Hiç uzatmaya gerek yok, bu erkek egemen sistem kadınlara savaş açtı. Açıp burjuva bir haber kanalını bile izlesek bu savaşı gözle görüyoruz. Her gün öldürülüyoruz. Yaşamak için savaşmaktan başka şansımız yok.

Savaşın en ön cephesinde yer almalıyız. Savaşın zaferini örgütlemek için saflarımızı güçlendirmeliyiz. LGB faaliyetinde de kadının öncü pratiğini yaratmalıyız. Bu noktada Leninist Kadınların önü sonuna kadar açık.

 

Kendinizi tanıtır mısınız? Bir kadın olarak Leninist Gerilla Birliklerine katılma süreciniz nasıl gelişti?

Adım Rosa Hevi . Leninist Gerilla Birlikleri'nin kadın savaşçısıyım. Kadına şiddetin her boyutuna yakından tanık olduğum bir evde büyüdüm. Çocukken yeterli bir bilince sahip olmadığım için kadına yönelik şiddeti çözümleyemiyordum, ama öfke biriktiriyordum. Biraz daha büyüdüğümde sorgulamaya başladım. Büyüdükçe şiddete tanık olma durumu yerini şiddete maruz kalmaya bıraktı. Ya bu biçilen rolü kabul edecektim ya da başkaldıracaktım. İlk başkaldırım yine ailedeki bir kadına şiddet olayıyla oldu. O an şiddet uygulayanın kim olduğu, fiziki gücü vb. özelliklerinin bir önemi yoktu. O ilk kopuş aynı zamanda da mücadele yolundaki ilk adımımdı. İçinde bulunduğumuz savaşı ilk hissedişim, en sıcak karşı karşıya gelişimdi.

Bu başkaldırı beni örgütlü mücadele saflarına kadar götürdü. Örgütlü mücadeleye katıldıktan sonra içinde bulunduğum savaşı daha bilinçli kavrayıp, adımlarımı ona göre attım. Zindanda, fabrikada, okulda, sokakta, cephede asıl düşmanın sistem olduğunu bilerek topyekun bir biçimde savaştım, savaşmaya da devam ediyorum. Bu savaşta, düşmana karşı elimi güçlü kılan üç temel güç olduğuna inanıyorum. Örgütüm, yoldaşlarım ve… SİLAHIM...

 

Leninist Gerillanın yaşamına dair neler söylemek istersiniz?

(...) Burada ortak bir yaşamı örgütlüyor ve her günü yeniden var ediyoruz. Tüketim mantığıyla değil tamamen üretim mantığıyla hareket ediyoruz. Yemek saatimizden uyku saatimize kadar her şey belli disiplin kurallarına dayanıyor. Bu disiplin kuralları uzun deneyimler sonucu kazanılmış tecrübelerin birer sonucu. Duyunca kulağa zor gelse de zamanla bu disiplinin bir parçası oluyorsun.

(...) Elimde silahım (benim silahım!), kafamda beni buraya getiren sürecin kazanılmış haklı zaferi… Elim tetiğe sabırsızca bastığında, merminin saniyeler içinde hedefte olması savaşçı kişiliğimi yaratma sürecime olan güveni arttırmıştı. Düşmana karşı savunmasız değilim, silahım var, onu nasıl kullanacağımı biliyorum… işte şimdi kendimi tamamlanmış hissediyorum!

Yolun başında olduğumu bilsem de bir kere o yola adım atma cesareti göstermiştim. Ve sonuna kadar yürümeye kararlıydım. Biçilen rolleri ve çizilen sınırları benliğimde yok etme savaşı başlamıştı. Elime yalnızca silahımı değil, özgürlüğümü de aldım. Benim gibi bütün kadınların bu duygu ve deneyimleri yaşamasını isterim.

 

Kadınlar neden silahlı mücadeleye yönelmeliler?

Kadına yönelik şiddetin adı ister namus, ister töre, ister koca-sevgili-baba-kardeş, ister sermayenin vahşi savaşı olsun yaşanılan sonuç aynı. Boşanmak istediği için, kıskanıldığı için, yaşamını idare edebilmek adına çalıştığı için, özgürce gezmek istediği için... vurulan, yakılan, bıçaklanan, tecavüz edilen, üzerine beton dökülen, boğazı kesilen, dövülen biz kadınlarız.

