19-22 Aralık Zindan Katliamı'nın yıldönümü yaklaşırken Tutsaklarla Dayanışma İnisiyatifi olarak bir anma etkinliğinde bir araya geldik.
Anma programı öncesinde tutsaklığı, 19-22 Aralık 2000 Zindan Katliamı'nı, sonrasındaki F Tipi sürecini yaşayan yoldaşlarımız ve yakınlarıyla birlikte vakit geçirebilmek için Cumartesi sabahı Yüz Çiçek Açsın Kültür Merkezi'nde kahvaltıda buluştuk.
Devrimci tutsakların mücadelesinin dışarıdaki sesi olmak amacıyla yaklaşık iki yıldır mücadele yürüten Tutsaklarla Dayanışma İnisiyatifi olarak kimisi tutsaklığı yaşayan yoldaşlarımız, kimisi yoldaşlarımızın annesi, babası, kardeşi, kimisi eşi, kimisi çocuğu, kimisi okul arkadaşı, kimisi devrim mücadelesiyle tanışmasını sağlayan yoldaşı. Kimisi zindanlarda yaşanan vahşete duyarlı bir emekçi... Zindanlardaki devrimci tutsakların sesine ses katabilmek için bir araya gelen dostlar olarak mücadelemizi örmek için bir araya geliyoruz.
Tutsak Yakınları Kahvaltıda Bir Araya Geldik
Zaman zaman da tanışmak kaynaşmak, dertlerimizi, deneyimlerimizi, önerilerimizi paylaşmaya çalışıyoruz. 19 Aralık katliamının yıldönümünde de hem birbirimizle vakit geçirmek hem de 19 Aralık Zindan katliamının unutulmaması için neler yapabileceğimizi konuşmak için bu kez bir sabah kahvaltısında bir araya geldik. Kahvaltı hazırlıkları yapılırken de yavaş yavaş tutsak yakınları, yoldaşları gelmeye başladı.
Kimi uzun zaman önce tanışmış tutsak yakınları birbirini görüp özlem giderdi, kimimiz birbiriyle yeni tanıştı. Kahvaltı eşliğinde kısa sohbetler yapıldı. Kahvaltının ardından kısa anma etkinliğine geçildi.
“19 Aralık'ı Unutmadık ve Unutturmayacağız”
Tutsaklarla Dayanışma İnisiyatifi adına söz alan yoldaşımız, inisiyatif olarak iki yıl önce utsaklarla dayanışmak için dışarıda verilecek mücadelenin örülmesi amacıyla bir araya gelindiğine değindi. Devletin zindanlara yönelik politikalarına, 19 Aralık Katliamı'na, zindanlardaki mücadeleye ve günümüzde zindanlardaki tecrit, işkence ve hak gasplarını değinen yoldaşımız, 19 Aralık Katliamı'nı unutmadığımızı ve bu katliamın unutulmaması için de aktarılması gerektiğini belirtti.
Tutsaklarla Dayanışma İnisiyatifi olarak 19 Aralık Katliamı'nın yıldönümü yaklaşırken ölümsüzleşen yoldaşlarımızı anmak, aynı zamanda tutsak yoldaşlarımızın teslim alınamayan devrimci iradesini, zindanlarda süren mücadele geleneğini, dışarıda tutsak yakınlarının verdiği mücadeleyi konuşmak, deneyimleri paylaşarak bundan sonraki süreçte yürütülecek mücadele üzerine fikirlerimizi paylaşmanın amaçlandığı belirtildi.
19-22 Aralık Zindan Katliamı'na ait sinevizyon gösterimin ardından devletin zindanlardaki giderek artan saldırırları, devrimci tutsakların mücadelesi ve hukuki süreci anlatmak için avukat yoldaşımız söz aldı.
“Zindanlardaki Hak İhlallerine Karşı Dışarıdaki Mücadele Yükseltilmeli”
"Bu görüntülerin ardından hangi hukuktan, hangi hukuki süreçten bahsedilebilir" diyerek sözlerine başlayan avukat yoldaşımız, kısaca devletlerin zindan politikasına değindi. 19 Aralık Katliamı öncesinde de zindanlarda katliam yapıldığını ve devletin devrimci tutsakları toplumdan tecrit ederek aslında toplumdaki devrimci mücadeleyi sindirmek istediğini belirtti.
