Ankara Gar Katliamı üzerinden dokuz yıl geçti. Gerçek sorumlular, önceki katliamlarda olduğu gibi, bu katliamda da cezalandırılmadı. HBDH Yürütme Komitesi, katliamın yıldönümünde bir açıklama yaparak “Ankara Gar Katliamının Sorumlusu Faşist Devlettir! Hesabını Soracağız” dedi.
“İşgalci faşist devletin tarihi kanla yazılıdır. Kurulduğu ilk günden itibaren, diğer halklara karşı bir yok etme politikası izledi. Ermenileri, Rumları kendi topraklarından sürdü. Kürt halkımıza karşı katliam ve asimilasyon politikasını on yıllardır sürdürüyor. Farklı inançlara karşı her zaman, inkar, yok sayma ve katletmeyi bir devlet politikası olarak uyguladı. Alevi inancına sahip insanlarımızı fişledi, Maraş, Sivas ve Çorum’da katliamlardan geçirdi. Demokratik talepli hak mücadelelerini devlet terörü ile sindirmeye çalıştı.
Burjuva faşist devlet, halklarımıza ve devrimcilere dönük birçok saldırı yaptı. AKP-MHP faşist hükümeti de kurulduğu günden itibaren, halklarımıza saldırıyor. Gerillaya ve devrimcilere dönük saldırıların yanında, Amed katliamı, Gezi katliamı, Suruç Katliamı ve 10 Ekim 2015 Ankara Gar katliamı bunlardan sadece bir kısmıdır. İslamcı faşist hükümet haklarımızın kanıyla besleniyor. Kendi iktidarlarını, katliam ve tutuklamalarla sürdürüyor.
Türkiye’de, yaşanan katliamların en kitleseli, en vahşisi, devlet destekli DAİŞ’liler tarafından 10 Ekim 2015’de yapılan Ankara Gar katliamıdır. Sendikaların ve DKÖ’nin çağrısı üzerine Ankara’da miting yapmak için toplanan binlerce insanın içinde iki DAİŞ’li kendisini patlattı. Patlamada 103 insan yaşamını yitirdi. Yüzlerce insan da yaralandı.
Sonradan ortaya çıkan bilgilere göre çeteler güle oynaya Ankara’ya eylem yapmak için gelmişler. Devlet, saldırıyı yapmaları için tüm engelleri ortadan kaldırmış. Arama noktalarından sorunsuz geçmişler. Eylem yerine sıkıntısız ulaşmışlar. Sonrası belli. 1 Mayıs, Gazi, Sivas vb. gibi kanlı bir sayfa açıldı. Hakkını arayan, hesap soran ve örgütlü hareket eden kitlelere korku verilmek istendi.
Haziran 2015 seçimleri öncesinde, halklarımızın gözünde teşhir olan ve tüm yalanları Kobanê direnişi karşısında tükenen faşist AKP, büyük bir oy kaybı yaşadı. Haziran seçimlerinde tek başına hükümet kuramaz duruma geldi. İçine düştüğü süreci aşmak için, halklarımıza ve öncülerine dönük topyekûn saldırı başlattı, tasfiye düğmesine basıldı. Topyekûn saldırı, 2015’te Suruç katliamıyla başladı. Katliamlar, tutuklamalar, mevzi kapatmalar, peşi peşine geldi.
Dönemin AKP’li Başbakanı Ahmet Davutoğlu, “Ankara saldırısı öncesi ve sonrası anket yaptırdık. Saldırı sonrasında oylarımızda artış var” diyerek katliamlardan beslendiklerini açıklıyordu. Dönemin içişleri Bakanı Selami Altınok, gazetecilerin kendisine yönelik sorduğu “polislerin bir eksiği var mı” sorusuna, “Güvenlik zaafiyati yoktur” diyerek katliamcıları korudu. Yine görevde ihmali olan polisler hakkında, Ankara valisi soruşturma izini vermedi. Katiller elini, kollunu sallayarak dolaştılar.
AKP- MHP faşist iktidarı, korku ile insanları teslim almak istedi. 2015 yılında bu kadar saldırgan olmalarının nedeni, yeni bir tasfiye sürecinin devreye konmasıdır. Devlet terörü politikasıyla insanları korkutmak, teslim almak. Devlete ve hükümete dönük en küçük eyleme ve tepkiye izin vermemektir. Şiddet ve katliamla insanları susturmak istediler. Hak aramak, eylem yapmak ve hükümeti eleştirmek, katledilmek, tutsak edilmek için yeterliydi.
Halklarımıza karşı Dersim’de, Zîlan’da Maraş’ta, Amed’de ve 1 Mayıs’ta yapılan katliamlar unutulmadı. Bugün de AKP-MHP faşist iktidarının yaptıkları katliamlar, Amed, Gezi, Suruç ve Ankara gar katliamları unutulmaz. Yapılan her katliam, halklarımızın öfkesini mayalıyor. Biriken bu öfke faşist devletin başında patlayacak. Yapılan hiçbir katliam karanlıkta kalmayacak.
Ankara Gar katliamı üzerinden dokuz yıl geçti. Acılarımız daha taze ve öfkemiz her geçen gün büyümektedir. Bu büyüyen haklı öfkemizi doğru örgütlemek, önümüzde duran görev. Kurulduğu günden bu yana halklarımıza karşı, zulüm ve katliam politikası yürüten, AKP-MHP faşist iktidarını, birleşik mücadeleyi ve hakların birlikteliğini sağlayarak yıkabiliriz. Bu faşist düzenden baskı ve zulüm gören herkesi devrimci mücadele taleplerinde buluşturmak birleşik mücadele güçlerinin en önemli görevidir. Bize düşen bu bilinçle, yapılan katliamların hesabını sormak için, örgütlenmek, mücadele etmek ve direnmektir. Zulme karşı direniş büyüdükçe, katiller kendilerine kaçacak yer arayacaklar. Fakat, kaçacak yerleri olmayacak. Haklarımıza, karşı yaptıklarının hesabını verecekler.