Son günlerde twitterdan yükselen bir çığlık: #Yaşamakİstiyoruz!
Evet, yaşamak istiyoruz. Bu bir talep ya da istek değil, en temel insanlık hakkı olduğu kadar, bir var olma savaşının da ilanı.
Evet, işçi sınıfı olarak yaşamlarımızın en ufak bir değeri yoktu bu sistem içinde. Ancak, yaşamakta olduğumuz salgın koşullarında, yaşamlarımızın birer rakamdan öte geçme şansı yok.
Burjuva sistem kendi varlığını kurtarmaya çalışırken, halkları gözü görecek durumda değil. Bir taraftan virüse karşı bir yaşam savaşı veriyoruz; “Evde Kal”amıyoruz. İşyerinde, sokaklarda, toplu taşımada sağlığımızı kendi kendimize korumaya çalışıyoruz. Yetmiyor, işyerimizde virüse olduğu kadar her zaman ensemizde sallanan bir kılıç olan iş cinayetleri ile de savaşıyoruz.
Tutsağız... Bir tweetten, bir eylemden, okuduğumuz-yazdığımız bir kitaptan, devrimci olduğumuzdan... Ve virüse olduğu kadar yeni çıkarılmaya çalışılan infaz yasasına, baskılara, saldırı ve cezalara, salgın nedeniyle ağırlaştırılan tecrit koşullarına karşı mücadele ediyoruz.
Sağlık emekçisiyiz, virüse karşı savaşıp hayat kurtarırken, hala şiddete karşı, dışlanmaya karşı, işten kovulmaya karşı mücadele ediyoruz, virüse yenik düşüp ölüyoruz.
Doğamızı talan etmeyi sürdürüyorlar her koşulda. Nefes alacak bir ağaç, ekecek toprak, bir temiz akarsu da kalmayacak yakında... Para yenilemeyecek...
Yeni yaşamlar aramak için yola düşen göçmenleriz... Sınırlardan sınırlara dolaşıp yaşamaya çalışıyoruz silahınıza, gazınıza, hapislerinize, açlığa, soğuğa karşı savaş verirken, şu an bir de virüse karşı savaşıyoruz.
Her yerden yükseliyor “Yaşamak İstiyoruz” çığlığı... Bu haykırışlarımız yıkacak rakam kadar değerimiz olmayan bu sisteminizi. Yaşamı Savunuyoruz!... Yaşamak İstiyoruz!...