Gündemimizin artık önemli bir bölümünü kaplıyor kadın cinayetleri. Kadın cinayetleri, kadın ve çocuk istismarları, taciz ve tecavüzler, kadın ve çocuklara uygulanan şiddet... Savunurken mangalda kül bırakmadığımız, başımızın tacı olan kadınlar ve çocuklar, gerçek hayatta gerici, çürümüş toplumun kurbanları arasında ilk sıralarda geliyor.
Daha dün, tecavüze uğradığı için intihar etmeye kalkan ve 1 aylık yaşam mücadelesinin ardından hayatını kaybeden gencecik bir kadının ölüm haberini taşımıştık manşetimize. Tecavüzcü saldırgan uzman çavuş ise elini kolunu sallayarak sokaklarda dolaşıyordu.
Sosyal medya hızla örgütlendi. Geçmiş yıllardan deneyimlerimizle biliyoruz bunu. Bir cinayet, bir katil yeteri ilgiyi toplarsa, moda deyimle hastag olursa, sorumluların ya da katilin -göstermelik de olsa- tutuklanması ya da bir ceza alması mümkün olabiliyor. Ve #MusaOrhanTutuklansin hastagı TT olunca savcılık Musa Orhan için tutuklama kararı çıkardı, gözaltına alındı ve tutuklandı. Kadınların isyanı ve “ayaklanabileceği” riski olmasa, bir kadının geleceğini yok etmenin, canına kıymasının müsebbibi, hiç bir suçluluk duygusu dahi taşımadan yaşamını sürdürecekti; belki sırada başka İ.E.ler olacaktı...
Tıpkı Duygu Delen ve Zeynep Berna Ata gibi...
Mehmet Kaplan, 1 yıl önce alkollü bir şekilde araç kullanırken Zeynep Berna Ata’yı öldürüyor... Bir kadının canının hiç değeri olmadığı için “ev hapsi” ile tabiri caizse yırtıyor. Ve bir yıl sonra, tehditle, korkutarak evine getirttiği 17 yaşındaki Duygu Delen’i 4. kattan aşağı atarak öldürüyor...
Klasik söylemler... intihar etti deniliyor, düştü deniliyor... ancak tesadüfen çekilen bir videoda Duygu’nun itilerek düştüğü açık bir şekilde görülüyor. Hukukçular “Çocuğa Cinsel Saldırı”, “Darp”, “Hürriyetinden Yoksun Kılma”, “Tasarlayarak Öldürme”, “Tehdit”, “Öldürme Sonrası Maktüle Eziyet” suçlarının tümünün birden bu olayda görüldüğünü ve Mehmet Kaplan’ın normal şartlarda 2 kez “Ağırlaştırılmış Müebbet” cezası alması gerektiğini söylüyor... Ancak sadece yaşadıkları şehrin değil, Türkiye’nin en ünlü halı markalarından birinin oğlu olduğu hesaba katılırsa, yeniden “ev hapsi” alması işten bile değil...
Ve gündemimize düşen son cinayet haberi... 40 yaşındaki Dudu Ç. kızının düğünü için barıştığı eşi tarafından bıçaklanarak öldürüldü...
Kocasının yani katilinin adını gene kısaltıyor basın. M.Ç. diyor, en az 20 yıllık eşini katletmiş adamın “onurunu” korumak için...
Hani aile kutsaldır ya, hepimizin en sevdiklerinden biri olan Yeşilçam filmine de konudur. Kız evleneceği erkeğe anne babasının boşanmış olduğunu söyleyemez ve aileyi “bütün” göstermek için numaralar başlar... Erkeğin ismini öğrenemediğimiz bu çiftin hikayesi de öyle başlıyor. Kızının düğünü için anne Dudu, bir süredir ayrı yaşadığı eşi ile barışıyor. Bunun karşılığında pek çok yerinden bıçaklanarak öldürülüyor...
Oysa daha barışalı 1 hafta olmamıştır. Antalya Serik’te kızlarının düğününün ertesi günü tartışmaya başlayan çiftin sonu, anne Dudu’nun pek çok yerinden bıçaklanarak katledilmesiyle son buluyor. Katil M.Ç. hala kaçıyor...
Kürdistan başta, pek çok yerde kadın cinayetlerine karşı kadın eylemleri başladı her yerde. Kadınlar yine “Yaşamak İstiyoruz” ve “İstanbul Sözleşmesi Uygulansın” diyerek sokaklardalar. Sokağa çıkamayanlar da sosyal medyada öfke saçıyorlar. Kadınlar, ardı ardına ya kendi yaşadıkları şiddeti ya da annelerinin, en yakınlarındakilerin yaşadıkları şiddeti, tacizi, tecavüzü anlatıyorlar.
Özgecan Aslan’ın katledilmesiyle başlamıştı bu. “Artık susmayacağız” diye haykıran kadınlar, yaşadıklarını anlatıyorlar korkmadan çekinmeden.
Evet, artık susmayacağız ve korkmayacağız. “Adalet”i uygulayanların da bu sistem olduğunu bilerek öreceğiz mücadelemizi. Katillerden “adalet” istemeyecek, isyan edeceğiz ve kazanacağız!