Kadınların Özgürlük Mücadelesi İlerliyor Durmadan İlerliyor
Bu mücadele öyle bir gelişme aşamasına vardı ki, burjuva toplum ve erkek egemenliğin tüm şiddetine ve tüm saldırılarına rağmen, hedefine doğru ilerlemesi engellenemiyor. Mücadele daha zayıfken onu engelleyemeyenler, bugün hiç yapamazlar.
Özgürleşme mücadelesini bastırdıklarını sandıkları bir sırada, kadın hareketi daha büyük bir güçle ve daha devrimci bir tarzda karşılarına çıkmıştır. Bugün baş eğdirilemez, durdurulamaz, kolay kolay yenilgiye uğratılamaz bir dünya gücüdür. Bu toplumun kadınları evcilleştirme çabaları da sonuç vermedi. Başkaldırıyı etkisizleştirme, ehlileştirme yönündeki her girişim yenilgiye uğradı. Kadınların başkaldırısı ve süreklilik kazanan eylemleri durdurulamadığı ve bastırılamadığı için kadınların gelecek umudu kırılamadı. Çünkü eylem, umudun anasıdır.
Tek kelimeyle kadınların özgürlük mücadelesi karşısında, kadınları ezen tüm güçlerin eli-kolu bağlı. Bu da, bu toplumun krizini derinleştiriyor. Egemen ve ezen güçler, krizin derinleşmesiyle iyice dengesizleşmiş durumda. Dengesizleştikçe, daha da saldırganlaşıyor. Böylece, bizi güçlendiren ahmaklığı yapıyor. Egemen ve ezen güçler, ezilen ve başkaldıranlar için çalışıyor.
Diyalektik Olgulara Çok Yönlü Bakmamız Gerektiğini Öğretir
İçinde bulunduğumuz dönemde sadece kadınlara yönelik baskılar, şiddet ve saldırılar artmıyor. Kadınların örgütlenme çalışmaları ve başkaldırıları da artıyor.
Kadınların başkaldırısı hiç bu kadar artmamıştı. Görülen şey, yalnızca eylemlerin sayısının artışı değil, eyleme katılanların sayısında çok belirgin bir artış var. Eylemler genelde kendiliğinden oluşsa da, kendi içinde örgütlü bir düzene sahip. Genel olarak eylemler yükseliş çizgisinde ilerliyor. Bu demektir ki, ezen güçler, kadınları durdurmada hiçbir sonuç alamayacaktır.
Kadınların eylemleri, tüm ezilen ve sömürülenlerin kapitalizme karşı genel başkaldırısının bir parçasıdır. Dönemin tipik bir özelliği, kadınların eylemleriyle, emekçilerin genel başkaldırısına itiş vermesidir. Genel başkaldırının güçlenmesi, yaygınlaşması ve daha çok insanı kendisine çekmesinden söz ediyorsak, bunda, kadınların artan eylemlerinin büyük bir etkisi ve rolü olduğundandır.
Böylece açık olarak görülüyor ki, ezen güçler, baskıyı, şiddeti ve saldırıları arttırmakla, bu sistemin ezdiği tüm kitlelerin genel başkaldırısını artırmak ve güçlendirmekten başka şey yapmış olmuyorlar.
Kadın Mücadelesi Politiktir
Erkek egemenliğini de kapsayan, baskı toplumunun kadınlara karşı uyguladığı baskının bütün biçimleri, şiddet, katliamlar, kadınlara dayatılan kurallar, gelenekler, din, tek kelimeyle kadınların yaşamını kuşatan, toplumun kalıplarına sokan her şey politiktir. Bunda anlaşılmayacak bir şey yoktur. Sınıfların ve sınıf karşıtlıklarının olduğu bir toplumda, bireyin bireyle ilişkisi politiktir. Kadın ve erkek işçinin emeğinin işçiye yabancılaştığı ve bir baskı gücü halini aldığı bir toplumda, bireylerin birbiriyle kurdukları ilişkilerin politik biçim alması zorunludur. Bu ilişkiler ancak sınıfları ve sınıf karşıtlıklarını dışarıda bırakan bir toplumda, politik karaktere bürünmeyecektir. Çünkü bu toplumda “her bireyin özgür gelişimi herkesin özgür gelişiminin koşulu” olacaktır.
