Emperyalist-kapitalist devletler arasındaki çelişki ve çatışkıları bundan daha iyi gösterebilecek bir fotoğraf bulunamazdı. Bu sene Kanada'nın Quebec kentinde yapılan G-7 zirvesinde çekilmiş ve Almanya Başbakanı Merkel tarafından servis edilmiş fotoğraftan bahsediyoruz... Merkel ve Trump'ın birbirlerine adeta "seni çiğ çiğ yerim" diye baktıkları, diğerlerinin de "yandı gülüm keten helva" babında poz takındıkları bir fotoğraf bu. Dünyanın işçi ve emekçilerini, ezilen ve sömürülenlerini kaygılandıracak bir fotoğraf mı bu? Hayır, bilakis sevindirecek bir fotoğraf, zira emperyalist-kapitalist sistemin çıkışsızlığını gösteriyor.
"Üzgünüm, ne arkadaşlarımız ne de düşmanlarımıza ticarette bizden faydalanmalarına daha fazla izin vermeyeceğiz". Bu sözler ABD Başkanı Trump'a ait. Ne oldu da hazret böyle feveran ediyor diyeceksiniz, hemen söyleyelim, ABD'nin dış ticaret açığı 800 milyar doları bulmuş durumda! Yani ithalatı ihracatını fersah fersah geçmiş bulunuyor. Uzunca bir süredir emperyalizmin bu amiral gemisi, batmak üzere olduğunun sinyallerini veriyor ve "müttefiklerini" uyarıyordu. "NATO'nun tüm mali yükünü üstlendikleri" vb serzenişlerini artık gizlemeye gerek duymadan uluorta ifade ediyorlardı. Kimilerinin Trump'ın nobranlığına verdiği bu tür söylemler, neredeyse bir süredir ABD'nin katıldığı tüm uluslararası toplantılarda gündem oluyordu. Sorunun Trump'ın kişiliğinden kaynaklanmadığını, onun naçizane içinde bulundukları durumu ifşa etmek dışında birşey yapmadığını anlamak için fazla zaman geçmedi (hoş, hala bizim ortalama sol, bu tür politikaların kişisel özelliklerin sonucu olduğuna dair bilimsel olmayan savları ortalarda dillendirmekten geri durmuyor; Trump'ın ya da Tayyip Erdoğan'ın hastalıklı kişilik yapısının dünyayı bu hale getirdiğine dair neredeyse doktora tezi sunacak haldeler!).
ABD'nin Güney komşusu Meksika ile arasına duvar örmeye girişmesi, Çin mallarına kota koyması, 1 Haziran'da AB, Kanada ve Meksika'dan ithal edilen çeliğe %25, alimünyuma %10 ek gümrük vergisi uygulamasını yürürlüğe koyması, fırtınanın habercisiydi zaten; artık NATO'nun harcamalarını tek başlarına üstlenmek istemediklerini dile getirmeleri, her şeyin tuzu biberi olmuştu.
Bütün bu gelişmeler, Yeni Evre anlaşılmadan doğru okunamaz. Emperyalist- kapitalist sistemin sıçramalı bir çöküş evresinde değil de, deyim yerindeyse kadir-i mutlak bir şekilde dünya üzerindeki tüm gelişmeleri kontrol edebildiği, hatta bir çoğunu bizzat dizayn ettiği bir evrede olduğunu düşünenler tarafından gelişmelerin anlaşılması mümkün değildir. Yine her türlü gelişmeyi bir kaos teorisine dayandıranların da gelişmeleri doğru okuması, doğru tahlil etmesi beklenemez. Olaylar, ne bir mekanik dizge ile ne de bir kaos döngüsü içinde gerçekleşiyor. Tam da Marx'ın 19. yüzyılda öngördüğü, Lenin'in 20. yüzyılda daha da ilerlettiği devrimci metodolojiye göre gelişiyor. Bugünkü Yeni Evresi'nde kapitalist sistem tam bir tıkanıklık yaşadığı içindir ki, sıçramalı bir çöküşe doğru gidiyor. Bunun alametlerinin bütün dünya üzerinde belirdiğini görmemek için ya bakar kör olmak gerekiyor ya da diyalektik materyalizmden bihaber...
ABD'nin sonuç bildirgesini imzalamaması, komşusu ve müttefiki Kanada'yı "ihanet" etmekle "ABD'yi sırtından hançerlemek"le suçlaması, Trump'ın Kanada Başbakanı hakkında "zayıf ve sahtekar" nitelemelerini kullanması, artık emperyalist-kapitalist devletler arasındaki o yapmacık diplomatik nezaket gösterilerinin rafa kaldırıldığını, herkesin eteklerindeki taşları ortaya dökmeye başladığının açık göstergesi. Fransız Cumhurbaşkanı Macron'un, ABD'nin sonuç bildirgesini imzalamamasına atfen, "G-7 ülkelerinin sayısı 6'ya düşebilir, dert etmiyoruz" açıklamasını yapması, 3.Dünya Savaşı'nın ekonomik cephesinin uzunca süredir tahkim edildiğinin itirafı anlamına geliyor. Buna bir de aynı günlere denk gelen, Çin'de düzenlenen Şangay İşbirliği Örgütü Zirvesi'nin verdiği birlik görüntüsünü de ekleyin, Trump'ın Sosyalist Kore lideriyle görüşmek için gösterdiği tezcanlılığın nedenleri biraz daha belirginleşmiş olur.
ABD hegemonyası çöküyor. Bugün yaşadıklarımız, bu çöküşün ne kadar sıçramalı bir şekilde geliştiğini gösteriyor. ABD'nin bu yolda yalnız olmayacağı, amiral gemisi batan bir sistemin toplu bir şekilde batacağı, her gelişmeyle bir kez daha kanıtlanıyor. Şimdi asıl sorun gezegenimizin ve insanlığın bu batkıdan kurtulup kurtulamayacağı sorunudur; bunun cevabını da "şarkı söyleyen yarınları hazırlayan", "dünyanın gençliği" verecek; yani komünizm.
Ali Varol Günal