< < İdare-i Maslahat

Siz buna “sorunların köklü çözümünden kaçınma; günü kurtarma” da diyebilirsiniz; aynı anlama geliyor. Şu anda Türkiye’yi yönetenlerin(!), yönetim anlayışını ifade ediyor.

Gerçekte hiçbir şeyi yönetemiyorlar; ama yönetiyormuş gibi yapıyorlar.

Ekonomi çökmüş durumda. Kurdaki yükseliş, her gün Hazine ve Maliye Bakan’nı yalanlıyor; ama bakan sanki kısa süre önce söylediği sözleri kendi söylememiş gibi davranıyor. Enflasyon tahminleri tutmuyor; ama bunun sorumlusu kendileri değil de başkalarıymış, birileri “şeamet tellallığı” yaptığı için bunlar oluyormuş gibi bir algı yaratmaya çalışıyorlar. Kısa süre önce açıkladıkları “Yeni Ekonomi Politika”da hedefledikleri büyüme rakamlarını vb tutturamadıkları halde sanki o rakamları kendileri açıklamamış gibi davranıyorlar.

İşsizlik almış başını gidiyor; sanki iş imkanları çok fazlaymış da insanlar iş beğenmiyorlarmış gibi gösteriyorlar. İnsanlar evlerine ekmek götüremiyorlar, dahası artık bunu doğrudan muhataplarının suratına söylüyorlar; “Bırakın allah aşkına” cevabı alıyorlar. Ekonomik tüm göstergeler deyim yerindeyse yerlerde sürünüyor; “Ekonomimiz pik yapıyor” denilerek adeta insanların aklıyla dalga geçiliyor.

Doğu Akdeniz’den Karabağ’a kadar her yerde savaş baltaları bileniyor; ama sorsanız komşularla sıfır sorun yaşanıyor. Sorun varsa da kendileri çıkarmıyor; Türkiye’nin şahlanışını çekemeyenler, Türkiye’nin yoluna taş koyuyorlar!

Bütün dünya Türkiye’nin giderek daha fazla bir Ortadoğu ülkesi olduğunu dile getiriyor, devletin en tepesindekiler her alanda Türkiye’nin dünyanın ilk sıralarında başa güreştiğini/güreşeceğini söylüyor. Herkes Türkiye’nin daha da totaliterleştiğini, Nazi faşizmini andıran yöntemlerle yönetildiğini söylüyor, siyasi iktidarın temsilcileri bunu söyleyenlere “Nazi artıkları” diyor.

Herkes toplumsal eşitsizliklerin farkında; kendileri ekmek bulamazken devletin tepesindekilerin lüks ve şatafat içinde yaşadığını görüyor ve bunu dile getiriyorlar. Buna karşı, “Bize hakaret ediliyor; bize hakaret edenler tüm Türkiye’ye hakaret etmiştir” diyerek savunma mekanizması geliştiriyor ve tüm halkı kendilerine kalkan yapmaya çalışıyorlar.

Ama bütün çabalarının iktidarlarını bir süre daha sürdürmek olduğu anlaşılıyor. Ve bunu ancak idare-i maslahatçılıkla yapmaya çalışıyorlar. Yani aslında sadece karşı karşıya oldukları, çözemeyeceklerini pekala bildikleri kapitalist sistemin yapısal sorunlarını erteleme yoluna gidiyorlar. Ve erteledikleri, yoksaydıkları her sorunun yarın birgün karşılarına daha da büyümüş olarak çıkacağını da biliyorlar.

Yani Bahçeli Devlet’in durup durup “beka sorunu”ndan bahsetmesi; sokağa çıkacakları açıktan açığa tehdit etmesi; şu sıralar polisin, arşivlerinde tozlanmaya yüz tutmuş dosyaları yeniden günyüzüne çıkarıp operasyonlar yapması, Türkiye’yi bir “açık hapishane”ye çevirmesi boşuna değil!