Cizre “bodrumlar”ında 2015 yılında yaşanan katliamlar hepimizin hala hafızalarında. Sokağa çıkma yasakları sırasında şehre yağan bombalardan kaçan insanlar, sığındıkları bodrum katlarında kimyasal silahlarla yakılarak öldürülmüşlerdi. “Batı”nın sessizliğe gömüldüğü o günlerden bu yana belki uzun bir zaman geçti, ancak bu sefer benzer ölümler “batı”daki bodrumlarda yaşanmaya devam ediyor.

Evlerinin üstüne yağan bombalardan kaçıp İstanbul’a sığınan bir Suriyeli, Esenyurt’ta bir mahallede kaldığı bodrum katının su basmasıyla boğularak can verdi. Sadece birkaç saat süren şiddetli yağmurla birlikte İstanbul’un Esenyurt gibi yoksul bölgeleri, kötü altyapısından kaynaklı su baskınlarıyla mücadele etmek zorunda kaldı.

Salgın devam ederken bizler de kendi “normal”leşme sürecimizi yaşıyoruz. Çünkü her şiddetli yağıştan sonra yoksul bölgelerde su baskını olması “normal”... Böyle yerlerde savaştan kaçan Suriyelilerin yaşaması da “normal”... Bu insanların paralarının sadece bodrumlarda yaşamaya yetmesi de “normal”... Yaşadıkları bodrumların yağış sonrası su basması da “normal”... Savaştan kaçan insanların bodrumlarda ölmesi “normal”...

Yaşanan bu “normal” şeylerden sonra Esenyurt’ta olayın gerçekleştiği bölgeye hemen çevik kuvvet polislerinin sevk edilmesi, bakanların hemen “geçmiş olsun” açıklamaları, hayatını kaybeden mülteci için kullanılan “Suriyeli misafirimiz” tanımı ya da “o bölgede bodrumlarda yaşanmasını yasaklayacağız” demeçleri, sanırız bizim “normal”imizin artık başkalarını tedirgin etmeye başladığını gösteriyor.

Ve umarız bizim “normal”imiz bize bunları yaşatanların dünyalarını çok yakında yerle bir eder.