Ardından Türkiye ve Kürdistan'daki zindanlarda uygulanmakta olan hak ihlallerine, işkence ve tecrit ilişkin bilgileri aktardı. Bir saatlik avukatlık görüşünün bile çeşitli şekillerde engellendiğini ve devletin hiçbir hukuk kurulını tanımadığını belirten yoldaşımız “Hak ihlallerine uğrandığında çeşitli itiraz yolları var. Fakat böyle bir devlet mekanizmasında bundan sonuç alabilmeniz genellikle o hak ihlalini yaşayan tutsağın tahliyesinden sonraya kalabiliyor. Hatta bazen sonuç da alamıyoruz” dedi.
Devletin tüm saldırılarına rağmen zindanlarda devrimci tutsakların iradesini teslim alamadığını ve saldırılara eylemlerle karşılık verildiğini belirten avukat yoldaşımız, dışarıda da aileleri ve yoldaşları olarak zindanlardaki hak ihlallerine karşı daha güçlü bir mücadeleyle ancak bunları engelleyebileceğimizi çünkü burjuvazinin hiçbir hukuki kuralı, insan hakkını tanımadığına dikkat çekti.
“F Tipleri Devrimci Tutsakların Komün Yaşamını ve Dışarıyla Bağını Yok Edemedi”
Ardından 19 Aralık Katliamı'nda Bayrampaşa Cezaevi'nde olan bir yoldaşımız devletin vahşetini ve buna karşın tutsak yoldaşların yenilmez iradesini ve savaşını aktardı.
Devrimci tutsakların zindanlarda devleti yenilgiye uğratan bir mücadele geleneği yarattığını belirten yoldaşımız, o süreçte tutsak ailelerinin de bir araya gelerek çok zorlu ama güçlü bir mücadele verdiğini aktardı.
"Eğer dışarıda yoldaşlarımız, ailelerimiz güçlü bir mücadele vermeselerdi hem daha fazla yoldaşımızı kaybeder hem de F tiplerinde çok daha fazla hak gasplarını o günlerde yaşamak zorunda kalırdık. Devlet F Tipi zindanları devrimci tutsakların komünist yaşamını ve aileleri ve yoldaşlarıyla bağını koparmak amacıyla inşaa etti ama başaramadı. Bugünkü saldırıları da aynı sebeple artarak devam ediyor. Bizlere düşen tutsak yoldaşlarımızın dışarıdaki sesi olmak ve mücadeleyi yükseltmektir" dedi.
“17 Yıl Geçmesine Rağmen Aynı Acıyı Duyuyoruz”
19 Aralık 2000 Zindan Katliamı sırasında kızı zindanda olan bir annemiz de o süreçte yaşadıklarını aktardı. Katliamın ardından ailelerin çocuklarının hangi cezaevine gönderildiğini öğrenmek için çok çaba harcadıklarını belirtti. Aileler olarak çok zorlu bir mücadele verdiklerini ve ancak bu mücadelenin sonucunda çocuklarının yerini öğrenebildiklerini ve yine büyük bir mücadeleyle F Tipi zindanlarda görüşlere girebildiklerini ve devrimci tutsakların pek çok haklarını yine açlık grevi, ölüm orucu ve fiili eylemlerle kazandıklarını belirtti.
19 Aralık 2000 yaşanan vahşetin çok derin izler bıraktığını, binlerce kişiye büyük acılar yaşattığını belirten annemiz. Aradan 17 yıl geçmesine rağmen bir çok insanın hafızasındaki etkilerinin silinmediğini, aynı acıyı yaşadıklarını belirtti. Aradan 17 yıl geçmesine rağmen bugün hala 19 Aralık sürecinden konu açıldığında kızım o günleri anlatmakta güçlük çekiyor” dedi. 19 Aralık öncesinde cezaevlerinin koğuş sisteminde olması nedeniyle görüşler sırasında devrimci tutsakların ailelerin birbiriyle de tanışmasını kaynaşmasını sağladığına değinen annemiz, “Bizler aileler olarak birbirimizi tanıyor biliyorduk. 19 Aralık katliamı yaşanınca da her birimiz ayrımsız çocuklarımızın nerede olduğunu öğrenmeye çalışarak başladığımız mücadeleyi kenetlenerek ve birlikte hareket ederek büyüttük.
