Olaysız hiçbir günün geçmediği coğrafyamızda son günlerin gündemi idam… Bir tarafta, İran’da dinci faşist rejimin “silahlı örgüte üyelik” suçlamasıyla idam etmek istediği bir Kürt genci Ramin Hüseyin Penahi’nin idamı durdurulsun diye yürütülen kampanyalar var. Diğer tarafta “idam isteriz” söylemleri…
1 yıl önce güvenlik güçlerinin vurarak yaralı olarak tutukladığı Penahi doğru dürüst yargılanmadan, suçları ve delilleri ortaya konmadan, savunma hakkını kullanamadan apar topar idam cezasına çarptırıldı; oluşturulan kamuoyu baskısı üzerine 2 defa idamı ertelendi. 2 ay önce idam edilmek istendiğinde yeğeni intihar ederek dikkatleri Penahi üzerine çekmiş ve idamı erteletmişti. Birkaç hafta önce ise onu idama götürmek için cezaevine gelen güvenlik güçleri, cezaevinde isyan çıkaran tutsakların Penahi’yi vermemesi üzerine yeniden ertelenmek zorunda kalmıştı.
Haftalardır Uluslararası Af Örgütü bu devrimci genç için adil yargılansın, idamı durdurulsun kampanyası yürütüyor. Ve bu sabah, Penahi’nin Sina Cezaevi’ndeki hücresinden alınarak bilinmeyen bir yere götürüldüğü öğreniliyor. Cezaevi önünde gece gündüz bekleyen anne babasının da kaçırıldığı söyleniyor…
Her an Ramin Hüseyin Penahi’nin idam edildiği haberini alabiliriz…
Tam ülkemizde yaşanan “idam getirilsin” tartışmaları üzerine yaşanan gelişmeler bunlar… Kayıp iki küçük kız çocuğunun cansız bedenlerinin bulunması üzerine alevlendi “idam” tartışmaları. Çocukların, kadınların, kendilerini müdafaa edemeyen hayvanların haklarını savunurken, bambaşka bir uca savrulmak…
Birkaç hafta önce bacakları kesilerek ölüme terk edilen bir yavru köpek için dağlanıyordu yüreklerimiz, sonra tecavüz edilerek katledilen kedi-köpekler, bugün de kaybolduktan sonra ard arda cansız bedenleri bulunan bebek yaştaki çocuklar… Her biri için “önlem alınmalı”, “failler cezalandırılmalı” derken arkadan bir ses yükseliyor, “idam cezası getirilsin…” Savunmasız bu canlıların vahşice katledilmesi karşısında vicdanlarımız kanarken, faşizm karşısında savunmasız hale geliyoruz… Elbette insana, insanlığa düşman caniler yaptıklarının bedelini ödemeli, bu tartışmasız. Nokta.
Ülkemizde son 9 yılda 104 bin 531 çocuk kaybolmuş. Bu rakam 6 küçük ülkenin nüfusuna denk neredeyse. Buna çocuklara yönelik tacizleri, tecavüzleri, cinayetleri, çocuk yaşta evlilikleri ve çocuk doğumlarını sayarsak, çocuklar için korkunç bir tablo çıkıyor ortaya. Tüm bunları görüp, yaşananlara tanık olup da faillerin ellerini kollarını sallayarak toplum içinde dolaşmalarına izin vermek bir insanın tahammül edebileceği bit şey değil… Bu yüzdendir “idam” sözcüğünün bu kadar çok dillendirilmesi… Bu canilerin yakalanıp cezalarını çekmeleri, bir daha toplum içinde dolaşamamaları, insanlara zarar verememeleri en insani arzu…
Bir de gerçeklere bakalım…
Sadece son on yılda bile ne kadar çok çocuk tacizi, tecavüzü, cinayeti ile sarsıldık… Onlarca kişinin tecavüzüne uğrayan N.Ç’ler, tecavüz edilip bir direğin dibine gömülen Eylüller… Peki cezası… Hüseyin Üzmezler, “Bir kereden bir şey olmaz” diyen bakanlar, “her şeyin farkındaydı”, “bağırsaydı”, “öyle giyinmeseydi” diyen hakimler savcılar!.. “Çocuk istismarları soruşturulmasın” diye mecliste oy veren milletvekilleri… Tüm bunların yanı sıra “6 yaşında çocuk evlenebilir”, “3 yaşından büyük kızı erkek öğretmen okutamaz” diye fetva verenler… Daha bugün bir kadın öğrenciyi, metalürji mühendisi adayını “yurtta şort giydi” diye şehitlere saygısızlıkla suçlayıp yurttan atanlar…
Değil bu söylemlerle her tür saldırının istismarın yolunu açanlar, saldırıları gerçekleştirenler dahi ceza almıyor ya da her türlü ceza indiriminden faydalanıyor. Evcil hayvanlara yönelik suçları ise sayamıyoruz bile… En basit örnek, Ankara’da 7 yaşındaki Eylül’ü kaçırıp, tecavüz edip işkenceyle öldüren caninin, 1 yıl önce bir köpeğe tecavüz etme suçlamasıyla soruşturulduğunu öğreniyoruz. 2+2=4. Eğer köpeğe saldırdığında gerekli yaptırım uygulansa, bugün küçük bir çocuk yaşamdan koparılmayacaktı!
Daha ileri bir toplumun maddi önkoşulları gelişip güçlendikçe, kapitalizmin çürüme ve çöküş süreci de derinleşiyor. Kapitalizmin çürüyüşü hızlandıkça, toplumda da çürüme, yozlaşma artıyor. Her yeni güne dehşet verici yeni bir haberle uyanıyoruz. Ve insani değerlerimizi kaybetmemek, çocuklarımızın geleceğini güvenli bir şekilde kurabilmek adına mücadele ediyoruz.
Ve şimdi yeniden yazımızın başına dönelim… İdam…
Çocuk istismarcısı ve katillerin, hayvanlara işkence ve tecavüz edenlerin toplum içinden ayıklanmasını isterken gelmesini istediğimiz idam cezası kimlere uygulanacak?? Denizlerin, Yusuf’un, Hüseyin’in idamını içi sızlamadan, faşizme öfkelenmeden anan var mıdır? Türkiye’de 1920-1984 arası 712 kişi idam edildi… İdamların çoğunun siyasi, az bir kısmının adli suçlardan oluştuğunu söylemek lazım. 2002’de idam kaldırıldığında, idam cezasına mahkum edilmiş 125 kişi vardı ve yaklaşık 1500 kişi idam talebiyle yargılanıyordu… Çoğu devrimci…
Çocuklara, hayvanlara, kadınlara karşı işlenen suçlarda, faillerin cezasızlık oranına bakarsak, ki çoğu yargıya bile taşınmadan “çözülüverir”, kaç tecavüzcü ya da katil idama mahkum edilecektir? Bir tweet atmanın cezasının canlıya saldırmanın cezasından kat kat fazla olduğu bir dönemde, “idam cezası kime uygulanacaktır” diye sormak bile lüzumsuz. Elbette Türkiye’de Denizlere, Amerika’da Rosenberglere, İran’da Panahilere…
Tek çıkar yol, çürümüş düzeni parça parça edip, yerine insanı temeline alan yeni bir sistemi, sosyalizmi kurmak… Tüm çocukların kırmızı elmalar gibi gülebildiği günler için