Bugünkü özel mülkiyet toplumunda, kadınların bu toplumdaki toplumsal konumlarını değiştirmek verdikleri mücadeleyle diğer mücadelelerin politik biçim almasında şaşılacak bir şey yoktur. Yalnızca burjuvazinin sınıf egemenliğine karşı doğrudan doğruya verilen mücadele değil, bu toplumsal sistemin tüm baskı biçimlerine karşı verilen mücadele politik karakter alır.
Kadınlar ve diğer bütün ezilenler, insani özgürlüğü devrimci politik mücadeleyle gerçekleştirebilir.
Kadın İşçilerin Öncülüğünde
Sınıflar ve sınıf karşıtlığı, işçilerin sınıf mücadelesini sonuna kadar götürmeleriyle ortadan kaldırılır. Bu, işçilerin devrimci bir misyonudur. Bu misyon, işçi sınıfını, halkın ve devrimin önderi konumuna getirir. Sonuç alınması için, kadınların gerçek özgürlük ve gerçek eşitlik mücadelesine kadın işçiler öncülük etmelidir. Çünkü kadın işçiler, sınıfsal konumları gereği, bu mücadeleyi tutarlıca sonuna kadar götürebilecek bir güçtür.
Bugüne kadar, birçok ülkede orta sınıftan, küçük burjuva kadınlar, kadın hareketinde ağırlıklı bir rol oynadı. Hareketin gelişmesinde çabaları, etkileri oldu. Fakat bu güçlere dayanan kadın hareketleri, mücadelenin tarihsel gelişmesinin şu ya da bu aşamasında dağıldılar. Sonra başka bir zaman tekrar ortaya çıktılar. Çünkü bunun maddi zeminleri var. Fakat, mücadeleyi, küçük burjuva toplumsal doğaları ve siyasi görüşleri gereği sonuna kadar, yani kadınların tam kurtuluşuna kadar götüremezler. Verilen mücadelenin yarı yolda kalmaması ve başarıya ulaşması için, kadın işçilerin öncülüğü zorunludur. Kadın işçiler, kadınların tam kurtuluşunu, tam eşitliğini sosyalizm temelinde ele alıyor. Küçük burjuva kadın hareketleri, kadınların özgürlük mücadelesini sosyalizme bağlamadıkları için, zorunlu olarak yarı yolda kalırlar ve sonuç dağılma olur. Bu, sadece teorik bir belirleme değil, sınıf mücadelesinin ve kadın mücadelesinin deneyimlerinin bir sonucudur.
Günlük Düşünme Biçimi Engelini Aşalım
Kadınların özgürlük mücadelesi, ileri bir noktada. Ancak, daha ileri bir noktada olabilirdi. Eğer günlük düşünce biçimini aşsaydık, kesinlikle daha ileride olurduk. Günlük düşünme biçimi, daha ileri aşamalara varma önüne kendi kendimize koyduğumuz engeldir. Günlük düşünme biçimi, büyük amacı düşünmemizi engelliyor. Çünkü kendi koyduğu sınırları aşamıyor. Geniş kitleleri asıl etkileyen, harekete geçiren, dönüştüren, büyük amaçtır, onun uğruna dövüşmektir.
Günlük düşünme biçiminin pratiği, günlük yaşamı etkilemek, değişiklikler yapmaktır. Dolayısıyla günlük mücadele sınırlarını aşmamaktır. Günlük mücadelenin sonuçlarını abartmaktır. Büyük devrimci amacı günlük mücadelenin, günlük çabaların, günlük faaliyetlerin arkasına itmektir.
Kadınların devrimci mücadelesi, özgürlüğü gerçekleştirmeyi güncel ve temel bir görev olarak önüne koyduğu bir sırada, günlük düşünme biçimi zincirlerinden kurtulmak, mücadeleye büyük bir hız verir.
Teori ve Deneyimlerin Gösterdikleri
Günlük mücadelenin politik çerçevesi, egemen ve ezen gücün politikasına etkide bulunmaktır. Kadınların yaşamda gerçek eşitliği devrimci hedefi olmayanlar, kadınların lehine bazı iyileştirmeler için, ezen gücün politikasına etkide bulunma yolunu seçti. Bu amaçla kurulan kadın grupları var. kadınlara biçimsel hak eşitliği yönünde adım atılır atılmaz, bu gruplar varlık gerekçesini yitirip, ortadan kayboldular. Kadın mücadele tarihinde bu konuda zengin bir deneyim var. Mücadele deneyimlerinin verilerini genelleştirmek gerekirse, şu sonucu çıkarabiliriz: Egemen gücün üstünde çeşitli yollarla baskıda bulunma onların politikasını etkilemede bulunarak kadınlara biçimsel haklar tanınmasında sınırlı da olsa bir ilerleme kaydedilmiştir. Fakat, kadınların bu toplumdaki toplumsal konumu, kadının ikincil konumda olması, değişmemiştir.