Kadınları öldürenlerin ellerine silah, bıçak, kezzap, benzin veren ve sırtlarını sıvazlayan, kadın ölümleri karşısında ise “Kadına şiddet uygulayan erkek değildir” diyerek erkek egemenliği pekiştiren bir düzenin içerisindeyiz. Daha yüksek sesle soralım. Kadının katilleri kim ? Erkek eliyle sistematik bir vahşet gerçekleştiren bizzat kapitalist sistemin kendisidir. Kapitalist sistemin uygulayıcısı içinde yaşadığımız devlet mekanizmasıdır. Eğitimiyle, hukukuyla, meclisiyle, anayasasıyla, diniyle, medyasıyla, aile kurumuyla hepsi bir bütündür. Katilleri her şeyden soyutlayıp bireye indirgemek yaşananlara göz kapatmaktan başka bir şey değildir. Gerçekliğimizden kaçıştır. Ama bu vahşeti uygulayan erkek eli de acımasızca kırmak gerekir.

Kadınlar neden silahlı mücadeleye yönelmeliler? Cevap çok açık. Ya barbarca katledileceksin ya da eline silah alacaksın, savaşacaksın. Ortası yok artık!

Marx bir yazısında; “Köhnemiş olandan en çok çekenler, yeni olan için en büyük azimle kavgaya atılacak olanlardır” der. Biz kadınlar da bu köhnemiş düzenden çok çektik. Yeni ve daha yaşanılabilir bir dünya için yüzümüzü silahlı mücadeleye çevirmek zorundayız.

 

Silahlı mücadelede kadının rolü nedir?

Tekelci sermaye, bu savaşımdan zaferle çıkmak için, dinci faşist iktidar eliyle en otoriter araçları devreye sokuyor. Dinci faşizm, emekçi halkların kadın yarısını toplumsal mücadeleden uzaklaştırabilmek için, kadınlara yönelik her türlü saldırının, şiddetin ve baskının önünü açıyor ve örgütlüyor. Bunun en büyük sebebi ise kadınları ve kadının kurtuluş mücadelesini iktidarına bir tehdit olarak görmesidir. Kadınları mücadeleden uzak tutmak için toplumun gericiliğini son noktaya kadar kullanma çabasındadır. Bunu yaparken tek amacı ezilen kesimleri bölerek güçsüz bırakmaktır. Bölünmüş bir ordu savaşta zafer elde edebilir mi? Edemez! Bireysel kurtuluşun çözüm olmayacağını görüp, tüm insanlığın kurtuluşunun biz kadınların kurtuluşu olacağını ve biz kadınlar bu savaşta yer almadığımız sürece insanlığın kurtuluşunun mümkün olmadığını kavrayarak; kadın savaşçıları yaratmalıyız.

Dünya devrimler tarihine baktığımızda kadının silahlı mücadelede her zaman öncü olduğunu biliyoruz. Kadınlar tarihte bir çok devrimin yolunu açmıştır. Bugün de Türkiye ve K. Kürdistan’da kadınlar devriminin yolunu açacak büyük bir potansiyele sahiptir.

Kadınlar, “yeniyi var etme savaşında öncü olmalıdır” deme zamanı çoktan geçti. Kadın artık öncü olmak zorundadır! Mücadelenin, kendi silahını kuşanacak ve kendi birliklerini var edecek kadınlara, kadınların da onlara özgürleşmenin yolunu açacak bir mücadeleye ihtiyacı var. Bu yolda an yakıcı ihtiyaç kadın milis ve gerilla örgütlenmelerini yaratmaktır. Günün en acil görevi budur.

 

Bu noktayı biraz açalım.“Kadın milis ve gerilla örgütlenmesi yaratmak günün en acil görevidir” derken neyi kastediyorsunuz?

