< < Beritan Aksoy "Tüm Kayıtlarımız İçin Mücadelemi Sürdüreceğim"

Cumartesi Anneleri 1006. haftasında 29 yıldır haber alınamayan Edip Aksoy ve Orhan Cingöz'ün akıbetini sordu. Cumartesi Anneleri'ne mektup gönderen Edip Aksoy'un kızı tüm kayıplar için mücadeleyi sürdüreceğini belirtti.

Cumartesi Anneleri / İnsanları gözaltında kaybedilen yakınları için 1006. kez Galatasaray Meydanı'ndaydı. Bu hafta 29 yıl önce bir çay bahçesinde gözaltına alınan ve bir daha kendilerinden haber alınamayan Edip Aksoy ve Orhan Cingöz için buluştu.

Basın açıklamasını okuyan Sebla Arcan, 1006 haftadır, hukukun, delillerin, tanıkların işe yaramadığı; hukuki süreçlerde cezasızlığın kurala dönüştüğü, tüm başvuru yollarının hilelerle sonuçsuz bırakıldığı koşullarda hakikati duyurmaya, adalete ulaşmaya çalıştıklarını söyledi.

 

"İnkâr Ve Cezasızlık Nedeniyle 29 Yıldır Haber Alınamadı"

1006 haftadır gözaltında kaybetmenin, uluslararası tanımına uygun şekilde ayrı bir suç olarak Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) tanımlanmamasının, kayıp dosyalarının zamanaşımına sürüklenmesine ve cezasız bırakılmasına neden olduğunu belirten Arcan, gözaltında kaybetme, uluslararası ceza hukukunda zamanaşımına tâbi olmayan insanlığa karşı suç olarak nitelendirildiğini, iç hukukta da insanlığa karşı suç kapsamında düzenlenmesi durumunda, zamanaşımına uğraması mümkün olmayacağını ifade etti.

Bu hafta inkâr ve cezasızlık uygulamaları nedeniyle 29 yıldır talepleri karşılıksız bırakılan Aksoy ve Cingöz ailelerinin hakikat ve adalet arayışına eşlik ettiklerini belirterek Aksoy ve Cingöz'ün dosyasını paylaştı.

 

"Tanıklara Rağmen Gözaltına Alındıkları İnkar Edildi"

31 yaşındaki Edip Aksoy, Diyarbakır’da tütün ticareti yaparak ailesinin geçimini sağlıyordu. Uzun yılların ardından dünyaya gelen bebeği 40 günlük olmuştu. Edip Aksoy, 7 Haziran 1995 sabahında bebeğiyle vakit geçirdikten sonra Melikahmet’teki dükkânına gitmek üzere evden ayrıldı.

​Edip Aksoy, öğlene doğru tütün almak için Diyarbakır’a gelen köylüsü 23 yaşındaki Orhan Cingöz’le buluştu. Birlikte saat 12.00 civarında Diyarbakır Dağkapı’daki Yeşilçınar Çay Bahçesi’ne gittiler. Burada arkadaşları ile birlikte oturup sohbet ederken, çay bahçesinin önünde Beyaz Toros marka bir araç durdu. Araçtan inen sivil giyimli, silahlı ve telsizli üç kişi yanlarına geldi. Kendilerini polis olarak tanıtan bu kişiler, Edip Aksoy ve Orhan Cingöz’ün kimliklerini alıp “İfadeniz var, karakola gideceğiz” diyerek, onları Beyaz Toros’la götürdü.

Gözaltına alındıklarını ve Beyaz Toros’la götürüldüklerini gören çok sayıda tanık vardı. Ancak bu yaşananlar inkâr edildi. Ailelerin ve İnsan Hakları Derneği’nin bugüne kadar ilgili kurumlara yaptığı tüm başvurular sonuçsuz bırakıldı. Edip Aksoy ve Orhan Cingöz’den bir daha haber alınamadı.

 

*JİTEM''den Aygan Öldürülerek Slopi'de Yol Kenarına Gömüldüklerini İtiraf Etti"

Olaydan 10 yıl sonra, 2005 yılında JİTEM elemanı Abdulkadir Aygan’ın itirafları basına yansıdı. Abdulkadir Aygan, itiraflarının bir bölümünde JİTEM’in Edip Aksoy ve Orhan Cingöz’ü sorguladıktan sonra infaz ettiğini, bedenlerini Silopi Yolu üzerinde bir dere kenarına gömdüğünü söyledi. Abdulkadir Aygan, olay yerini detaylarıyla tarif etti.

İnsan Hakları Derneği bunun üzerine olay yerinde incelemelerde bulundu, topladığı bilgilerle 6 Temmuz 2005’te Silopi Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurdu. Savcılık, Abdulkadir Aygan’ın söz ettiği yerde 28 Haziran 1995’te gömülen iki kişiye ait ceset bulunduğunu ve belediye aracılığıyla

 

"Kimsesizler Mezarlığında Da Bulunamadı"

Kimsesizler Mezarlığı'na defnedildiklerini tespit etti. Aileler de soruşturma dosyasındaki ölü beden fotoğraflarının Edip Aksoy ve Orhan Cingöz’e ait olabileceğini beyan etti.

Savcılık kararı ile açılan söz konusu mezardan dört kişiye ait kemikler çıktı. Alınan kemik örnekleri kimliklendirme çalışması için İstanbul Adli Tıp Kurumu’na gönderildi. Ancak Adli Tıp Kurumu, yapılan DNA testi sonucunda kemiklerin Aksoy ve Cingöz aileleriyle eşleşmediğini açıkladı.

