Kadınların mücadelesinde, daha önce görülmeyen kitlesellik, yoğunluk, yaygınlık, patlama ve çok hızlı bir gelişme yaşanıyor. Geçmişin ayak bağlarından ve kendi engellerinden kurtuldukça daha ileriye gideceği kesin. İnsan ayağında pranga varken iyi dövüşemez. Geçmişin prangalarından kurtulan kadınlar daha iyi dövüşüyor. Prangalardan, zincirli yaşamdan özgürlüğe giden yolu dövüşe dövüşe açıyorlar.

İşçi sınıfı ve emekçi halk kitleleri, yeni bir dünya için, eski topluma karşı on yıllardır mücadele yürütüyor. Verilen mücadele birçok yerde zafere ulaşırken, diğer yerlerde de, zafer elde edilmediyse de, bu yönde kolay kolay elde edinilmeyecek büyük ilerleme sağlandı. Yeni bir dünya uğruna mücadelenin bütün tarihi boyunca, dövüşen, eğitilen, örgütlenen öznenin kendisi de büyük bir dönüşüm geçirdi.

Devrimden sonra, nasıl ki Gleb, farklı bir Daşa ile karşılaştıysa, bugünkü özel mülkiyet toplumu da karşısında farklı kadınlar buldu. Uyanan, anlayan ve açıklayan, başkaldıran, savaşan, her şeyi değiştirmek için kararlı kadınlar. Kısacası, dünya çok değişti. Burjuvazi, toplumu yönetemiyor ve denetleyemiyor. Onların egemen olduğu bir dünya yok artık. Sistemin her alanında, çatışan, zincirlerini kırmak ve özgürleşmek için her şeyi göze alan insanlar var. Kadınlar, sömürü ve baskı toplumuna karşı her yerde ateş ediyorlar. Yeni bir dünyaya doğru durdurulamaz bir güçle ilerleyen işte bu güçlerdir. Zafer, onlarındır.

Zafer, toplumun köklü olarak dönüşümü demektir. Köklü bir toplumsal değişim olmadan kadınlar kurtulamazlar. Fakat böylesine olumlu ve temelden bir değişim kadınların dışında gerçekleşemez. Her şeyden önce, bu değişimin olması için, kadınlar tarafından benimsenmesi gerekiyor. Kadınlar kendi kurtuluşlarının nasıl gerçekleşeceğinin bilincinde oldukları içindir ki, devrim kavgasında aktif bir rol oynuyorlar.

Kadın hareketi, yeni bir dünya ve özgürleşme kavgasını daha ileri, oradan temel hedefe vardırmak için büyük bir güçle savaşırken, mücadelenin pratik gereksinimini karşılayacak bir politika izlenmelidir.

Toplumun kadınlara karşı şiddeti boyutlanıyor. Sistem ve erkekler bütün güçleriyle kadınlara saldırırken kadınlar erkekten, devletten, sermayeden yani bugünkü toplum tarafından her gün, her saat, her an şiddet görüp öldürülürken kadın hareketi, mücadelenin bugünkü düzeyine saplanıp kalamaz. Kadın hareketi savaşı kazanmak için, doğrudan, cepheden bir mücadeleyi güçlendirmeli, yoğunlaştırmalı ve yükseltmelidir. Ne kendini mücadelenin yalnızca dolaylı yollarına bağlamalıdır ne savunmada kalmalıdır. Kadınlar bu tarihsel iç savaşı saldırıcı hücumcu bir anlayışla hareket ederek kazanabilir.

Kadınlar, kölelik zincirlerini kendi güçleriyle kıracak ve özgürleşecektir. Bu demektir ki, mücadeleye daha çok kadının katılması sağlanmalıdır. Daha fazla kadının mücadelede yer alması nasıl sağlanacaktır? Daha kitlesel bir kadın hareketi, yalnızca eğitim, propaganda ve ajitasyon çalışmalarıyla, seminerlerle vb. dolaylı yollarla sağlanamaz. Kitleleri asıl eğitecek, onları devrim eğitiminden geçirecek olan, devrimci kitle eylemleridir. Pratikte, somutta olan da budur. Bugün her yerde büyük kadın kitleleri harekete geçiyorsa bunda kadınların isyan ve ayaklanmalarının tartışılmasız bir etkisi var. O halde daha çok devrimci eylem! Daha çok isyan ve ayaklanma! Hareketin pratik gereksinimi bu yolla karşılanabilir.

Kadınların gerçek ve tam kurtuluşu devrimin sağladığı özgür ortamda gerçekleşir. Devrim, var olan gerçekliği değiştirme yöntemidir. Başka bir anlatımla, verili gerçekliğin yerine yeni bir gerçekliğin konmasıdır. Ufku, var olan gerçekliği aşmayanlar, gerçekliği değiştirmek yerine, bugünkü gerçeklik içinde değişim peşinde koşuyorlar. Var olan gerçeklikte iyileştirmeler ve düzenlemelerle kendilerini bağlayanlar, bugünkü gerçeklik karşısında yatıştırıcı bir rol oynarlar ve oynuyorlar. Kitlelere devrimci ve isyancı bir anlayış kazandırmak yerine, onları yatıştırmak için uğraşmaktan, var olan topluma daha iyi hizmet olur mu!

