Bu artık bir temenni değil. Kendisini İngiltere’den Yeni Zelanda’ya, ABD’den Fransa’ya kadar dünyanın her tarafında gösteren bir gerçeklik.
“Büyük İnsanlık”, kapitalist sisteme, onun acımasızca dönen sömürü çarkları arasında öğütülmeye; kendisine acı ve gözyaşından başka bir şey vermeyen savaşlarında cepheye sürülmeye; iş bulamadığı için yaşamın dışına itilmeye; salgın hastalıklar vb döneminde “ekonominin çarkları dönmek zorunda” denilerek canavarın ağzına ilk itilenler olmaya; her gün her saat açlıkla terbiye edilmeye; derisinin renginden, inanç(sızlık)larından, cinsiyetinden, cinsel tercihlerinden dolayı aşağılanmaya, hor görülmeye, şiddete uğramaya, katledilmeye; içinde yaşadığı çevrenin sanayi atıkları vb ile kirletilmesine; atmosferinin zehirlenmesine; hayvan dostlarının yok sayılmasına ya da kötü muameleye maruz kalmasına artık izin vermeyeceğini eylemleriyle ortaya koymaya başladı.
Artık dünya bir baştan bir başa ucu açık sinir uçları gibi duyarlı bir hale bürünmüş durumda. Hep bir ağızdan, “sosyalizmin yenildiği; neoliberalizmin büyük bir zafer kazandığı” teranelerinin ortalıkta dolaştığı 90’lı yılların başında Zapatistaların Meksika ormanlarından yükselttiği “Ya Basta/ Artık Yeter !” haykırışını yükseltiyor. Dünyanın artık bu kapitalist asalakları sırtında taşımayacağını; bir yerde az sayıda insanın elinde servet dağları birikirken bir yanda milyonlarca insanın sefalete sürüklenmesine artık dur demenin zamanının geldiğini; kapitalist sistemin tekerleğine çomak sokmak için ayağa kalkmanın yeterli olduğunu; emperyalist-kapitalist sistemin hiç de öyle sanıldığı gibi “kadirî mutlak” olmadığını, tam tersine bir virüsle dahi başedemeyecek kadar donanımsız, hazırlıksız dahası umursamaz olduğunu gördü “büyük insanlık” ve onun çanına ot tıkamak için harekete geçti.
Bundan sonra artık “hiçbir şey şey eskisi gibi olmayacak” değil, eski “bir daha geri dönmemek üzere/ yok olup gidecek”. Ve ustalarımız Marx ve Engels’in bahsettikleri “insanlığın gerçek tarihi” işte o zaman başlayacak.
Kuşkusuz bu tarihin perdesi Ekim Devrimi’nden yüzyıl sonra bugün yeniden açılmış durumdadır; ama bugün de Bolşeviklerin o heyecanına, kararlılığına ve örgütlenme yeteneğine ihtiyaç var: Kitlelere yön verecek tarihsel devrimci iradeye!