< İşçiler “Kürsü Bizim” Dedi

Makale Dizini

“Farklı iş kollarından, fabrikalardan işçiler olarak; krizi, işten atılmaları, fabrika sorunlarını ve çözüm yollarını birlikte tartışacağız” diyen işçiler, İzmir’in ardından İstanbul’da da toplanıyor.

Bugün saat 12.00’de Şişli Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde “#KonseyHerYere #KonseyHerYerde” şiarıyla başlayan etkinlikte işçiler arkadaşlarını 1960’lardan bugüne Türkiye’de işçi sınıfı mücadelesini ileri taşıyan eylemlerin kısa görüntüleri ve son yıllarda dünya çapında yankı uyandırmış küresel eylemleri izleterek, işçi müzikleri ile karşıladı. Salonun girişinde ise şu an sürmekte olan işçi eylemlerinin resim sergisi vardı.

"Konsey Her Yerde Konsey Her Yere" sloganı ile başlayan etkinlikte Kolaylaştırıcı kısa bir konuşma yaptı, "İstanbul ve çevresinin pek çok yerinden işçiler bir arada. İTK girişimi ve eylemdeki işçiler olarak bu organizasyonu büyük çaba göstererek düzenledik. Daha önce söylenmeyenleri söyleyeceğiz" diyerek işçilerin eylemlerde, röportajlarda söylediklerini videolarla paylaştılar. İşçi sınıfı mücadelesinde ölümsüzleşenler için saygı duruşu yapıldı.

Etkinliğe katılanlar metal işçileri, tekstil işçileri, mobilya işçileri, güvenlik işçileri, işsiz işçiler, otomotiv işçileri, plastik sanayi, inşaat işçileri, mevsimlik gıda işçileri, ayakkabı sanayi, kaynak işçileri, belediye işçileri, göçmen işçiler, montaj sanayii, gıda hizmet sektörü, matbaa işçileri, temizlik işçileri.

İlk konuşmayı İşçi Temsilcileri Konseyi Hazırlık Komitesi adına Ali Ekber Erarslan yaptı ve “Sorunlarımız ortak. Karşılaştığımız krizler artık aşılamıyor. İşsizlik, pahalılık alım gücümüzün kalmaması bizi yaşamdan kovuyor. Ya yaşam, ya ölüm sınırına gelmiş bu sistemi yeniden yaratmak bizim tarihsel görevimizdir. İşçi eylemleri her geçen gün artıyor. Komite ve konseyler bizi, mücadelemizi birleştirecek. İşçi sınıfının kurtuluşu kendi eseri olacaktır” dedi.

Eylemdeki Kale Kayış işçilerinden Alihan “Kale Kayış İşçileri Yalnız Değildir” sloganıyla geldi kürsüye. İşyerinde çalışma koşullarını anlattı. “6 kişi başladık bu örgütlenme sürecine. Bu şartların örgütlenerek düzeleceğini düşündük. Bilinçsiz olmamıza rağmen, o kadar kişiye ulaştık, örgütlendik. Patron baskısıyla 172 kişiden 30’a düştük. Yeniden çalıştık ve sonuç olarak 133 kişiyle yetki belgesine ulaştık. 80 kişi iş durdurma kararı aldık. Ama sabah kapıya geldiğimizde 5 kişi kalmıştık. Israrlı sloganlarla gün içinde 155 kişiye ulaştık. Rıdvan Budak patronla görüşene kadar 155 kişi eylemi sürdürdük. Rıdvan Budak’ın bizim adımıza patronla görüşmesinin ardından 155 kişiden 104’e düştük.

Sendika ‘bir şey yapmanıza gerek yok, biz sizin yerinize yaparız’ diyor, hiç bir eylem önerimize yanıt vermiyor.

120 günün sonunda sendikalar patronlarla toplantı yaptı, bizim haklılık oranımız %100’den %16’ya düştü. ‘Patron tazminatı alın, ayrılın işten’ dedi.

Sendikacılar lüks evleri, arabaları, sınırsız sodexoları var, ama biz grevdeki işçilere verecek ödenekleri yokmuş. Konuşacak kürsü her zaman bulamıyoruz. İlk defa İTK’da bulduk, düşüncelerimiz İTK ile gelişiyor, yaygınlaşıyor.”

