< < İnanmayın!

 

Ne söylüyorlarsa yalan! Ne yapıyorlarsa yalan üzerine kurulu! Akılları yalandan başka bir şeye çalışmıyor! Varolan durumu nasıl tepetaklak eder, kendimizi nasıl dev aynasında gösteririzin derdindeler!

TÜİK’ten bazı insanları boşu boşuna ihraç etmediler; boşu boşuna TÜİK’in başına siyasi iktidarın söylediği her şeye “başlarını emme basma tulumba gibi sallayan” insanları geçirmediler. Şimdi TÜİK yalanın borazanlığını yapıyor. Siyasi iktidarın “başarıları” söz konusu olduğunda rakamlarla oynayarak bire yüz katarak açıklıyor; başarısızlıklar söz konusu olduğunda deveyi pire yaparak açıklama yapıyor.

Ne diyordu “Onlar İçin Her Şey Bitti” şiirinde şair Hasan Hüseyin: “Bu törenler, bu cayırtı / Bu altınlar, bu yaldız / Bu koşum saltanatı yalan / Yalan,yalan, yalan hepsi yalan / Korkudur bayrakları korku / Ne yaslanacak duvar / Ne tutunacak bir dal var /.../ Bitti artık her şey bitti / Onlar için artık her şey bitti”.

Bunun içindir ki, her şeyi ters yüz ediyor; olduğundan farklı yansıtmaya çalışıyorlar. Örneğin Damat Berat, ekonomi tepetaklak giderken; özellikle tarımsal alanda deyim yerindeyse ekonomi “samana muhtaç” hale getirilmişken, “Avrupa ölçeğinde birçok ülkeyi geride bırakarak, tarımda sağladığımız büyüme oranıyla ikinci sırayı elde ettik. Hedefimiz, dünyada ve Avrupa’da lider ülkeler arsında yer almak” diye tweet atabiliyor. Bunu gören Tarım ve Orman Bakanı durur mu? O da hemen “20 milyon ton buğday üretiyoruz; bunun üçte birini israf ediyoruz” diyerek buğday ihraç eden ülkeden buğday ithal eden ülkeye dönüşmeyi gerekçelendirmeye çalışıyor. Son dönemin moda yöntemiyle “postanın yükünü tellerine yükleyerek” halkı suçluyor. Mazot, tohum, gübre, fidan ve yem fiyatlarının arttığını kabul ediyor bakan ve “Serbest piyasaya inanırım” diyor, “ama tarım piyasalarının da regüle edilmesi gerektiğini düşünüyorum”. Bakanın regülasyon (düzenleme)’den ne anladığı ise sonraki cümlesinde kendi kendini regüle edecek bir sistemden bahsetmesinden anlaşılıyor. Bakan ardı ardına çiftçiye yapılan desteklerden bahsediyor ki, kim almış ne zaman almış, ne desteğiymiş bilen yok; tam bir meçhul!

Başka bir örnek, Milli Eğitim Bakanı’ndan... “EBA’ya ulaşım ile ilgili yaşanan sorunlara ilişkin” bir soruya cevap verirken bakan, “Bu bizim için iyi haber” diyor. Meğer bu EBA’nın çok tercih edilmesinden kaynaklıymış! Bakan durumu kurtarayım derken daha da içinden çıkılmaz bir hale getiriyor! Anaokuluna giden çocukları bile inandıramayacak bir duruma düşüyor.

Bugüne kadar yaptıkları yetmemiş olacak ki, İletişim Bakanlığı bünyesinde algı yönetimi için yeni bir propaganda dairesi oluşturmaya çalışıyorlar.

Ne demişti Nazi propaganda bakanı Göbels, “Yalan söyleyin, mutlaka inanan çıkacaktır. Olmazsa yalana devam edin”... “Söylediğiniz yalan ne kadar büyük olursa o kadar etkili olur ve insanların o yalana inanması da o kadar kolaylaşır”

Siyasi iktidar neredeyse yüzyıl sonra bu söylemleri yeniden sınamadan geçiriyor. Elbette geniş halk yığınları da bu söylemler karşısında sınamadan geçiyorlar. Aslında yapılacak şey basit: Bu yalanlara inanmamak.

Başlangıç için bu önemli: İNANMAYIN!