“Kendi Arazilerine Değil Bizim Zeytinliklerimize Konut Yapacaklar!”

Hatay’ın Kırıkhan ilçesine bağlı Kurtlusoğuksu Köyü'nde zeytinlikler tapudan düşürülüp TOKİ’ye devredildi. Bu kararı 3 hafta önce tesadüfen öğrenen köylüler TOKİ’nin göz diktiği içinde evlerinin de bulunduğu zeytinlikleri arazide nöbet tutmaya başladı.

Geçtiğimiz günlerde "depremzedelere TOKİ konutları yapılacağı" bahanesiyle jandarma eşliğinde evlerin ve zeytinliklerin bulunduğu araziye iş makineleri geldi.

Köylülerin tepkisi üzerine inşaat şirketi elemanları topraktan numuneler alarak araziden ayrılmak zorunda kaldı.

Kurtlusoğuksu Köyü'nde ailesinin geçimini sağlamaya çalıştığı arazisi hiçbir bildirimde, uyarıda bulunmadan hazineye devredildiği ortaya çıkan Nigar Arık gazetemize yaşadıkları durumu aktardı.

 

Nigar Hanım merhaba, depremden sonra TOKİ konutları yapılması için istimlaklar oluyor. Ya da insanların zeytinliklerine, bahçelerine iş makinaları giriyor. Sanırım sizin bahçenize de girmiş yıkım için araçlar.

-Evet. Devlet zeytinliklerimize, tapulu yerlerimize tapuyu düşürerek, el koymuş. Oraya TOKİ yapacaklarmış. Bu araziler dedelerimizin dedelerinden kalma, zeytinlerimiz var içinde. Tabi evimiz de var, evlerimiz daha doğrusu. Evlerimizi yıkıp, zeytinleri kesip oraya TOKİ yapmaya karar vermişler. Ama Kırıkhan’da 4000 dönüm hazine yeri var. Oraya yapılmıyor evler. Mesela babamın evinin karşısında çamlar var,zamanında bizim köye ekilmiş, onları kestirdiler, oraya da yapacaklar. Bizim zeytinliklerimizi de kesecekler. Biz de onlar kesilmesin, evlerimiz, yerlerimiz, köyümüz gitmesin elden diye bir mücadele veriyoruz.

 

Şimdi sizin yeriniz tam olarak nerede Hatay’da?

-Kırıkhan Kurtlusoğuksu Mahallesi.

Peki size hiç bildirim falan geldi mi?

-Hayır, hiç kimsenin haberi yok. Tesadüfen köylünün biri e-devletinden işlem için tapuya bakıyor, tapusunun olmadığını fark ediyor. Sonra konuşurlarken ona söylüyor, buna söylüyor. Millet bakınca tabi anlıyorlar neyin ne olduğunu. Araştırıyorlar. Hiç tebligat, hiçbir şey yok. Gelip söylememişler bize.

 

Peki nasıl bir mesajla karşılaştınız? E-devlette nasıl bir işlemle karşılaştınız?

-Bazı kişilerin tapularına şerh konulmuş. E-devletten bakınca görünmüyormuş. Tapudan bunu araştırıyorlar.

 

Ancak tapuya gittiklerinde söyleniyor o zaman, ‘sizin tapunuz düşmüş’ diye o zaman?

-O kadar net bilmiyorum, ama böyle tesadüfi bir olayla öğreniyorlar.

 

Siz de mi öyle anladınız? Tabuya bakınca mı anladınız el konulduğunu?

-Zaten bu tabu meselesi ortaya çıkınca, herkes yakın oturuyor, haberleşiyorlar birbirleriyle. Ondan sonra olay ortaya çıkıyor. Bu sefer avukat tutmaya çalışıyoruz falan. Ama bu arada jandarma, bu TOKİ’nin elemanlarıyla sondaj yapacağız, ölçüm yapıyoruz, araziye bakıyoruz diye geliyorlar işte. Jandarma da bize diyor, ‘sizin gitmeniz lazım. Sizin değil artık burası. Burası devletin, siz burada suç işliyorsunuz’ diyor.

 

Bir de siz işgalci oluyorsunuz kendi toprağınızda.