“Savaşan işçiler yenilmezler”, “KHK’lar Gidecek Biz Kalacağız” sloganı ile kürsüyü Zeytinburnu Belediyesinden KHK ile ihraç edilen Kenan Güngördü geldi. 484 gündür eylemde olan  Kenan, “Günden güne daha yoksullaşıyoruz. Sesimizi çıkarmazsak, sokağa çıkmazsak bu devam edecek. 136 bin kişi bir anda işsiz kaldı, ama çıt yok. Artık KHK’sız işten atmalar başladı.

Bir şey yapmalıyız. İTK böyle bir şey. Bir şey yapacaksak biz yapacağız. Azız, ama biz yapacağız. Sokaktaki insanların inanılmaz öfkeli ama örgütsüz olduğunu söyleyen Kenan, şimdi İstanbul’da KHK’lılar platformu kurulmaya çalışıldığını bunu diğer illere de yaymaya çalıştıklarını söyledi. “Asla boyun eğmeyeceğim. Hapse de atsalar, öldürseler de boyun eğmeyeceğiz. Tarihe onurlu işçiler olarak geçeceğiz. Asgari ücrete, ne yiyeceğimize egemenler karar veriyor. Örgütlü ve güçlü olsak bunu bizsiz yapamazlardı, izin vermezdik. İTK bizim için bir şans, bunu güçlendirelim, diğer illerde de kuralım. Amacımız aynı ise aynı çatı altında toplanabiliriz” diyerek sözlerini bitirdi.

Metal sektöründen Erkan söz aldı ve “22 yıldır metal işkolunda farklı alanlarda çalıştım. Kapitalizmin amansız sömürüsüne karşı itirazımız var, birlikte yol almalıyız. Dünyanın her yerinde sömürü aynı. Fabrikalar Tarlalar Siyasi İktidar Her Şey Emeğin Olacak” diyerek sözü Tekstil işçisi Bekir’e bıraktı. Bekir de “Hepimizin sorunları aynı. Tek alternatifimiz var, bir araya gelmek. Dilimiz, dinimiz, ırkımız, siyasetimiz ne olursa olsun, komite konseylerde birleşmeliyiz” dedi.

Antep’ten inşaat işçisi Kahraman, “Sorunlarımız aynı ama sorunlarımızı konuşmak yerine kurtuluş için ne yapmalıyızı konuşmalıyız. Her koşulda ölüyoruz, madem öyle emeğin kurtuluş mücadelesinde verelim hayatımızı” dedi.

İzmir İTK Hazırlık Komitesi’nden Şahin söz alarak komitesi adına bu konuşmayı yaptığını söyledi, “Patronlar, sermaye sınıfı tepeden tırnağa örgütlü. Ve işçilere böyle saldırıyorlar. İşçilerin örgütü olan ve işçilerin okulu olması gereken sendikalar işçilerin değil patronların çıkarlarını kolluyor.

Öğrenciler, aydınlar, çevreciler örgütlendiler, mücadele verdiler ama başaramadılar. İşçi sınıfı tarihin en ilerici en devrimci sınıftır.

Sağda solda homurdanma, söylenme dönemi bitti. Artık duvara dayandık, gidecek yer yok. Gün, işçilerin çekici eline alma ve kurtuluşa kadar bırakmama günüdür. Tek güçsüzlüğümüz örgütsüzlüğümüz. Biz milyonlarız. Yaşananlardan şikayetçi miyiz? Haydi konseye...

“Konsey her yere konsey her yerde” sloganlarıyla kesilen konuşmanın devamında “İşçi sınıfının kurtuluşu sınırların aşıldığı yerde başlar. Yasalar, kanunlar onları özgürleştirirken bizi köleleştiriyor. Konseylerin sınırı tam bir sınırsızlıktır. Yaşamın her alanında tam bir sınırsızlık. İşçi sınıfının evrensel ilkelerine bağlı sınırsız mücadeledir konsey. Biliyoruz ki zaferimiz kesindir”


