Birleşik devrimimizin, geçmişten bu yana mücadele tarihi açısından önemli bir ayın içerisine girmiş bulunuyoruz.
Mart ayı doğanın bahara uyandığı, buzların çözüldüğü, baharın her yeri ısıtmasıyla yüreklerin ısındığı, doğanın canlandığı bir dönemdir.
Peki ya bizim topraklarımız açısından? Bizim açımızdan Mart ayı hem devrimimizin öncülerine, devrimci gençliğe, ezilen Kürt halkına dönük katliamların, hem de 8 Mart, 21 Mart gibi emekçi kadınlar ve Kürt halkı açısından önemli günlerin olduğu bir aydır.
8 Mart’ta kadınların özgürlük çağının savaş çağrısı emekçi kadınlarda elden ele büyür, dünyanın her yerinde her 8 Mart’ta yok sayılan, yaşamın tüm acılarını üzerinde ağır bir yük olarak hisseden, eve hapsedilen, sokakta, iş yerinde hep yok sayılan emekçi kadınların ve geniş kadın kitlelerinin başkaldırısı sokağa taşar.
21 Mart Newroz hem baharın gelişini hem de Kürt halkı açısından zalim Dehaqlara karşı başkaldırının geçmişten bu yana Kürt halkına boyun eğdirmeye çalışan egemenlere karşı kavganın simgesine dönüşmüştür. Kürt halkı her Newroz’da o devasa gövdesiyle kent meydanlarını, sokakları doldurur, özgürlük savaşını bir adım ileriye taşır. Birleşik devrim tarihimizde 90’lardan bu yana serhıldanlar ve kitlesel mitingler boyutunda kutlanan Newroz bu açıdan Kürt halkının özgürlük savaşımı ile simgeleşmiş durumda.
Mart ayı 8 Mart, 21 Mart gibi çok önemli ve güçlü eylemlere sahne olurken, bir taraftan devrim mücadelesi tarihimizde, faşist devletin çok yoğun katliam ve saldırıların tanıklık etmiştir. 16 Mart 1978’de Beyazıt’ta devrimci öğrenciler, 13 Mart 1982’de işçi sınıfının 3 yiğit genç savaşçısı, 12 Mart 1995’te Gazi’de Alevi emekçiler, 15 Mart 1988’de Saddam tarafından kimyasal silahlarla Halepçe’de yoksul Kürt halkı katledilmiştir. Yine 30 Mart 1972, birleşik mücadelenin, siper yoldaşlığının gözünü budaktan sakınmayan genç devrimci önderlerimizin Kızıldere’de düşmana meydan okuduğu o cesur eylemleri sonucunda katledildikleri, bu savaş çağrısının o günlerden bugünlere elden ele yükseldiği bir milat olarak tarihimize kazınmıştır...
Bu saydığımız katliamlar halklarımızın bilincinde ve yüreğinde derin izler bırakmış, her biri bir isyan çağrısına dönüşmüştür. Faşizmin katlettiği devrimimizin öncüleri, katliamlarda yaşamını yitirmiş emekçiler, gençler devrimci kitlelere tarafından sahiplenilmiştir. Faşist devletin devrimi her türlü zor yöntemiyle bastırmaya, katliamlara, yıkımlara hiç çekinmeden başvurduğunu ama bundan sonuç alamadığını hepimiz görebiliyoruz. 50 yıldan uzun bir süredir devam eden iç savaş tarihimizde katliamlar, infazlar, kentlerin yok edilmesi, köylerin yakılması, işçi sınıfının ve emekçilerin öncülerinin fiziki olarak yok edilmeye çalışılması ve daha bir dizi saldırıya rağmen devrim her zamankinden daha güçlü yoluna devam ediyor.
Faşizmin katliamları ve saldırıları artarak sürse de, toplumsal sorunların derinleştiği, açlık isyanlarının patlamak üzere olduğu bugünlerde Mart ayı büyük eylemlere sahne olacak. Ekonomik ve siyasal bunalımın yarattığı açlık, işsizlik, yoksulluk, geleceksizliğin yaşamlarımıza tak ettiği, faşist devletin baskılarının saldırılarının nefes almamızı engellediği bugünlerde, bu Mart ayını da sermaye egemenliği ile bir kavga ayına çevirelim.
İşçi eylemlerinin, kadınların, Kürt halkının, gençliğin sokağa akacağı önümüzdeki günler devrimimiz açısından önemli bir dönem olacak. Bu açıdan bu eylemlerin içerisinde en güçlü şekilde bulunmak ve sermaye egemenliğine karşı ekmeğe ve özgürlüğe doymak isteyenlerin isyanını büyütmek için harekete geçelim!