Kadınlara yönelik her türlü saldırının bizzat kadınlar tarafından karşılanması gerekmektedir. Dışarıdan ya da yukarılardan kimse gelip bizim sorunlarımızın muhatabı olmayacak. Gözle görülen bir savaş var. Her gün vahşice katledilmeye devam ediyoruz. Düşman bize yaşam hakkı tanımıyor. Düşman bu katliamları nasıl örgütlü ve sistematik gerçekleştiriyorsa, aynı şekilde cevap vermemiz gerekmektedir. Eğer biz kadınlar bu yaşananlara cevapsız kalırsak, şiddetin boyutu giderek artacak. Savunmasız kalacağız. Cevap verebilmenin örneklerini henüz yaratmış değiliz. Mücadele biçimimizi sürece ve koşullara uygun şekillendirmemiz gerekmektedir. Partimizin 2. Kongre'sinde buna uygun kararlar alınmış durumda. Pratikte bunun karşılığını yaratmak Leninist kadınların mücadeledeki birinci önceliği olmalıdır. Bu sebepten günün en acil görevi, Türkiye ve K. Kürdistan topraklarında kadın milis birliklerini kurmak, gerilla alanlarımıza ise güç katmaktır.

 

Kadın milis ve gerilla örgütlenmesinin pratik olarak önüne koyması gereken hedefler nelerdir?

Bulunduğumuz mahallelerde, okullarda, fabrikalarda, atölyelerde vb. alanlarda yan yana gelerek birlikler oluşturabiliriz. Sonraki adımımız ise önümüze pratik hedefler koymak olmalıdır. Örneğin; bulunduğumuz mahallede şiddet gören bir kadın varsa anında müdahale edilmeli, gerekirse şiddet uygulayan kişiye şiddetle karşılık verilmeli ve teşhir edilmelidir. Tacizci bir akademisyenle mi karşılaştık, okulu terk edene kadar yıldırılsın, gerekirse arabası evi ateşe verilsin. Tecavüzcü ve katil birisi derhal cezalandırılsın. Fabrikada patron mobbing mi uyguluyor, bantlar çalışamaz hale getirilsin. (...)

Hiç uzatmaya gerek yok, bu erkek egemen sistem kadınlara savaş açtı. Açıp burjuva bir haber kanalını bile izlesek bu savaşı gözle görüyoruz. Her gün öldürülüyoruz. Yaşamak için savaşmaktan başka şansımız yok. Savaşın en ön cephesinde yer almalıyız. Savaşın zaferini örgütlemek için saflarımızı güçlendirmeliyiz. LGB faaliyetinde de kadının öncü pratiğini yaratmalıyız. Bu noktada Leninist Kadınların önü sonuna kadar açık.

 

Kadın arkadaşlara iletmek istediğiniz mesajınız var mı?

Yaşanan katliamlar ve vahşi sömürü koşulları karşısında kadınlar olarak bizler de ezilen tüm kesimlerin yanındaki yerimizi alacağız. Biz kadınlara düşen en büyük görev, faşizme karşı Türk ve Kürt kadınlarının mücadele birliğini bilince çıkarmak, silahımızı kuşanıp kesin kurtuluşa yürümektir. Sessizliğimizi kırdık, sabrımızı tükettik. Acılarımıza ağıt yakmaktan ve beklemekten bıktık. İnsanca yaşama ve özgürlüğe susadık. Biz dünyayı değiştireceğiz!

Tarihsel deneyimlerimize güveniyoruz. Paris Barikatları'nda, Petrograd'da, Ekim Devrimi'nde, Küba'da, Vietnam'da, Rojava'da kadınlar nasıl tarihin yazılmasında en ön saflarda yer aldıysa; bizler de Türkiye ve K.Kürdistan'da tarih yazmak için en ön saflarda yerimizi alalım.

Bizi vahşice katleden bu erkek egemen sistemin ve onun temsilcisi olan dinci faşizmin sonu olmak için savaşalım.

“Yaşamak İstiyoruz!” çığlıklarımıza sebep olanların nefesini kesmek için savaşalım!

Kadın öne geçmeden, önde örnekler yaratmadan kurtuluşunu sağlayamayacağı gibi, mücadelenin içerisindeki yerini de yaratamaz. Bu sebepten Leninist Gerilla Birlikleri'nin saflarında örgütlenmeye, yaşamı yeniden var etmeye ve özgürlüğümüzü kendi ellerimize almaya çağırıyoruz.

 

------------------------------------------

(*) Başlık tarafımızdan konuldu. Kısaltarak yayımladığımız söyleşi www.leninist.net sitesinden alınmıştır. Söyleşinin tamamına buradan ulaşabilirsiniz.