Yüzlerce, binlerce kişinin Corona virüsten öldüğü günlerdeyiz. Rakamlarla ifade edilince hem uzak, hem de soğuk rakamların dili…

Bir de o rakamların içinde olmayan hayatımızın içinden ölümler yaşıyoruz. Yaşamımızın bir yerlerinde birbirimize dokunduğumuz, birlikte birçok şeyi paylaştığımız insanların ölümleri… İşte onlara alışmak zor, hiçbir ölüme alışılamıyor… Rakamların içinden çıkıp gerçeklik oluyor o zaman ölüm!.. Ve dağlıyor yüreğimizi!.. Çaresizlik duygusu veriyor!.. Yaşatamamış olmanın çaresizliği!!!

Ama aslında hayır! Anılarımızla, paylaştıklarımızla, birlikte yaratılan değerlerle yaşatıyoruz kaybettiklerimizi… Gidenlerimizi.

Saray Ercan; Dersimli, 4 çocuk annesi bir kadın... Çocuklarından en büyüğü, kızı tutsak düştüğünde tanıştım kendisiyle... Çok renkli kişiliği olan, renkli olduğu kadar da çocuklarına düşkün olan bir ana…

Aylardır yoğun bakımda verdiği yaşam mücadelesine yenik düşen Saray Annemizi kaybettik dün akşam (15 Nisan 2020). Cenaze memleketi olan Dersim’e doğru yolda şimdi… Korona’dan dolayı sadece 3 kişiye izin vermiş kaymakamlık. Eşi, oğlu ve de kardeşi…

Annemiz felç geçirip hastaneye kaldırılmıştı Coronadan çok önce. Sonra hastanede beyinde tümör olduğu anlaşıldı. Uzun süre yoğun bakımdaydı. Bir ara eve çıkardılar, evde de 1 gün kalabildi sadece, çünkü solunum yetersizliği çekiyordu ve solunum cihazına bağlanması gerekti. Hemen hastaneye kaldırıldı yeniden, yoğun bakımda solunum cihazına bağlandı. Ailesi dahil kimseyle görüşemiyordu. Coronadan kaynaklı hastanelere gidilemediğinden, hastane telefonla arayıp bilgi veriyordu aileye.

65 yılı kah mücadeleyle, kah çocuklarını büyüterek, kah yaşam kavgası içersinde dolu dolu geçiren annemiz, yaşam mücadelesine yenik düştü. Ailesi, sevenleri ve dostlarının yüreğinde büyük bir acı bırakarak veda etti yaşama.

95 yılından 2000’lere kadar Bayrampaşa zindanında kalanların çoğu tanır onu. 19 Aralık 2000’den sonra götürüldüğümüz Bakırköy Kadın Tutukevinde kalanlar da tanır. Hatta devrimci tutsakların görüşçüleri, aileleri de tanır Saray Ercan’ı. Her hafta kızının görüş gününü asla kaçırmayan sadık bir ziyaretçidir o. Kızı içerde o dışarıda “oy mapusluk, mapusluk” türküsünü söyleyendi!

96’da zindanlarda ölüm oruçları yaşanırken ailelerimiz de cezaevi önlerinde, meydanlarda, bakanlıklarda bir çok yerde eylem halindeydi, çocuklarını yaşatabilmek için. O ailelerden biridir aynı zamanda Saray Anamız.

19 Aralık katliamı yaşanırken; katliamı duyar duymaz Bayrampaşa’nın kapısına koşuyorlar tüm analar, aileler ve ilk gözaltına alınanlardan biri oluyor annemiz. Şefinur’un annesi ile aynı hücrede gözaltındadır... “Bırakmıyorlar ki bir şey yapalım”.Çaresizce gözaltında geçirdikleri geceyi anlatmıştı, Bakırköy cezaevinde ziyaretimize geldiğinde. 

Saray Anne’yi tanıyanlar bilir çocuklarına ne kadar düşkün olduğunu. Çocuklarından birinin kılına zarar gelse kıyameti kopardığını! Hele yıllarca zindan kapılarında beklediği ilk göz ağrısı Ayfer’i!..

Unutmayacağız seni…