Erkek egemenliğine etkide bulunma, kadınla erkek arasındaki ezen-ezilen ilişkisini ne kadar değişikliğe uğratabilirse, egemen ve ezen sınıfın politikalarına etkide bulunmak da, kadının ezilmişliğini ve eşitsizliğini o kadar değişikliğe uğratır. Yani tüm bunlara karşın, kadının ikinci konumda oluşu devam eder. Deneyimlerin sonuçları, kadınların konumunda ciddi bir değişimin olması, ezen gücün politikalarına etkide bulunarak değil, bu güce dokunarak yani onun gücünü ortadan kaldırarak gerçekleştirilebilir.
Deneyimin öğretici sonuçlarına rağmen, bunca şeyden sonra bile, halen, egemen ve ezen güce baskıda bulunma, etki yapma reformist anlayışı, savunulabiliyor. Gerçek kadın hareketi bundan farklı bir anlayışla hareket ediyor. Bu, gerçek devrimci bir anlayıştır. Bu anlayışta, kadının toplumdaki ikinci konumu toplumda köklü değişimle birlikte değişebilir. Teori ve deneyim bu sonuca götürmüştür.
Potansiyel Güç, Harekete Geçen Güç
Geniş kitleleri dönüşüme uğratan güç, egemen ve ezenlere etkide bulunan, hareket değil onlara dokunan gerçek devrimci harekettir. Devrimci dönüştürücü güç milyonların gücü olmuştur. Ama, milyonlar, her zaman sokaklarda görülmüyorlar. Sokağa, eylemlere daha sık çıkan kadınların en ileri, en mücadeleci ve örgütlü güçlerdir. Onlar sokaklarda daha az güç olarak görünseler de, katılmayan milyonların özlemlerini gelecek hayallerini temsil ediyorlar. Bu yüzden, geride kalan çok geniş kitlelerin üzerinde etki yaratıyorlar.
Yine de, eylemciler “arkamızda büyük kitleler var” diye kendini kitlelerin içinde derinlemesine çalışmadan alıkoymamalıdır. Kitleleri eyleme katmak için, devrimci propaganda araçları etkin olarak kullanılmalı, insanlar ikna edilmelidir. Devrim ve özgürlük potansiyel güçler tarafından değil, harekete geçen, dövüşen güçlerce gerçekleştirilir.
Her Şeyi Göze Almak
Egemen ve ezen güce dokunmak, yani onu yıkmaya yönelmek, bu toplumsal sisteme meydan okumaktır. Kadınlar sayısız yolla bu sisteme meydan okudular. Sadece lokal düzeyde değil, küresel düzeyde başkaldırdılar. Bu, kör eylemcilik değil, bilinçli bir başkaldırıdır. Fakat riskleri göze almadan, her şeyi göze almadan, kurulu özel mülkiyet toplumuna meydan okunamaz. Eylemde riski göze almadan özgürlük isteyenlere deriz ki, özgürlüğü elde etmek size göre değildir.
Kadınlar, bugüne kadar, o büyük baskı ve kuşatma altında, toplumun kendilerine koyduğu çitleri aşmak için çok şey göze aldılar. Bu toplumun ötesine geçmek ve özlemlerini gerçekleştirmek için daha neleri neleri göze almazlar ki. Özgürlük için her şeyi göze aldılar, alıyorlar!
Yeni Aşamaya Doğru
Kadınların içinde olduğu isyan ettirici durum, 21. yüzyıla girerken bile dünyanın büyük kesiminde ortadan kalkmış durumda değil. Ortadan kalkmadı, fakat kalkacak! Kavga çok yoğun, hareket çok güçlü. Mücadele yükseliş içinde. İsyan ettirici ezilmişlik ve eşitsizlik sona erdirilecektir. Kadınların devrimci öfkesi patlamaları gösteriyor. Küçük küçük patlamalar, daha büyük patlamaları, oluşturuyor. Kadınların sistemle çatışması, yeni ve daha üst bir aşamaya doğru ilerliyor. Yeni aşama yeni toplumsal devrimlere gebedir.
Kadınların ve diğer tüm ezilenlerin mücadelesinde yeni bir dönem başlıyor: DEVRİM VE ÖZGÜRLÜK!