Oysa kadınları asıl etkileyen eyleme geçiren ve ömrünü verdiği şey, eski dünyayı yıkmak ve yeni bir dünya kurmaktır. Var olan gerçekliğe eleştirel ve eylemsel olarak saldırmak ve onu değiştirmekten başka hiçbir şey, kitleleri bu denli devrimcileştiremez. Kurtuluşa kesinlikle bu yoldan gidilecektir.

Gerçekliği değiştireceğine, onu yorumlamakla yetinenler, gerçekliği, bugünkü toplumu sonsuzca yorumlamaktan başka bir şey yapamazlar. Dünyayı milyonlarca kez yorumlamakla, onu değiştiremezsiniz. Bu şekilde davrananlar ya da en fazla, sınırlı değişikliklerle oyalananlar, köklü bir değişiklik yapmadan ömürleri var olan gerçekliğin önünde geçmiş olur.

Sorunun ta kalbine kadar inmeliyiz. Kadınların ezilmişliğinin ve toplumsal eşitsizliğinin kökü özel mülkiyet toplumundadır. O halde bu toplum, kökten dönüştürülmelidir.

Eski dünyanın güçleriyle, yeni bir dünya kurmak isteyen ilerici devrimci güçlerin arasında çok şiddetli bir kapışma on yıllardır sürüyor. Burada, düzen güçleri gerici konumdadır. Kapitalistlerin işçi sınıfı ve kadınlara karşı verdiği kavganın köklerini bugünkü özel mülkiyet toplumunda, insanın insan üstündeki sömürüsünde, kadınların köleliğinde ve eşitsizliğinde aramak gerekir. Kapitalistlerin, toplumun sürdürdüğü savaş kölelik yanlısı bir savaştır. Emekçilere, kadınlara sermaye egemenliğine boyun eğdirmeye, erkek egemen sistemi devam ettirmeye yöneliktir. Dolayısıyla egemen sınıfın bu kavgası, haksız bir kavgadır. Emekçilerin, kadınların kavgası, kapitalist köleliğin yıkılması ve bireylerin özgür ve insanca yaşadığı bir dünya içindir. Bu kavga haklı bir kavgadır. Tarihsel bakımdan kaçınılmazdır ve zorunludur.

Kazanmak için haklı olmak yetmiyor. Devrimci ve isyancı olmak gerekiyor. Yalnızca devrimci ve isyancı olarak devrimci biçimde mücadele ederek, devrimi kazanabiliriz.

Kadınlar önlerine büyük hedefleri gerçekleştirmeyi koymazlarsa, hareket ancak sınırlı bir gelişim gösterir. Kadınlar, gücünü, enerjisini, hareketini, mücadele azmini sınırlayan her anlayış karşısında ilkeli bir duruş sergilemelidir. Kurtuluşun toplumun devrimci dönüşümüyle sağlanacağı, sadece teorik olarak açıklanmadı, bir toplumsal sistem olarak sosyalizm tarihi tarafından da somutlandı.

Kadın hareketinin kurtuluşunu gerçek yapacak devrimci bir stratejisi yoksa, hareket bir isyan hareketi olarak kalır. Devrimci strateji, isyandan daha fazlasını içerir. Stratejinin hedefi, tekelci kapitalist egemenliği yıkmak, iktidarın işçi sınıfı, emekçi halk tarafından ele geçirilmesi ve devrimci bir iktidarın kurulmasıdır. Kurtuluş için gerçek özgürlük ve gerçek eşitlik için kadınların isyanı, başkaldırısı bu hedefe yönelmelidir. Kurtuluşa götürecek hareket, devrimci ve isyancı kadın hareketidir.

Güncel eylemlere, kurtuluş bakış açısıyla baktığımızda, yatıştırıcı kadın hareketlerinden farklı sonuçlara ulaşacağımız çok açıktır. İstanbul sözleşmesinin feshedilmesine karşı kadınların her yerde, her noktada eyleme geçmesi, güçlerini sokakta, eylemde birleştirdi ve büyük bir öfke içinde, tekelci kapitalizmin, devletin ve toplumun karşısına dikildi, pratik tavır koydu. Kadınların güçlerini birleştirmesi, burjuva toplumla, burjuva devletle, siyasi iktidarla çatışması, kurtuluş yolunda önemli bir gelişmedir. Önemli olan özgürlük yolunda ileri adımların atılmasıdır. Kurtuluş hedefi olmayanlar, gelişmeyi sadece günlük kazanımlarla ölçer. Büyük amaçları olanlarsa, eylemleri bu yolda, harekete yeni bir itiş vermesi, yeni bir kalkış noktasını oluşturması yönünden bakarlar. Harekete geçen dövüşen ve devrimcileşen kadınlar, kurtuluşunu gerçekleştirecektir.

Kadınlar daha büyük şiddet ve saldırılarla karşı karşıya. Ancak, sömürü ve baskı toplumu saldırıları ne kadar artırırsa arttırsın; mücadelemiz önlenemez bir güçle ilerliyor. Zaferimiz kesindir.