Tunus’ta 40 ayrı ülkeden 90 delege ve 450’yi aşkın katılımcıyla gerçekleşen 3. Dünya Kadın Konferansı bir haftalık programın ardından coşkulu sloganlarla sona erdi.

4-9 Eylül tarihleri arasında düzenlenen konferans, açılışını 4 Eylül Pazar günü Devrim Meydanı’nda bir mitingle yaptı. 5 Eylül Pazartesi ve 6 Eylül Salı günleri kadın emeği, kadına yönelik şiddet biçimleri, kadınların sendikalarda örgütlülüğü, çevre, gençlik, savaş gibi konuların konuşulup tartışıldığı, ileriye yönelik çalışmaların planlandığı, taleplerin çıkarıldığı 30’a yakın atölye gerçekleşti.

Emekçi Kadınlar – EKA, kadına yönelik şiddet biçimleri, kadının ev içi emeğinin görünür kılınması, savaşlar ve kadın konulu atölyelerin düzenleyicisi oldu. Aynı zamanda farklı birçok atölyeyi de takip etti.

İki gün boyunca gerçekleşen atölyelerde kadınların sorunları, şiddete karşı örgütlenmeleri, kadın işçilerin kölece yaşam ve çalışma koşullarına karşı mücadeleleri ve talepleri anlatıldı.

Emekçi Kadınlar ilk gün kadına yönelik şiddet ve savaş atölyelerini gerçekleştirdi. Emekçi Kadınlar’la birlikte Almanya’dan Courage ve Terre des Femme kadın örgütlerinin düzenlediği “Her Savaş Kadınlara Karşı Savaştır” atölyesinde çeşitli savaş deneyimleri paylaşıldı. Bosna Savaşı, Şengal’de süren savaş ve Türkiye’de süregelen iç savaş deneyimleri konuşuldu. Savaşlarda kadın bedeninin ganimet olarak görülmesi, bir silah olarak tecavüze sistematik olarak başvurulması ve devlet şiddeti ele alındı. İki gün süren kadına yönelik şiddet biçimleri atölyesinde ise kadınlar yaşadıkları zorlu süreçleri anlatırken sık sık birbirlerinden güç aldı. Yine ikinci gün Emekçi Kadınlar’ın katıldığı bir diğer atölyede kadının ev içi emeğinin görünür kılınması tartışıldı.

Türkiye’den Sinbo işçisi Dilbent Türker’in katıldığı işçi kadınlar ve sendikalar ile ilgili atölyede Bangladeş’ten Giyim ve Tekstil İşçileri Sendikasından Joly ülkesinde tekstil işçilerinin yaygın grevlerinden, 16 saate varan çalışmaya rağmen ayda 18 dolar kazanan çay işçilerinin çalışma koşullarından, devletin işçi kadınların grev ve eylemlerini ezmek için yaptığı saldırılarından, tutuklanan işçi kadınlardan bahsetti.

Emekçi Kadınlar’ın katıldığı atölyelerden bir diğeri de “Kadın Mücadelesinde Yeni Perspektifler” idi. Kadın mücadelesindeki iki farklı yaklaşım olan Marksizm ile feminizmin kadın sorununa bakışları tartışıldı.

Farklı ülkelerden gelen katılımcılar bu iki günde birbirinden farklı birçok atölyenin parçası oldu. Mariam Abu Daqqa’nın yürüttüğü Filistin halkının özgürlüğü, Rojavalı kadınların bir parçası olduğu Kadın Devrimi, ICOR’dan Monica Engel’in “Emperyalist Savaşa Hayır, Özgürlük Mücadelesine Evet”, Perulu kadınların düzenlediği “Onurumuz için Mücadele” atölyeleri bunlardan birkaçıydı.

7 Eylül Çarşamba ve 8 Eylül Perşembe günleri Genel Kurul’a ayrıldı. Genel Kurul, tüm kıtalarda mücadelelerde, göç sırasında, savaşlarda yaşamlarını yitirenler adına yapılan saygı duruşu ile başladı. Dünya Koordinasyonu’nun raporunun ardından Kıta Koordinatörlerinin hazırladığı Kasım 2016-Eylül 2022 arasındaki çalışmalara değinilen raporlar sunuldu. Raporlardaki eksiklikler üzerine söz alan delegeler raporlar için öneriler sundular.