Göçmen işçiler adına, Ferhat söz aldı. “Suriyeliler adına bir STK’da çalışıyorum. Suriyeli emekçilerin nazileri aratmayan yöntemlerle toplandığı, kitlesel zulme uğradığı günlerdeyiz. Suriyeliler merdivenaltı atölyelerde günde 12 saat çalışıyor. Burayı çok sevdiklerinden değil, geçici koruma statüsü verildiğinden. Başka ülkeye gidemez, uluslararası anlaşmalardan faydalanamazlar. Geçici Koruma Statüsü ile TC dev bir halklar hapisanesine dönüştü. Hastanelerde, okullarda haraçlar toplandı, ucuz işgücü olarak kullanıldılar. Suriyeliler burada günlük güneşlik yaşıyormuş gibi, 7-8 senedir TC’ye fon akıtıldı ama, mülteciler sokakta hayatta kalma savaşı verdi. Ve şimdi Suriyeliler bir anda illegal ilan edildi. Mültecilerin gerçek dostu devrimcilerdir, Dünya halkları kardeştir” dedi.

Matbaa işçisi Havva “4 aydır bir matbaa firmasında çaycıyım. %20’si kadın işyerinde ve daha çok idari bölümdeler. Ücretler çok düşük, asgari ücret, tek avantaj, gününde alabilmek. Pazarlamada çalışan işçileri patronlar gece 23.00’te dahi arıyorlar. Birleşirsek güç oluruz, bölünürsek hiç oluruz” dedi.

Sibaş işçilerinin mesajını ise basın emekçisi Gamze okudu.

Metal Sektörü’nden Erdal söz alarak Ereğli Demir-Çelik’teki çalışma koşullarını anlattı, herkesin siroz hastası olduğunu söyledi. Küçücük bir ilçede en ünlü özel hastanelerin olduğunu ve bu hastanelerin burada kronikleşen siroz nedeniyle olduğunu söyledi. Esenyurt’ta bir metal fabrikasında ise insanların her gün 60 derece sıcakta çalıştığını, havalandırmaların ise sadece makinaları soğutmak ve verimi arttırmak için olduğunu anlattı.

Kadıköy işçi komitesi adına Kurtuluş gelerek “İTK’yı heyecanla takip ediyorum, Sendikalar işçilerin sorunlarına çözüm bulamıyor, son yıllarda buna çözüm olarak yeni sendikalar kurulma yoluna gidildi, ancak bunun da ne derece işe yaradığı ortada” dedi.

Şu an eylemde olan Özsüt işçileri geldi ard arda kürsüye. Kerem eylem sürecini anlattı, keyfi tutumlar, sürgünler, haklarını alamama vb sorunlarını dile getirdi.

Rabia ise 9 aydır çalıştığını, maaşlarda istikrarsızlık olduğunu, borçları ve kiralarının biriktiğini, zor duruma düştüklerini anlattı. Çocuklu, ev geçindiren işçilerin durumunun daha kötü olduğunu söyledi, “Çalışıyorduk ama borç içindeydik. Bu böyle olmayacak dedik, eyleme çıktık.

Bu kadar büyüyeceğimizi bilmiyorduk. Gittikçe büyüdük ve destek aldık. Sadece bizim başımıza gelmiyor, herkes bunu yaşıyormuş güzel bir deneyim oldu” dedi.

Cansu, “2 yıldır çalışıyorum ama, son 1 yıldır sürekli gecikiyordu maaşlar. Son 3 ayda hiç alamadık. Yol parası bulamıyorduk işe gelmek için, sadece yemek paramız geliyordu. İçeride de baskılar vardı, istemiyorsanız çalışmayın diye.

Şubem kapatılınca işten çıkmak istedim, ama tazminatımı ancak maaşlar ödendikten sonra vereceklerini söylediler. Haziran ayında işten çıktım ama bir sürü borcum vardı. Umut abi bir eylem başlattı, biz de katıldık.

Ailem haklı olduğumuzu biliyor ve destekliyor. 16 arkadaşımız maaşını aldı. 2 arkadaşımız alamadı, onlar için eylemi sürdürüyoruz.

Bizim eylemimizi gören 11 arkadaşımız Kadıköy şubesinde oturma eylemi yaparak bize destek verdi” dedi.