-Evet öyle oluyoruz maalesef. O yüzden biz de böyle çok yerlere yazdık, sosyal medya hesaplarına falan, insanlarla tanıştık böylece.

 

Peki sizin ne kadarlık bir arazi söz konusu böyle tapudan düşürülen?

-Şimdi şöyle bu tapu müşterek tapu. Dedelerden beri geliyor. Babamın iki yerde arazisi var. Biri 5 dönüm 900 metre. Yani hemen hemen 6 dönüm kadar. Evimizin önünde de zeytin ağacımız, meyve ağacımız var. Orası da yaklaşık 4-5 dönüm diyebiliyorum.

Çok kişinin orada çok kişinin hakkı var. Zeytini var, ondan sonra evi gidenler çok.

 

Şu an evi yıkılan var mı?

-Şu an evi yıkılan yok ama yıkılacak olan 40 civarı ev var.

 

Ooo o kadar çok.

-Tabi tabi 650 dönüm bir arazi sadece. Ama bu sadece bir yer.

 

Yani sizin sadece bölgenizde bu kadar araziyi alıyor yani.

-Evet. Köyde emin değilim ama daha başka yerlere de el konulmuş gibi konuşmalar geçti. Yani bizim köyün çoğuna 1.700 konut yapılacakmış. Düşünün siz. 650 dönüme 600 veya 666 civarı bir apartman yapılacakmış.

 

Peki size evinizin yıkılmasıyla ilgili bir evrak geldi mi size?

-Yok. Öyle bir şey yok. Ama oldu bittiye getirmeye çalışıyorlar. Köylü uyanmadan, kimse bir şey anlamadan biz ağaçları yıkalım. Ondan sonra ağaçlar gitti mi ne yapacaklar gibi düşünceleri olmalı.

 

Araziye direkt giriyorlar herhalde? Sizde söktüler mi peki ağaçları?

-Şöyle, biz akşama kadar bekledik, jandarmalarla falan. Onlar bizi göndermeye çalıştı ama biz bekledik. Ağacımızı kestirmedik. Ama küçük, yeni ekilen fidelerden çok ezildi.

 

İş makinası ile geldiler değil mi?

-Tabi, tabi. Büyük kamyonlarla. Kamyonlar dönerken ezdi. Yani hatta makine dün oradaydı. Oradan numune mi almışlar artık, böyle yuvarlak yuvarlak delikler açılmış.

 

Zemin araştırması yapıyorlardır. Ama şimdi zeytinlik yerde apartman durur mu yani bilmiyorum.

-Bizim yerden de su da çıkıyor alttan. Yapılacak, ama zemin sağlam değil. Ama adamlar inatla orada, o ağaçlar kesilsin diye uğraşıyor. Başka hiçbir şey yok. (...) Diyorum ya, alttan su çıkıyor. Ondan sonra ‘sağlam’ denecek, sağlam bir yer yok. Hazine arazisi var hemen yakında. Bomboş. Oraya bir şey ekemezsin, dikemezsin. Boş yani taşlık bir yer. Daha sağlam orası. Ama oraya yapmıyor.

 

Oradaki etnik dokuyu yok etmeye çalışıyorlar gibi görünüyor. Çünkü daha önce başka bir yerlere de benzer şeyler yaşanmıştı. Zemin etüdü yapanlar da Mimarlar Odası falan ‘buraya bina dikemezsin’ diyorlardı. ‘500 metre ileride kayalık, kıraç devlet arazisi var’ diyorlar. 500 metre ötede -ki esas ev yapılacak yerler böyle yerler- diyorlar ki, ‘niye orası değil de bizim tarlamız, bizim zeytinimiz?’. Gerçekten gördüğüm yerlerde hepsi ya buğday ekili ya zeytin var.

-Yani resmen ağaçları katletmek, başka bir şey değil... Ağaçları bakmak büyütmek yıllar alıyor. Bakın biz oraya bir ev yaptık. 9 sene sürdü. Paramız yoktu, azar azar yaptık. Babam 74 yaşında adam. Çıksa bu saatten sonra. Kırıkhan zaten yerle bir oldu. Ev bulamaz. 10 bin lira bir emekli maaşı. Bu adam bununla nasıl geçinecek. Burada kiralar 20-25 bin oldu. Kiralar arttı. Kötü yani. Adam nasıl geçinecek. Ev kirasını nasıl verecek. Ne yiyecek, ne içecek.