“Birbirimizi Bulup Kenetlenmeliyiz”
Bayrampaşa'yı anlatan yoldaşımızın dediği gibi o mücadeleyi vermeseydik çok daha fazla çocuğumuzu yoldaşımızı kaybedecektik. Ve bugün F tiplerinde kısıtlı koşullarda da olsa görüşlere girebiliyorsak o günlerde devrimci tutsaklar ve aileleri olarak verdiğimiz mücadele sayesindedir. Bugün de biliyoruz ki pek çok zindanda işkenceler, sürgünler, görüş yasakları, avukat kısıtlamaları yaşanıyor. Saldırılar artarak devam ediyor. Şimdi de devrimci tutsakların aileleri ve yoldaşları olarak birbirimizi bulup kenetlenmemiz ve mücadeleyi yükseltmemiz gerekiyor” dedi.
Devletin Zindan Katliamları Tarihi...
Bir başka yoldaşımız 94-2003 arasındaki süreçte tutsak olduğunu belirterek, devletin zindanlardaki devrimci tutsaklara yönelik saldırı politikalarına değindi. Devrimci tutsaklara yapılan saldırıların aynı zamanda emekçilerin, ezilenlerin, yükselen devrimci mücadelesinin sindirilmesine yönelik bir saldırı olduğunu belirtti. Devrimcilerin, emekçileri, ezilen halkları bilinçlendiren, mücadeleye yönelten bireyler olmaları nedeniyle devletlerin her zaman zindanlarda devrimci tutsakları toplumdan tecrit ederek yalnızlaştırmaya, kişiliksizleştirmeye çalıştığını söyleyen yoldaşımız, 19 Aralık katliamı öncesinde de ard arda yaşanan Ulucanlar, Burdur, Buca vb. zindan katliamlarının 19 -22 Aralık Zindan Katliamı'nın hazırlığı olduğuna dikkat çekti. Devrimci tutsakların 1970'li yıllardan bu yana asla baş eğmeyen, teslim alınamayan bir irade ve mücadele geleneği yarattığını belirten yoldaşımız, özellikle 19 Aralık sürecinde dışarıda devrimci tutsakların yoldaşları ve ailelerinin mücadelesinin, toplumdaki mücadeleyi de ileri taşıdığını belirtti.
“Dışarıda OHAL, Zindanlada Saldırılar Devrimci Mücadeleyi Yok Etmek İçin”
Bugün dışarıda OHAL süreciyle, zindanlarda ise sürgün, işkence, tecrit, hak ihlalleriyle yine toplumdaki devrimci mücadelenin sindirilmeye çalışıldığını ifade eden yoldaşımız, tutsak yoldaşlarımızın asla teslim olmayacağını, teslim alınamayacağını biliyoruz. Bizlerin de bir mücadele birikimimiz var. Zindanlardaki devrimci yoldaşlarımızın sesini yükseltmek ve dışarıdan da devrim mücadelesini büyütmek için bir arada olmamız gerekiyor. Tutsaklarla Dayanışma İnisiyatifi olarak bir araya gelmemiz de bu nedenledir. Bizler daha fazla devrimci tutsağın ailesini, yakınlarını ve devrim mücadelesine duyarlı insanları bu mücadeleye katmaya çalışıyoruz” dedi.
Elazığ zindanından yeni tahliye olan bir yoldaşımız ise oradaki işkence, tecrit ve yasaklara değindi. Çeşitli eylemlerle kadın tutsakların bu insanlık dışı saldırılara karşı koyduğunu ve 43 gündür açlık grevi eylemini sürdürdüklerini aktardı.
“Tutsakların Her Anını İşkenceye Dönüştürmek İçin İnşa Edilen Zindanlar”
F Tipi cezaevleriyle yetinmeyen devletin yüksek güvenlikli zindanları ard arda inşa etmeye devam ettiğini ifade eden yoldaşımız “Devlet her seferinde insanı şaşırtan bir mühendislik harikası örneği zindanlar inşaa ediyor. Öyle ki, koridorlarından hücresine, yatakhanesinden havalandırmasına kadar yaşadığınız her an tutsaklara işkenceye dönüşüyor. Merdivenden indiğinizde, suyu açtığınızda, bir eşyayı hareket ettirdiğinizde, size ve yoldaşlarınıza işkenceye dönüşen bir sistem yarattılar” diyerek devletin F tiplerinin inşasında bile devrimci tutsaklara nasıl bir tecrit ve işkencenin hedeflendiğine dikkat çekti.