Umut gelerek, “İşe başlarken, 15 gün sıkıntı olacağı söylendi, ama 60 gün sürdü. Çalıştığım Özsüt, AVM içindeydi ve AVM’ye borçları olduğu için el konuldu. ‘maaşımı vb verin, çıkayım işten’ dedim, ‘sen çalış, Temmuz’dan sonra veririz’ deniliyor. İTK’dan arkadaşlar destek olacaklarını söylediklerinde, 3 Temmuz’da eyleme başladım. Özsüt, kurulduklarından bu yana ilk defa bir eylemle karşılaştı ve aynı gün maaşım yattı. Ayın 11’ine kadar herkesin maaşının yatacağı söylendi, yatmayınca 13 Temmuz’a eylemlere başladık. Arkadaşlarımız hayatında ilk defa eylem yaptı, ozalit tuttu. Ve 16 arkadaşımızın maaşı yattı.

2 kişi kaldı şimdi. Sonra içerideki arkadaşlarla görüşmeye çalıştık, şu an eylemde olan 11 arkadaşımız var, onları selamlıyoruz.

1 hafta içinde çok ilginç şeyler yaşadık, öğrendik, bilinçlendik. Son günlerde Özsüt’ün cirosunun düştüğünü vb öğrendik. Meydan AVM’deki ÖZSÜT’te ‘Grev yapmayana 1 aylık ikramiye verilecek’ vb denilmiş, yarın Meydan AVM’deyiz.

Salı’ya kadar müddet verdik, arkadaşlarımızın hakedişleri yatmazsa, Özsüt önünde hepimizi zorlu bir süreç bekliyor” dedi.


Gıda Hizmet sektöründen Nuraylin geldi ve “Marketlere bakan bir firmada çalışıyorum. Kadın olarak yaşanan zorluklar var. Bu sıkıntıları toplantılarda sıklıkla dile getirirsek, işten atılmakla tehdit ediliyoruz. Pek çok sıkıntılarımız var. Ancak birleşerek mücadele edebiliriz” dedi.

Bilişim metal işçisi Murat, “Pek çok işyerine göre daha iyi koşullarda çalışıyoruz. Ancak ekonomik sıkıntılardan kaynaklı işten çıkarmalar yaşıyoruz. Birlikte mücadele ederek aşabiliriz bunları” dedi.

Verilen yarım saatlik arada herkes birbiriyle sohbet etti, işçiler kısa bir müzik dinletisi verdi. Etkinlik yeniden başlamadan, Kenan Güngördü’nün 500. gün eyleminde 10 Ağustos günü 17.00’de Zeytinburnu Adliye Meydanı’nda yapacağı eylemin duyurusu yapıldı.

Tekel işçisi Yılmaz konuşmasını DİK adına yapacağını söyleyerek “Birlikte ve bir aradaysak kırılmayız. Üretilebilir olan her şey bizim eserimiz, ama biz hiçbir şeyiz. Her şeyi üreten bizsek, biz her şey olmalıyız” dedi.

Plastik sanayiinden Makbule “En son kürsüye çıktığımda, 13 yaşında 23 Nisan şiiri okumuştum” diyerek aslında tüm işçilerin duygularına tercüman oldu.

“1,5 yıldır plastik fabrikasında çalışıyorum, oto sanayiine parça üretiyoruz” dedi Makbule, “Biz de haklarımızı yeterince alamıyoruz. Çalıştığımız koşulların işçi yaşamı için uygun olmadığını düşünüyorum. Koruyucu giysi, eldiven verilmiyor ve işçi sayısı azaltılıp işyükü artırılıyor. Biz de maaşımızı zamanında alamıyoruz ve fazla mesaimiz geç yatırılıyor. Burada konuşmaları dinlerken hepimizin sorunlarının aynı olduğunu farkettim”.

İnşaat işçisi Osman da “Ekmeğini kazanırken yaşamını yitirenleri selamlıyorum. İmparatorlar, diktatörler adları kalsın diye devasa yapılar inşaa ettirdiler ve o yapılar yapılırken binlerce işçi, köle hayatını kaybetti. Biz onları, o işçilerin katilleri olarak anacağız. En son 3. Havalimanında yaşadık sıkıntıları. Kölece çalışma koşullarına karşı çıktığımız için gözaltına alındık, adli kontrol yüzünden 6 ay çalışamadım. Sonra iki ayrı şehir hastanesi inşaatında çalıştım, orada da benzer sorunlar var. Örgütlenmek istedik, ama işten atıldık. Sorunların yaşadığı yerde mücadele baş gösteriyor” dedi.

