Nereye baksak büyük bir bunalmışlık. Herkes çıkış arıyor. “Tek adam” a karşı, “saray faşizmine” karşı bir çıkış... Birlik, cephe, ittifak... Soruna nereden bakıldığı ve nasıl tanımlandığı belirleyici önemde. Yanıtlar da ona göre beliriyor çünkü.
Sorun “solun güçsüzlüğü” olarak ele alınıp bunun üzerinden bir yaklaşım belirlendiğinde, kaçınılmaz olarak bir “hadi tüm güçleri birleştirelim”e varılıyor. Ve bu “birleşmenin” kendisi, bilerek ya da bilmeyerek, bir likidasyon ile birlikte gelişiyor. Seçim, sandık, sokak... “Saray faşizmi”nin yıkılması veya geriletilmesi! Ufuk bununla, düzenin içiyle sınırlı.
Eğip bükmeye gerek yok. Sorun, devrimi pratik politika olarak ele alan, kitleleri devrimci bir iktidara odaklayan devrimci odak yaratmaktır; bir sandık muhalefeti değil. Böyle bir odak yoksa kurulur, varsa güçlendirilir.
İkinci mesele, sınıfın ve emekçi kesimlerin öz örgütlerinin yaratılması ve olanların güçlendirilmesidir. Bizzat sınıfın, her rengiyle sınıfın, kendi en ileri kesimlerinin öncülüğünde örgütlediği yapılardır. Sınıf, bunlar aracılığıyla kendi mücadele birliğini kurar ve geliştirir. Her gün sanayi bölgelerinde, işletmelerde, mahallelerde, tersanelerde sürüp giden mücadele ve savaşım araçları olarak kuruluyor ve genişliyorlar. Güçleniyorlar.
Üçüncü mesele, çelişkilerin bu kadar keskinleştiği, toplumsal gerilim ve kutuplaşmanın böylesine arttığı şartlarda, burjuvazi üzerindeki zaferin kaçınılmaz koşulu olan “zor”un örgütlenmesidir. Her düzeyde, her alanda... Bu yapılmadan faşizmden, burjuva düzenden kurtuluş bir ham hayaldir!
Emekçi sınıflar, ezilen halklar öfke dolu, patlamanın eşiğinde akacak kanal arıyorlar. Ama bugün yönelinecek yer sandık, Meclis, “kurumsal siyaset” değil. “Seçseniz de görevden alırız” diyenlere karşı “görevden alsanız da yeniden seçeriz” diye meydan okumak!.. Bu kısırdöngüye hapsedilmiş bir akıl ile varılacak bir yer yok.
Azgın ve bunaltıcı saldırıların yoğunlaştığı dönemler, biriken öfkenin patlamaya en yakın olduğu dönemlerdir aynı zamanda. Unutulmasın. Yedi yıl önce tam da böylesi günlerden geçerek akmıştı Taksim’e o öfke. Toplum, meydan okuyan kararlı seslerin peşinden gitmeye hazır.