Her biri dünyayı yerinden oynatacak olay ve haberler, sanki 3. sayfa olayıymışçasına geçip gidiyor. Dünya oturmuş, neyin nükleer felaketi tetikleyeceğine dair adeta papatya falı açıyor!
Rusya Savunma Bakanı Belousov, ABD Savunma Bakanı’nı doğrudan arayıp “çok ciddi uyarıda bulundu”. Konu ne? Faşist Kiev rejimi, Putin ve Belousov’a “Donanma Günü” kutlamaları sırasında Petersburg’da suikast düzenleyecek. Hem de ABD’nin desteği ile! Bu görüşme 12 Temmuz’da yapılmış.
Pentagon, bu uyarı karşısında adeta “salağa yatmış”. NewYork Times’ın iddiası odur ki, haberi olmamasına rağmen, bu uyarıyı ciddiye alarak derhal harekete geçmiş!
Nükleer felaketin kıyısında olduğumuz bu kadar açık işte. Emperyalist sermaye, en azından dümeni elinde tutan blokun hatırı sayılı kesimi, aklını tümden yitirmiş. Belousov böylesine sert uyarmasa (uyarının doğrudan nükleer silahlarla yanıt vermek olduğu Rusya basınına yansıdı), faşist Kiev rejimi eliyle böyle bir suikast yapacaklar!!
Bu olaydan iki hafta sonra, bu defa siyonist İsrail rejimi eliyle tüm Ortadoğu’yu (Batı Asya) içine çekecek bir savaş tetiklenmek istendi. Hamas’ın lideri İsmail Haniye, hem de İsrail ile barış görüşmeleri yürütülürken, üstelik bu görüşmelerin müzakerecisi bizzat Haniye iken, İran’da İsrail tarafından suikast ile öldürüldü. Şam’daki İran elçilik binasının bombalanmasından sonra, doğrudan savaş gerekçesi olabilecek ikinci siyonist İsrail saldırısı bu. İran’ın bir karşılık vereceği kesin. İsrail zaten bunu bilerek düzenledi saldırıyı.
Ardından siyonist rejim Beyrut’ta Hizbullah komutanı Fuat Şükür’ü hava saldırısı ile öldürdü. Yetmedi. Son üç gündür Suriye’deki İran birliklerine yönelik sürekli hava saldırısı düzenliyor. Tüm bunlar emperyalistlerin, en başta da ABD ve İngiltere (Anglosakson) emperyalistlerinin aktif desteği ile gerçekleştiriliyor.
ABD uçak gemilerini yine bölgeye gönderdi. Savaş jetlerini bölge üslerine yığdı. İngiltere, Kıbrıs’taki üslerini tamamen patlak verecek çatışmaya göre alarma geçirdi. Pentagon, açık açık “İsrail’i savunmak için her şeyi yapacağız” diyor.
Siyonist İsrail’in caydırıcılık efsanesi yerle bir oldu çoktan. İsrail, özellikle 7 Ekim sonrası kendi topraklarında şiddetlenen çelişki ve çatışmalar; yıkımın eşiğine gelme gibi içine düştüğü zor durumdan çıkış yolu arıyor. O tarihten itibaren İsrail’in artan saldırganlığı ne yerle bir olan “caydırıcılığını” yeniden kazandırabildi, ne de yaralanan “yenilmezlik miti”ni onarabildi. Vahşi Gazze soykırımı da bu açıdan işe yaramadı. Lübnan’a yönelik saldırılar, Hizbullah’ın karşı hamleleri ile boşa çıkarıldı. Askeri zaaflar daha belirgin hale geldi.
Hal böyle olunca Tahran’daki suikast ile el yükseltti İsrail. Bölgesel bir savaşı başlatmak yahut “dilediğini yapan İsrail’e karşılık vermemek” ikilemi ile hasımlarını ve Ortadoğu (Batı Asya) halklarını köşeye sıkıştırmaya çalışıyor.
Olası bir bölgesel savaşta ABD-NATO’nun tam tekmil destek vereceğine inanıyor. Bu güruha eklenecek bölge gericiliği de hesaba katıldığında, olası çatışmadan zaferle çıkacağını düşünüyor. Böyle bir savaş, onun hesabına göre, İran ve ekibinin (“Direniş Ekseni”) kesin yenilgisiyle bitecek.
Savaştır, masa başı hesapların çoğu daha savaşın ilk adımlarından geçersiz olur, yanlış çıkar. Üstelik bu defa Rusya, İran ve müttefiklerine spesifik destek sunuyor gibi görünüyor. İran misillemesi hem etkili hem de sınırlı olursa, siyonist rejim için yıkıcı sonuçlar yaratır. Eğer “sınırlılık” (ki son derece göreli bir kavram) aşılırsa, dünya, hızla genişleyecek bir savaş girdabına yakalanmaktan kurtulamaz.
Ya devrimlere yol açacak bir savaştan ya da savaşlara son verecek devrimlerden başka yolu yok.