Tekstil işçisi Hasan, “Çalıştığımız yerde 5 arkadaş bir araya geldik ve ne yapabiliriz dedik. Avukatlarla görüştük, haklarımızı öğrendik. Sonra bana ‘terörist Hasan’ dediler. İş durdurduk, eyleme çıktık. Sonunda 500 kişi tazminatı alıp çıktı, biz 50 kişi kaldık.

Örgütlüysek her şeyi elde edebiliriz. Başka çaremiz olmadığını biliyoruz. İşçiler en öne, komitelere...”

3.Havalimanı işçisi Baran, “3. Havalimanı şantiye değil, toplama kampıdır” diyerek yaşanan baskıları, eylemleri ve saldırıları anlattı. Flormar işçilerine de değindi. “Kadınların gücünü 100 metre koşuyla değil, 300 güne yakın eylemde gösterdiler. Ama Petrol İş Sendikası nedeniyle en temel talepleri olan işe dönüşü kazanamadılar. Şişli Belediyesi önünde eylem yapan işçilere DİSK seçimlere az süre kala ‘parti zarar görür’ diye destek olmuyor. İşçi komiteleri bu yüzden çok önemli.

Eylem başlıyor, ama sonuç yok. Pasif eylem yarar getirmez, fiili mücadele şart, saldıracaksınız. Biz Kürdistanlı işçilerle birlik olmazsak, mevsimlik işçilerle olmazsak, onlar bize ulaşamaz, ama biz onlara ulaşabiliriz” diyerek Ahmet Arif’in bir şiiriyle indi kürsüden.

Dilovası kimya sanayi fabrikasından Kamuran geldi, “Karıncalar hep birlikte çalışır ve hep birlikte yaşar. Kur’an insan en üstün varlıktır der. Oysa biz o karıncaların bile birlikte yaşam kültürünü alamamışız. Bütün sorunlarımız işler, maaşlar, haklar mıdır? İşçilerin iktidarını düşünebiliyor muyuz? Bize bir bölge, ülke verilirse yönetebilir miyiz? Kürtler hakkında, LGBTİ hakkında ne düşünüyoruz ya da sokakta öldürülen kadınlar ya da göçmenler... Haberlerde görüp küfrediyor muyuz, yoksa çözümümüz var mı? Ekonomik şartlar iyileşse, iş saatlerimiz azalsa mutlu olacak mıyız? Tüm sorunlar çözülecek mi?

Kürdistan kelimesi telaffuz edilince ne hissettik burada... Roboski katliamı olduğunda iş arkadaşlarımın kahkahalar attığına tanık oldum” diyerek sarı öküzün hikayesini anlattı, “o sarı öküzü vermeyecektik” dedi. DİSk’e de değinerek, sendikaların işçilerin önünde engel olduğunu anlattı, DİSK Genel Başkanlarının milletvekili olmasının kural halini anlattığını hatırlattı.

“Dilovası işçi kentidir deniyor, ama biz işçilere dokunamıyoruz. AKP örgütleniyor, biz neden yapamıyoruz?” dedi.


Göçmen işçi Civan geldi ve tercüman eşliğinde Kürtçe konuştu. “6 yıldır Türkiye ve Dilovası’ndayım. 15 kişinin yaptığı işi yapıyoruz, ama para alamıyoruz. Yerli işçi 2200 alacaksa, biz 1500 alıyoruz. Onu da ancak 3 aydan sonra almaya başlıyoruz. Konut sorunu yaşıyoruz. Çalışsak dahi fazla mesaiye kalmamız isteniyor. Bazen 23.00’e kadar çalışıyoruz, akşam yemeği verilmiyor. Biz işçiler birlikte olmalıyız. 5 parmağın 5’i bir değildir. Bize ‘niye geldiniz’ diyorlar. Ben 12 yaşında buraya geldim. Ailem orada zaten. Ben çocuk olduğum için buradayım, diyecek bir şeyim yok” diyor ve son kelimesi memleketinin ismi oluyor: “Afrin”. Alkışlarla uğurlanıyor kürsüden Civan.

