“Bu törenler / bu cayırtı / bu koşum saltanatı yalan”... Bayraklarının korku olduğunu cümle alem biliyor. Çok konuşuyorlar; çok korktukları için çok konuşuyorlar... Her yere, herkese saldırıyorlar. İşçilere saldırıyorlar; emekçilere... aydınlara, ilericilere; gençlere, kadınlara, çocuklara... Kürt Halkına saldırıyorlar; zindanlarda tutsaklara... Alevilere, ezilen inançlara, azınlıklara... Akademisyenlere, öğretmenlere; bilimin ışığıyla aydınlanmış tüm beyinlere... Gezi Ayaklanması, bir karabasan gibi peşlerini bırakmıyor; üzerinden bunca zaman geçmesine rağmen hala onun hıncını çıkarmaya çalışıyorlar; çünkü ne zaman akıllarına gelse uykuları kaçıyor. Yeni bir Gezi Ayaklanması’nın ihtimali bile onları saklandıkları saray duvarları arkasında korkutmaya yetiyor.

Faşist devlet, tüm adımlarını devrimin yoğun baskısı altında atıyor; her gün yeni zindanlar inşa ediyor; yeni yasalar çıkarıyor; her yere polis ve asker konuşlandırıyor. Gözaltılar, ev baskınları, işten atmalar vb ile toplumu bir “büyük gözaltı” altında tutmaya çalışıyorlar.

Artık parlamento (meclis) denilen şey içi boş bir bohçayı andırıyor. Orada oturanlar kendi ağızlarından “parlamentonun bir işlevi kalmadığını” açıkça itiraf ediyorlar. Burjuvazi tüm kurum ve araçlarını büyük bir hızla yıpratıyor, meşruiyetlerini tümden yok ediyor; elinde çıplak zordan başka bir araç kalmıyor.

Bir yanda büyük bir ihtişam, zenginlik, sefahat diğer yanda büyük bir yoksulluk, işsizlik, sefalet... Bir yanda Saray’da verilen yemekler, yenilen-içilen şeyler, diğer yanda açlık, çöpten ekmek toplayanlar... Bir yanda büyük bir servet yığını, lüks bir yaşam, diğer yanda korkunç bir “geçim sıkıntısı”...

Dinci faşizm, “kriz yok” yalanını yaymaya devam ededursun, milyonlarca insan ekonomik krizin kendileri için yaşamı nasıl çekilmez bir hale getirdiğinin farkında. İnsanlar açlık ve sefaletle boğuştukça, onlara bu yaşamı kimlerin reva gördüğünün de bilincine daha çok varıyorlar. Saray’a ve avanesinin sürdüğü saltanata her geçen gün daha fazla öfke biriktiriyor ve kopacak ilk fırtınada onları süpürüp atmaya hazırlanıyorlar.

Fırtınanın ise kopmak için gün saydığı ortada. Önemli olan ona şimdiden hazırlanmak ve fırtına koptuğunda yığınları yıllardır özlemini duydukları zafer için seferber edebilmek...