektiğine dair düşünceleri daha da kökleşti.

2020 yılı sadece üzerinde yaşadığımız topraklarda değil, bütün dünyada kadın cinayetlerinin arttığı, kadınlar ve LGBTİ+ bireyler üzerindeki baskıların yoğunlaştığı bir yıl oldu. Elbette kadın mücadelesinin ve LGBTİ+ mücadelesinin de büyük gelişmeler gösterdiği bir yıl oldu aynı zamanda; hakları olan her şeyi deyim yerindeyse söke söke almaya devam ettiler ve yılın son günlerinde de bu durumun devam edeceğini tüm dünyaya gösterdiler.

Gençler, kapitalizmin geleceklerini karartmasına karşı dünyanın bir çok yerinde ayağa kalktılar; sokakları yangın yerine çevirdiler. Nasıl bir dinamizme sahip olduklarını dünya devrim sürecini hızlandırarak gösterdiler. Bu anlamıyla “yaşlı” kuşaklara da umut oldular. Geleceğin bugünden daha güzel olacağı, olmak zorunda olduğu yönlü düşüncelere ilham verdiler. Onlara karşı kapitalist merkezlerde alınan kararlara isyan ettiler; kendi geleceklerini kendi ellerine almak için harekete geçtiler. Önümüzdeki yıllarda bu hareketin sönümlenmesi ya da yavaşlaması şöyle dursun, bütün dünya üzerinde daha da yükseleceği görülüyor. Gençlik, dünya devriminin ana kaldıraçlarından biri olarak öne çıkıyor; umudu diri tutuyor.

2020’nin bu genel çizgileri, hemen hemen her yerde benzer şekillerde kendisini ortaya koyduğu için ayrıca üzerinde yaşadığımız topraklarda 2020 yılı içersinde neler olduğunu ele almaya gerek olmadığı düşüncesindeyiz. Ancak, bir kez daha “Şimdi Devrim Zamanı” diyenleri doğrulayan gelişmelerin yaşandığını söylemekle yetinelim.

Yıllara “uğurlu” ya da “uğursuz” yaftasını yapıştıracak olanın, rastlantıların bir araya toplanması olmadığını, tam tersine koşulları devrimci yönde değiştirmek isteyenlerin ne yaptığına göre yılların niteliğinin ortaya çıkacağını belirterek bitirelim.