Temizlik işçisi Gamze geliyor ve 29 yaşında, 2 çocuk annesi olduğunu söylüyor, 4 yıldır da ev temizliği yaptığını... “Çocuklarım gün boyu yanımda mesai yapıyor” diyor Gamze ve anlatıyor. “Bir kadın olarak kimseye muhtaç olmadığım için gurur duyuyorum. Sigorta yok, güvence yok, kreş ya da çocukları bırakabileceğim bir yer yok. Çocuklarımla ilgileniyorum diye işi iyi yapamadığımı düşünerek düşük maaş veriyorlar. Ben bu toplantıyı önemsiyorum ve buradan bir oluşum çıkacaksa kadın bir işçi olarak içinde yer almak istiyorum. Bir söz vardır: ‘Kadınlar güneşten önce kalkar, çünkü güneşi kadınlar doğurur

Belediye işçisi Ali Ekber bu defa kendi komitesi adına geldi. “Sokaklarda, duraklarda gördüğüm insanlar gülmüyor, mutlu değiller. Hiç birimiz halimizden memnun değiliz. Ya bir yol bulacağız ya bir yol açacağız. İşyeri komitem adına geldim. Sendikada yöneticilik yaptığım için, sendikaların durumunu daha iyi görüyorum. Buradan bir komite çıkarsa çok mutlu olacağım”.

Ev İşçileri Sendikası’ndan Gülhan Benli de sendika kurduklarını, “sendika olmaz” denilen bir alanda ısrarla sendika kurduklarını, çünkü işçi olarak görülmediklerini söyleyerek “Şu siyaset bu siyaset demeden örgütlenmeliyiz” dedi.

Hizmet taşımacılık sektöründen şoför Kenan, “Buraya bir çözüm arayışıyla geldim. İşçiler olarak birbirimize daha saygılı olmak zorundayız” dedi.

Arada, bir çağrı da 3. Havalimanı işçileri için yapıldı. 27 Kasım günü GOP adliyesinde görülecek olan duruşmaları için destek çağrısı yapıldı.

Gazi Mahallesi işçi komitesi adına metal işçisi Hıdır, yaptıkları İTK çalışmalarını, işçilerle görüşmelerini anlattı.

Yaşasın İşçilerin Mücadele Birliği sloganlarının ardından, yapılan tüm konuşmalardan, sorunlardan, taleplerden derlenen ortak sonuçlara sıra geldi. Kolaylaştırıcı ve yazmanlar ana maddelerde toplamışlardı sonuçları. İzmir’den Şahin ve İstanbul’dan Ali Ekber kürsüye gelerek bu sonuçlar okundu, madde madde salondaki işçiler tarafından oylanarak onaylandı.

İşçilerin bu serbest kürsüsünde öne çıkan maddeler şöyle:

-Sendikalarda örgütlenmeyi, ekonomik, özlük, iş güvenliği mücadelelerini küçüksemeden sendikal sınırlılıkları aşan bir örgütlenme, teorik öncülükle ve politik mücadele ile ekonomik mücadele kazanılır. Hak alıcı fiili mücadele şarttır.

-İşçiler arasında ulusal, dini ayrımcılığa, cins ayrımcılığına karşı mücadele eder, mülteci işçilerle dayanışmayı önceler.

-Evrensel işçi sınıfı yasalarına bağlı, enternasyonal dayanışmayı örme amaçlı sınırsız örgütlenmeyi hedefler.

-Sınıf mücadelesini ileri taşıma, doğanın, toplumun ve dünyanın kurtuluşu için mücadele, işçi sınıfı yalnız kendisini değil toplumun ezilen tüm kesimlerinin kurtuluşu için mücadele eder.

-İşçi Temsilcileri konseyi en yaygın örgütlenmeyi hedefler. Eyleme geçen tüm bileşenleri bir araya getirir, iş kolu ayrımı, kafa-kol emeği ayrımı gözetmez, tüm illerden İTK’larla İşçi Temsilcileri Konseyi Meclisini kuralım, fabrika komitelerini, işyeri ve mahalle komitelerini kuralım.

-Sendikalar karşısında işçilerin örgütsüzlüğüne son vermek için İTK’ların, bağımsız sınıf politikasını esas alalım.

 

Etkinlik, İstanbul’un kavganın başkenti olduğu vurgulanarak, sahnede toplu fotoğraf çekimiyle sona erdi.