“Uzun Devrimci Mücadele Geleneğine Sahibiz”
“Bizim en büyük avantajımız mücadeleyle henüz tanışmış bir devrimci yoldaşımızın dahi zindana gittiğinde nasıl bir tavır koyacağını bilmesini getiren sağlam bir mücadele geleneğinin devrimci tutsak yoldaşlarımız tarafından yaratılmış olmasıdır. Bizler gerek tutsaklığı yaşamış yoldaşları olarak, gerekse eşleri, çocukları, anneleri, babaları, kardeşleri olarak hem zindanlardaki mücadeleyi, hem de dışarıdaki mücadeleyi büyütmek çabasındayız. Zaman zaman eksik düşünebiliyoruz. Bazen sadece aileler, bazen sadece yeni yoldaşlar üzerinden gidebiliyoruz. Ama mücadele deneyimimiz bize şunu öğretti ki, zindanlardaki yoldaşlarımızın mücadelesi ile dışarıda verdiğimiz devrim mücadelesi birbirini besleyen birbirinden ayrılmayan bir bütündür” dedi.
“12 Yaşımda Bu Vahşet Karşısında Dona Kaldım”
Sonra bir başka genç yoldaşımızın 19 Aralık katliamına ilişkin anıları ise devletin vahşetinin onu hiç tanımayan bir çocuk ve insanlar üzerinde nasıl bir etki yarattığını anlatıyordu. Genç yoldaşımız “Ben henüz tutsaklık yaşamadım. 19 Aralık katliamı yaşandığında 12 yaşındaydım. Okuldan eve geldim ve televizyonda az önce sinevizyonda izlediğimiz devrimci tutsakların cezaevinden yanmış şekilde çıktıkları görüntüler vardı. Televizyonun karşısında öylece dona kaldım. Bir devlet zaten dört duvar arasına koyduğu insanı niye yakar ki, bu nasıl bir vahşet diye düşündüm. O süreçte bu konuda soru sorabileceğim nedenlerini öğrenebileceğim kimse yoktu. Yıllarca aklımda devletin yarattığı o vahşetin görüntüleri ve soruları kaldı. Sonra devrimcilerle tanıştım. Hatta o görüntülerde izlediklerim yoldaşım oldu. Bugün devletin ve zindanların varlık nedenlerini biliyorum. Faşist devletin -her ne kadar o zaman bu terimi bilmesem de- vahşetine tanık olmuştum.
“Bir Saatlik Görüşe Girerken Kaç Demir Kapı Üzerimize Kilitleniyor”
Bugün tutsak yoldaşarın arkadaş görüşüne gidiyorum. İlk görüşe gittiğimde yaşadığım şuydu: Görüş için içeri girdiğinizde bir çok aramadan ve güvenlik önleminden geçiriliyorsunuz ve bir saatlik görüş için görüş yerine varıncaya kadar üzerinize defalarca demir kapılar kilitleniyor. Bu uygulama devletin nasıl bir faşizm uyguladığını gösteriyor. Diğer yandan devrimcilerden korkusunu yansıtıyor. Sadece bu yaşatılanlar bile zindanlarda mücadele eden yoldaşlarımızın dışarıdaki sesi olmak ve devrim mücadelemizi dışarıda büyütmek için yeterli diye düşünüyorum. Kaldı ki, bugün de devletin zindanlardaki saldırıları artarak devam ediyor. Bizler de dışarıda buna karşı mücadeleyi yükseltmek zorundayız” dedi.
Tutsaklığı yaşayan yoldaşlar ve yakınları 19 Aralık katliamı süreci ve zindanlara ilişkin mücadeledeki anıları ve deneyimlerini birbirleriyle paylaştılar ve daha iyi bir mücadeleyi örebilmek için daha sık bir araya gelmek gerektiğini belirttiler.
Paylaşımların ardından Grup Munzur ve Grup Alamor sahne alarak devrimci tutsak yakınlarına müzik dinletisi verdi.
Etkinlik 19 Aralık Pazartesi günü saat 13.00'de Bakırköy Kadın Kapalı Hapishanesi önünde yapılacak basın açıklamasına katılım çağrısıyla son buldu.