Göçmen Mülteciler Dayanışma Ağı, vatandaşlık başvurusu kabul edilmiş olan Suriyelilerin vatandaşlık belgeleri de askıya alındığı veya iptal edilerek sınır dışı edilmesine karşı İHD İstanbul Şubesi'nde basın toplantısı gerçekleştirdi.
Hükümetin konuya ilişkin açıklama yapmasını ve hukuk dışı uygulamaları iptal etmesini istedi. "İstisnai Vatandaşlık İptallerini Durdurun" yazlı pankart açılan basın toplantısında Türkiye’de Geçici Koruma kapsamındaki Suriyelilerin, son dönemde gerek “seyreltme” operasyonları gerekse geri gönderme merkezlerindeki yıldırma politikasıyla süratle ve kitlesel olarak sınır dışı edildiği belirtildi.
.Bu uygulamaların, temel insan haklarının yanı sıra göç ve iltica hukuku yerle bir ettiği. Suriye göçünün 13’ncü yılında girerken, bu süreçte vatandaşlık başvurusu kabul edilmiş olan Suriyelilerin vatandaşlık belgelerinin de askıya alındığı aktarılan açıklamada Resmi olarak açıklanmadığı için tam sayı bilinemediği fakat yaklaşık 4 bin kişinin vatandaşlığı askıya alınmış yada iptal edildiği belirtildi.
Suriye savaşı ve Suriye göçünün ardından Türkiye’ye sığınmış bulunan Suriyelilerin, aslında “sığınma hakkı ellerinden alınmış mülteciler” olduğu, Türkiye’nin 1951 tarihli Cenevre Sözleşmesi (Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Birleşmiş Milletler Sözleşmesi)’ ne koyduğu coğrafi çekince nedeniyle Suriyelilerin Türkiye’de “mülteci statüsü”elde edemedikleri gibi, kendilerine Geçici Koruma Statüsü tanındığı için, istisnai durumlar dışında uluslar arası koruma/ Türkiye dışında bir ülkeye sığınma haklarının da ellerinden alındığı vurgulandı.
Savaş nedeniyle göç eden Suriyeliler için “Geçici koruma” uygulaması kalıcı hale geldiği ve Suriyelilerin 12 yıldır “geçicilik” sürecine sıkıştırılmış olduğunu belirten Göçmen Mülteci Dayanışma Ağı "Milyonlarca insanı etkileyen bu durum insani ve vicdani olmadığı gibi , sığınma hakkını düzenleyen Uluslararası insan hakları sözleşmelerine de açıkça aykırıdır. Bu nedenle Suriye ve diğer ülkelerden Türkiye’ye sığınan ve uzun süre Türkiye’de yaşamak zorunda kalan insanların temel haklarının korunması için, Türkiye ya sözleşmeye koyduğu coğrafi çekinceyi kaldırarak mülteci statüsü vermeli ya da vatandaşlık statüsü sağlamalıdır" diyerek soruna çözüm getirilmesi gerektiğini vurguladı.
1951 tarihli Mültecilerin Hukuki Durumuna İlişkin Sözleşmenin 34. Maddesinde “vatandaşlık hakkı”nın “Taraf devletler, mültecileri özümlemeyi ve vatandaşlığa almayı her türlü imkân dâhilinde kolaylaştıracaklardır. Vatandaşlığa alma işlemlerini çabuklaştırmaya ve bu işlemlerin masraf ve resimlerini her türlü imkân dâhilinde azaltmaya özen ve çaba göstereceklerdir.” ifadesinin bulunduğuna dikkat çekilen açıklamada aynı sözleşmede ayrıca; sığınmacı ya da mülteciyi vatandaşlığa hazırlamak için dil ve meslek edindirme, barınma ve eğitim gibi bazı imkanların da sağlanması gerektiğini ifade edildi.
Türkiye’deki az sayıda Suriyeliye tanınan istisnai vatandaşlık sürecinde bu gereklerin göz ardı edildiği ve vatandaşlık verilenlere sağlanması gereken güvencelerden de yoksun bırakıldıkları aktarılan açıklamada, bu durumun, hukuki dayanağı olmayan kararlarla vatandaşlığın askıya alınması veya iptaline imkan yarattığı, vatandaşlığı askıya alınan yada iptal edilen mültecilerin her türlü hukuki statüden yoksun, korunmasız bir duruma düşürüldüğü vatandaşlıkları iptal edilerek bir anda korumasız bırakılan mülteciler ikamet, çalışma, eğitim, seyahat ve aile birliği gibi temel haklarından yoksun kaldıkları belirtildi. 2019 yılı sonunda yaptığı bir açıklamada Cumhurbaşkanı Erdoğan 110 bin Suriyeliye vatandaşlık verildiğini bu sayının artırılacağını ilişkin sözlerini hatırlatan Göçmen Mülteci Dayanışma Ağı, bugün ise söylenenin aksine tanınmış olan istisnai vatandaşlıkları keyfi gerekçelerle iptal edildiğine işaret etti.
İktidarın soruna demografik siyaset penceresinden baktığını, işine geldiğinde savaş politikalarını ve göçü teşvik etmekte işine gelmediğinde sınırdışı etme politikalarına hız verdiğini belirten Göçmen Mülteci Dayanışma Ağı "Haksızlığa itiraz eden, mağduriyetini dile getiren, hükümetlerin ya da devletlerin göç politikasını eleştiren, temel haklara erişim için mücadele eden sivil örgütlerle işbirliği yapan, etkinliklere katılan herhangi bir mülteci sınır dışı etme uygulamasıyla baş başa kalmakta, varsa geçici koruma statüsü ve vatandaşlığı hiçbir açıklama yapılmadan iptal edilmektedir" dedi.
Göçmen Mülteci Dayanışma Ağı, hükümeti, geçici koruma ve vatandaşlık iptallerine dair bilgileri kamuoyu ile paylaşmaya ve bu hukuka aykırı uygulamalara derhal son vermeye çağırdı.