 

"Yargı Makamları Etkin Soruşturma Başlatmalı"

Gözaltında kaybedilişlerinin 29. yılında yargı makamlarını Edip Aksoy ve Orhan Cingöz dosyasında yeniden etkin bir soruşturma ve kovuşturma başlatarak maddi gerçeği açığa çıkarma ve adaleti sağlama görevlerini yerine getirmeye çağıran Arcan "Kaç yıl geçerse geçsin, Edip Aksoy ve Orhan Cingöz için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz" diye vurguladı. Ardından Zeynep Yıldız, Edip Aksoy'un kızı Beritan Aksoy'un Cumartesi Annleri'ne gönderdiği mektubu okudu. Mektubuna "Sevgili Cumartesi İnsanları, Ben Beritan Aksoy. Birlikte çıktığımız bu uzun ve zorlu yolda, her birinizin yaşadığı acıyı, umudu ve kararlılığı en derinden hissediyorum. Babam Edip Aksoy’un 7 Haziran 1995’te kaybedilmesiyle başlayan mücadelemde sizlerle yan yana olmak bana güç veriyor" diyerek kayıp yakınlarını selamlayarak başlayan Beritan Aksoy,

 

"Her Birinizin Hikayesi Benim De Acım Ve Mücadelem Oldu"

Babasının akıbetini öğrenme ve adalet arayışının yıllardır sürdürdüğünü, bu arayışın sadece kişisel bir kaybın peşinde koşmak değil, aynı zamanda hak ve adaletin tesisi için verilen bir mücadele olduğunu ifade eden Aksoy, "Bu mücadelede yalnız olmadığımı bilmek, dayanışma içinde olmak bana her zaman güç verdi. Her birinizin hikayesi, acısı ve mücadelesi benim hikayem, acım ve mücadelem oldu.

Cumartesi Anneleri olarak yıllardır Galatasaray Meydanı’nda, Koşuyolu Yaşam Anıtı önünde toplandık, sessizliğimizle haykırdık, adalet istedik. Sesimizi duymayanlara inat hep birlikte dimdik durduk. Her hafta bu meydanlarda kaybolan her bir canın hikayesini yeniden hatırlatıyoruz"dedi.

 

"Babamın Kaybedildiği Gün Ailemizin Bütünlüğünü Kaybettim"

"Babasız büyümek, her gün babamın varlığını hissetmeden yaşamak anlatılması zor ve derin bir acı" diyen Aksoy, babası gözaltında kaybedildiğinde henüz bebek olduğunu ve onun yokluğunun üzerinde bıraktığı boşluğun da kendisi büyüdükçe daha da derinleştiğini belirterek "Babamın kaybolduğu gün, o gün sadece babamı değil aynı zamanda çocukluğumu, güven duygumu ve ailemizin bütünlüğünü kaybettim" dedi.

 

"Babama Sarolabileceğım Anı Hayal Ederek Büyüdüm"

Babasının yokluğunu hayatımın her anında hissettiğni, babasının yanında olamamak, anılar biriktirememek, yaşadığı sevinçleri ve üzüntüleri onunla paylaşamanın içinde dolmayacak bir boşluk bıraktığıını ifade eden Aksoy "Babamla birlikte olabileceğim, onunla konuşabileceğim, ona sarılabileceğim anları hayal ederek büyüdüm" dedi.

 

"Babamla Çektiremediğim Fotoğrafı Arkadaşım Fotomontaj Yaparak Hayalimi Gerçekleştirdi"

"Bu hayallerden biri de babamla beraber çekilmiş bir fotoğrafımın olmasıydı. Doğum günümde bir arkadaşım bu hayalimi gerçekleştirdi. Fotomontajla babamın kucağında olmamı sağladı. Ne kadar acı değil mi? Bu benim hayatım boyunca aldığım en anlamlı, en güzel doğum günü hediyesi…" diyen Aksoy, fotoğraf karesinde olmanın verdiği mutluluğu tarif edemediğini, ama babasını sadece fotoğraflarda görmek nerede olduğunu, başına neler geldiğini bilemeyişinin de bir o kadar acı, derin bir yara olduğunu vurgulayadı.

 

"Babamın Gözaltına Alındığı O Gün Hayatı Durduran Gün Hepimizin Hikayesi"

Bu acıyı yaşayan herkesin yüreğinin bir, talebi bir olduğunu ve tek taleplerinin adalet olduğunu ifade eden Aksoy, "Babamın gözaltına alındığı o gün, hayatı durduran o an, bir çocuğun hayatından koparılan bir babanın hikayesi, aslında hepimizin hikayesi.

Babasız büyümenin getirdiği zorluklar ve acılarla başa çıkmaya çalışırken, aynı zamanda güçlü ve kararlı olmayı öğrendim. Onun hatırası benim için her zaman bir ilham kaynağı oldu. Babamın kaybolması, beni adalet arayışında daha da kararlı kıldı ve bu mücadelede yalnız olmadığımı bilmek bana güç verdi" dedi.

 

"Mücadelemi Sürdüreceğim"

Beritan Aksoy mektubuu "Sevgili Cumartesi İnsanları, her birinizin yaşadığı acıyı ve kaybı çok iyi anlıyorum. Fiziki olarak yanınızda olamasam da, kayıplarımızın anısını yaşatmak ve adalet arayışımızı sürdürmek için her zaman mektuplarla bu meydanda olacağım ve bulunduğum her yerde babalarımızın, annelerimizin, yakınlarımızın hatırası önünde saygıyla eğilip, adaletin sağlanması için mücadelemi sürdüreceğim" diyerek bir gün kayıplarının akıbetini öğrenip, adaletin yerini bulacağına olan inancımızı asla yitirmeden mücadeleyi sürdüreceğini vurgulayarak sonlandırdı.

Cumartesi İnsanları gözaltında kaybedilen yakınlarının anısına karanfiller bırakarak Galatasaray Meydanı'ndan ayrıldı.