< İşçiler “Kürsü Bizim” Dedi-3 - Sayfa 3

Makale Dizini

Gıda Hizmet sektöründen Nuraylin geldi ve “Marketlere bakan bir firmada çalışıyorum. Kadın olarak yaşanan zorluklar var. Bu sıkıntıları toplantılarda sıklıkla dile getirirsek, işten atılmakla tehdit ediliyoruz. Pek çok sıkıntılarımız var. Ancak birleşerek mücadele edebiliriz” dedi.

Bilişim metal işçisi Murat, “Pek çok işyerine göre daha iyi koşullarda çalışıyoruz. Ancak ekonomik sıkıntılardan kaynaklı işten çıkarmalar yaşıyoruz. Birlikte mücadele ederek aşabiliriz bunları” dedi.

Verilen yarım saatlik arada herkes birbiriyle sohbet etti, işçiler kısa bir müzik dinletisi verdi. Etkinlik yeniden başlamadan, Kenan Güngördü’nün 500. gün eyleminde 10 Ağustos günü 17.00’de Zeytinburnu Adliye Meydanı’nda yapacağı eylemin duyurusu yapıldı.

Tekel işçisi Yılmaz konuşmasını DİK adına yapacağını söyleyerek “Birlikte ve bir aradaysak kırılmayız. Üretilebilir olan her şey bizim eserimiz, ama biz hiçbir şeyiz. Her şeyi üreten bizsek, biz her şey olmalıyız” dedi.

Plastik sanayiinden Makbule “En son kürsüye çıktığımda, 13 yaşında 23 Nisan şiiri okumuştum” diyerek aslında tüm işçilerin duygularına tercüman oldu.

“1,5 yıldır plastik fabrikasında çalışıyorum, oto sanayiine parça üretiyoruz” dedi Makbule, “Biz de haklarımızı yeterince alamıyoruz. Çalıştığımız koşulların işçi yaşamı için uygun olmadığını düşünüyorum. Koruyucu giysi, eldiven verilmiyor ve işçi sayısı azaltılıp işyükü artırılıyor. Biz de maaşımızı zamanında alamıyoruz ve fazla mesaimiz geç yatırılıyor. Burada konuşmaları dinlerken hepimizin sorunlarının aynı olduğunu farkettim”.

İnşaat işçisi Osman da “Ekmeğini kazanırken yaşamını yitirenleri selamlıyorum. İmparatorlar, diktatörler adları kalsın diye devasa yapılar inşaa ettirdiler ve o yapılar yapılırken binlerce işçi, köle hayatını kaybetti. Biz onları, o işçilerin katilleri olarak anacağız. En son 3. Havalimanında yaşadık sıkıntıları. Kölece çalışma koşullarına karşı çıktığımız için gözaltına alındık, adli kontrol yüzünden 6 ay çalışamadım. Sonra iki ayrı şehir hastanesi inşaatında çalıştım, orada da benzer sorunlar var. Örgütlenmek istedik, ama işten atıldık. Sorunların yaşadığı yerde mücadele baş gösteriyor” dedi.

Tekstil işçisi Hasan, “Çalıştığımız yerde 5 arkadaş bir araya geldik ve ne yapabiliriz dedik. Avukatlarla görüştük, haklarımızı öğrendik. Sonra bana ‘terörist Hasan’ dediler. İş durdurduk, eyleme çıktık. Sonunda 500 kişi tazminatı alıp çıktı, biz 50 kişi kaldık.

Örgütlüysek her şeyi elde edebiliriz. Başka çaremiz olmadığını biliyoruz. İşçiler en öne, komitelere...”

3.Havalimanı işçisi Baran, “3. Havalimanı şantiye değil, toplama kampıdır” diyerek yaşanan baskıları, eylemleri ve saldırıları anlattı. Flormar işçilerine de değindi. “Kadınların gücünü 100 metre koşuyla değil, 300 güne yakın eylemde gösterdiler. Ama Petrol İş Sendikası nedeniyle en temel talepleri olan işe dönüşü kazanamadılar. Şişli Belediyesi önünde eylem yapan işçilere DİSK seçimlere az süre kala ‘parti zarar görür’ diye destek olmuyor. İşçi komiteleri bu yüzden çok önemli.

Eylem başlıyor, ama sonuç yok. Pasif eylem yarar getirmez, fiili mücadele şart, saldıracaksınız. Biz Kürdistanlı işçilerle birlik olmazsak, mevsimlik işçilerle olmazsak, onlar bize ulaşamaz, ama biz onlara ulaşabiliriz” diyerek Ahmet Arif’in bir şiiriyle indi kürsüden.

Dilovası kimya sanayi fabrikasından Kamuran geldi, “Karıncalar hep birlikte çalışır ve hep birlikte yaşar. Kur’an insan en üstün varlıktır der. Oysa biz o karıncaların bile birlikte yaşam kültürünü alamamışız. Bütün sorunlarımız işler, maaşlar, haklar mıdır? İşçilerin iktidarını düşünebiliyor muyuz? Bize bir bölge, ülke verilirse yönetebilir miyiz? Kürtler hakkında, LGBTİ hakkında ne düşünüyoruz ya da sokakta öldürülen kadınlar ya da göçmenler... Haberlerde görüp küfrediyor muyuz, yoksa çözümümüz var mı? Ekonomik şartlar iyileşse, iş saatlerimiz azalsa mutlu olacak mıyız? Tüm sorunlar çözülecek mi?

Kürdistan kelimesi telaffuz edilince ne hissettik burada... Roboski katliamı olduğunda iş arkadaşlarımın kahkahalar attığına tanık oldum” diyerek sarı öküzün hikayesini anlattı, “o sarı öküzü vermeyecektik” dedi. DİSk’e de değinerek, sendikaların işçilerin önünde engel olduğunu anlattı, DİSK Genel Başkanlarının milletvekili olmasının kural halini anlattığını hatırlattı.

“Dilovası işçi kentidir deniyor, ama biz işçilere dokunamıyoruz. AKP örgütleniyor, biz neden yapamıyoruz?” dedi.