Genel Kurul’un ikinci günü genç kadınların kürsüsüyle açıldı. Genç kadınlar burada kendi sorunlarını dile getirdiler. Tartışılan sorunlar arasında pandemi ile evden eğitim bu süreçte artan, eğitim eşitsizliği, yoksulluk, barınma sorunları, öğrencilerin aynı zamanda çalışmak zorunda kalması, çocuk yaşta evlilik yer aldı. Gençler, mücadele etmekten başka bir seçeneklerinin olmadığını vurguladılar. Bir gençlik komisyonun kurulması da konuşulan konular arasındaydı.

Türkiye’den genç kadınlar adına söz alan DÖB’lü Canser Dayanır Türkiye ve Kürdistan’da genç kadınların faşizme karşı en ön saflarda mücadele ettiğini, gençliğin eğitimini devam ettirirken ekonomik sorunlarla da baş etmek zorunda kaldığını, ancak bunların gençleri mücadeleden vazgeçirmediğini belirterek konuşmasını Rosa’nın “Vardık, Varız, Var olacağız” sözleriyle bitirdi.

3.Dünya Kadın Konferansı’nın hazırlanan karar taslağı üzerine tartışmalar öğleden sonra başladı. Taslak üzerine delegelerden çeşitli değişiklik önerileri geldi. Emekçi Kadınlar karar taslağındaki “3. Dünya Savaşının başlama tehlikesi” ibaresine karşı, 3. Dünya Savaşı’nın 11 Eylül itibariyle zaten başladığını ve tüm dünyada süre giden savaşların bunun bir parçası olduğu söyledi. Bu savaşın bir parçası olan Ukrayna savaşında da asıl önemli olan Donetsk ve Luhangsk Halkları ile dayanışmanın olduğunu belirten Emekçi Kadınlar’ın önerisi reddedilse de bu konuda konferansa farklı tek görüşü sunan yine EKA oldu.

Taslakta yer alan “Başlıca savaş taciri ABD’dir” sözü en çok tartışmaya yol açan bölüm oldu. ABD’nin tek emperyalist güç olarak lanse edilmesi özellikle Latin Amerika ve Afrika ülkelerinden gelen delegelerin yoğun itirazlarına yol açtı. NATO’nun ve onun sözcüsü Avrupa Birliği ülkelerinin emperyalist saldırganlığının buraya eklenmesi önergesi sunuldu. Bu önerge 65 hayır, 2 çekimser oya karşılık 99 evet oyu ile kabul edildi.

Konferansın son gününde gerçekleşen kapanış oturumunda atölyelerde çıkan sonuçlar, atölye organizatörleri tarafından konferansa sunuldu. Kapanış oturumunda tüm katılımcılar oy hakkına sahipti. Delegelerin konferansa ayrıca sunduğu öneriler oylamaya açıldı. Kabul edilen önerilerden en önemlilerinden biri, Filistin delegelerinin sunduğu “dünyadaki tüm politik tutsaklarla -özellikle de kadın tutsaklarla- dayanışma” üzerine olan öneriydi.

Her akşam farklı bir kıtanın kültür gecesi gerçekleşti. Ortadoğu Koordinasyonu’nun kültür gecesinde, Türkiye’den katılan Emekçi Kadınlar (EKA), devrimci kadın tutsak Zuhal Sürücü'nün konferansı selamladığı mektubunu okudu. Aysel Tuğluk başta olmak üzere tüm hasta tutsaklar için dayanışma çağrısı yapıldı.

Bir sonraki konferansa kadar olan süreci örmek için bir araya gelen Kıta Koordinasyonları, ülke delegeleri arasından kendi koordinatörlerini seçti. Ortadoğu Koordinasyonu’ndan Emekçi Kadınlar adına Songül Yücel, dört asil Ortadoğu Koordinatörleri’nden biri olarak seçildi.

Konferans onlarca kadının yaptığı kısa konuşmalar, dilek ve önerilerin ardından “Jin Jiyan Azadi”, “Anti Kapitalista!” ve birçok dilde haykırılan “Yaşasın Uluslararası Dayanışma!” sloganları eşliğinde sona erdi.