Eskiden ulema diye bir zümre varmış. Okumuş-yazmış, her şeyin danışıldığı aksakallı dedeler. Her şey onlara danışılıyor, çünkü tüm soruların cevabını verebiliyorlar. Yalnız, bu niteliklerinin dayandığı çok önemli bir detay var. Şöyle ki, bu amcalar aslında Dünya’nın bütün bilgisine sahip değiller. Fakat hangi bilgiye nasıl ulaşacaklarını, nereden bulacaklarını biliyorlar.
Diyelim ki gittik ve ulemadan birine ihtiyacımız olan bir bilgiyi danıştık. Bize diyor ki “Bugün git, 40 gün sonra gel. O 40 gün içinde kendisinin de sahip olmadığı bu bilgiye ulaşıyor. O bilginin hangi kitapta ya da hangi alimde olduğunu biliyor. Bu bilgi de (yöntem bilgisi) aradığı bilgiye ulaşmasını sağlıyor.
Esasen bugün bütün insanlar bu olanağa sahip. Herkesin cebinde internet bağlantılı bir bilgisayar var. arama motoruna tek bir soru cümlesi yazmak yeterli. Sonrasında küçük bir inceleme ile aradığımız her bilgiye ulaşabiliyoruz. Yani ulemayı cebimizde taşıyoruz.
***
Bütün bilim insanları aynı şeyi söylüyor: “ilk yapılacak iş sosyal izolasyon” Yani her insanın mümkün olduğunca az kişiyle teması ve mümkün olduğunca az mekan değiştirmesi. Türkçesi şu: Bir süre kimse evden çıkmamalı. Bu zor bir şey mi? Günümüz koşullarında hiç de zor değil aslında. Evde kapalı kalmak, sıkıcı da olsa böyle bir dönemde 2 ya da 3 hafta katlanılamayacak bir eza değil. Çünkü artık teknolojik aygıtlar ve sosyal medya iletişim olanaklarını genişletti. Dünyanın her yerine ulaşma, iletişim kurma olanağına sahibiz. Böylece insanlarla irtibatımızı kesmemiz gerekmeyecek.
Demek ki asıl sorun evde sıkılmak değil. Öyleyse asıl sorun yaşamsal ihtiyaçlar olabilir mi? Cevap veriyorum: Kesinlikle evet. En başta gıda, sonra de ekonomik ihtiyaçlar. Insanlar evden çıkıp işe gitmezse, yiyecek alıp getirmezse çoluk çocuk yorganları mı kemirecek?
Buraya kadar yazılanları zaten tüm gazete ve televizyonlar bulabiliyoruz. Fakat çözüm bulamıyoruz. Bulamıyoruz, çünkü o gazete ve televizyonlar çözümü sistemin içinde arıyorlar. Birilerinin maaşını bağışlaması ya da birilerine ödeme yapılmaması ile kalıcı bir çözüm üretilemez.
Fabrikaların çalışması gerek. Eğer karantina uygulanırsa para kaybı olur. Binlerce, yüzbinlerce, milyonlarca insan ölecekmiş; ne gam. Önemli olan üretimin aksamaması, fabrikaların durmaması! Haa, bir de insanlar evlerine kapanıp karantinaya girerse onlara gıda kolisi falan dağıtmak, faturaları iptal etmek gerekecek. Bunlar hep masraf. Halbuki insanların hastalanması ve ölmesi, üretimin durmasından daha maliyetli olur, işte o zaman karantina uygulanır. Kapitalist sistemin işleyişi bunu gerektirir.
İyi de, kapitalizm bunu gerektirir diye kabullenmek zorunda mıyız? Bu işin bir oluru yok mudur?
Elbette vardır: Kapitalizmin alternatifi sosyalizmdir. Sosyalizmin öncelikleri nelerdir? Nasıl çalışır? O sistemde işler nasıl yürütülür? Tedbirler nasıl alınır?
Mesela, böyle bir salgın nedeniyle insanların evlerinde sosyal izolasyon uygulaması kapitalist ekonomiye zarar verdiği gibi sosyalist ekonomiye de zarar verir mi?
Hepsine tek tek cevap vereyim…
Ya da vermeyeyim. Bunlar daha önce anlatılmamış, yazılmamış şeyler değil.
Siz en iyisi bilimsel kaynaklara bir bakın; hiç değilse cebinizdeki ulemaya danışın.
Özgün Denizci