Davul zurna çalarak ilan ettiler işgal saldırısının gelişini. Bilinen, görülen bir olguydu bu. Hakan Fidan, İbrahim Kalın mekik dokuyup durdular bölgede. Daha seçimlerden önce cümle cihana duyurdular.
Derken sıra RTE’ye geldi. Irak ordusunu Kürt özgürlük hareketine karşı savaşa sürme umuduyla Bağdat’a gitti. Irak Hükümeti, teselli ikramiyesi kavında, PKK’yi “yasaklı örgüt” kapsamına aldı. Ardından Erbil’e geçti dinci faşizmin başı. KDP’nin uzun süredir doğrudan Ankara’nın yönlendirmesinde ve Ankara ile işbirliği halinde, Kürt özgürlük hareketine karşı hareket ettiği herkesin malumu. Bu ziyaret, bu durumu daha bir görünür kıldı. Amcasının yeğeni, Neçirvan Barzani, bu işbirliğinden ağzı kulaklarında bir görüntü verdi.
RTE’nin ziyaretinden önce Metina bölgesine yoğun hava bombardımanı başlamıştı zaten. Ardından TSK’nın “adım adım ilerleme taktiği” kullandığı yansıdı haberlere. Medya Savunma Alanlarında yediği darbelerden sonra TSK’nın askeri taktiğini değiştirdiği, daha temkinli hareket ettiği anlamına geliyor bu.
Tüm bunların üzerine 23 Nisan’ın ilk saatleri itibariyle Brüksel’de Medya TV ve Sterk TV binalarına baskın düzenlendi. Polis, binadaki elektronik ekipmanları kullanılamaz hale getirirken, bütün kayıtlara da el koydu. Açık ki televizyonları susturabilmek için bir “suç unsuru” yaratmak niyetinde.
Aynı sıralarda Paris’te altı yurtsever devrimci gözaltına alındı. Ayrıca İsveç, Almanya, Fransa vb. Ülkelerde politik sığınmacıların son dönemde Türkiye’ye iade edilmesini eklemek gerek.
Tüm bunlar, önümüzdeki gelişmelerin Türkiye’yi aşan bir planın devreye sokulması olduğunu gösteriyor. Hiç tartışmasız, olup bitenler bir ABD-NATO operasyonudur; ABD-NATO önderliğinde birleşik devrime karşı tüm cephelerde saldırıya geçilmesidir.
ABD-NATO güçlerinin, çöküş sürecine karşı giriştikleri yeni savaşlar dizisi ve hızla yaklaşmakta olan büyük yıkım savaşı için hazırlıkları hızlanıyor. Emperyalistler “cephe gerilerine” dönük önlemler alıyorlar. Faşist devletin ve dinci faşist iktidarın birleşik devrim baskısından kurtarılması, en azından bu baskının hafifletilmesi, dahası, özellikle Ortadoğu’da bir NATO ordusu olan Türk ordusu eliyle denetim kurulması... mevcut operasyonun ilk elde öne çıkan nedenleridir.
Birleşik devrim ve yurtsever hareket topyekun bir saldırı altına alınmak isteniyor. Devrimimizin tüm toplumsal güçleri, işçi ve emekçiler, gençler, kadınlar, bu saldırılar karşısında uyanıklığı elden bırakmayacaktır.
Faşist devletin tüm umutsuz girişimleri gibi, bu ABD-NATO operasyonu da sonuçsuz kalacak. Zamanı gelmiş, koşulları olgunlaşmış bir toplumsal devrimi zor yöntemleriyle durduramayacaklarını yeniden ve yine yaşayarak öğrenecekler.
Önümüz 1 Mayıs. Taksim başta olmak üzere, tüm kentlerde 1 Mayıs’ta meydanlara akacak olan işçiler, emekçiler emperyalist efendilerin ve işbirlikçi tekelci sermaye düzeninin ayakları altındaki toprağı sarsmaya devam edecek. İşçiler, devrimci güçler Taksim'de ısrar ediyorlar. “Taksim'de Israr Devrimde Isrardır”.
Bu toplumun bağrında mayalanan birleşik devrim mutlaka zafere ulaşacak!