Kardeşim var. Yeni bebeği oldu mesela. O nasıl geçinecek. Belli bir işi yok. İnşaat işi olursa gidiyor. Yani herkesin böyle. Köydeki evler böyle herkesin sorunlu. Ya adamlar zorla bir ev yapmışlar. Evlerinden ne istiyorsun. Arazi, yer varken, senin hazine yerin varken, neden oraya yapmıyorsun. Millet o zeytinlerle geçim sağlıyorlar. Babam mesela diyor, ‘kızım ben mahvoldum. Ağaçların başında bir sürü zeytin var, toplamaya bile fırsat vermeyecekler’. O hasatı biz toplamazsak yarın toplatmayacaklar. O adam onu bir sene kırpıp kırpıp harcıyor. Satabilirse satıyor, onunla evinin eksiğini alıyor.

 

Topladıkça topladıkça ihtiyaç gidermeye çalışıyor. Kimini yağ yapıyor, öyle ihtiyaç gideriyor yani bir şekilde.

-Aynen.

 

Peki siz birkaç aile bir arada mısınız? Yoksa siz tek bir aile misiniz?

-Bizim köyümüz kalabalık. Yani arazi olarak hepsi birbirine bağlı. Yani yan yana hepsi.

 

Anladım. Giderse hepsi birden gidecek yani.

-Tabi, tabii. Mesela birisi aramızda yol var hemen karşımızda, birisi az daha ilerimizde karşımızda... O şekilde.

 

Kaç hane var böyle yaklaşık söyleyebilir misiniz?

-Hane olarak yani yıkılacak ev mi? 40 civarı ev var.

 

O da az değil yani. 40 aile ne demek! Kaç kişi yapar.

-Şimdi mesela biz de Gamze’deyiz. Benim evim yıkıldı. Yeri geliyor ben de babamın yanına gidip geliyorum. Kız kardeşim gidip geliyor. Yani ne oluyor; bir sürü kişiye zarar yani.

 

Tek bir aile kalmıyor ki. Sıkıntısı olan gel, oğlum kızım biraz burada idare et. Ve yahut bir akrabası oluyor. Gelin diyor, bir zaman burada idare edin. Hani geçinebilecek olunca, bir yer bulunca gidersiniz. Yer de yok, gidebileceği ki zaten. Hani parası da olsa yer yok.

-Evet, evet. Benim eşyalarım mesela, evim yıkıldı eşyalarımın bir kısmı annemlerde. Yarısı mesela eşimin annesinde. Birazı eşimin halasında. Yani biz zaten perişanız. Daha depremzede evlerini yapıp sen insanları oturtamadın. Biz konteynerda kalıyoruz akşama kadar. Buralar sıcak. Hayvanlar çıktı artık. Yılan, akrep her şey var. Biz arada işte eşimin arazilerine gidip de temiz hava alıyoruz. Ondan sonra adam gibi yemek yiyoruz.

 

Peki eklemek istediğiniz bir şey var mı Nigar hanım?

-Vallahi sesimizi keşke herkes duysa da; bizim çektiklerimizin, yaşadıklarımızın üzerine daha da tuzu biberi oldu bu olay. Bizim köyümüzden ellerini çeksinler. Nereye yapıyorlarsa yapsınlar.

 

Orada birlikte bir şey yapmayı düşünüyor musunuz? İleriye dönük haberdar olup, takip etmek için.

-Bizim diyelim ki, dün değil önceki gündü, jandarma gelmiş. TOKİ’nin taşeron firması gelmişler ölçüm yapmaya. Ondan sonra sondaj kurmaya... Biz de hemen toparlandık, gittik. Ben de burada eşime dedim, hemen biz de gidelim. Böyle şeylerde hemen toplanmaya çalışıyoruz. Ama onun haricinde belli bir şey yok. Olursa da sizi bilgilendiririz. Resim atarız.

 

Anlattıklarınız için teşekkür ederiz.