Devrimci gençlik örgütleri, zindanlarda bulunan devrimci-yurtsever tutsaklara yönelik baskılara ve hasta tutsakların ölümlerine karşı bir açıklama yayınladılar. Bu açıklamayı paylaşıyoruz:
Egemenler içerisinde bulundukları siyasi ve ekonomik krizi aşabilmek adına işçi sınıfı ve emekçilere, ezilen ulus ve inançlara, kadınlara, LGBTİ+’lara, gençlere saldırılarını aralıksız sürdürüyor. Faşizme karşı ses çıkaran her kesim bu saldırı dalgasının gadrine uğruyor. “Barınamıyoruz” diyen öğrencilerden, “artık yeter geçinemiyoruz” isyanını haykıran yoksul emekçilere, özerk-demokratik üniversite isteyen öğrencilere uzanan bu faşist saldırganlık konsepti ile egemenler yükselen isyan sesini baskı altına almaya çalışıyor. Bu baskı politikalarının önemli bir yanını da gözaltı ve tutuklama saldırıları oluşturuyor. Tutuklamalar sonucu tutsak edilen devrimci, demokrat ve yurtseverlere ağır baskı, tecrit ve izolasyon ile düşüncelerinden ve mücadeleden koparılmak isteniyor. Tutuklama saldırısının toplumsal mücadeleyi dizginleme olarak kullanıldığını; Boğaziçi’nde tutuklanan Berke ve Perit’ten, 3. Havaalanı inşaatı işçilerinin grevinden, Kürt halkının seçilmişlerine dönük tutuklamalardan iyi biliyoruz.
Pandemiyi her alanda olduğu gibi hapishanelerde de fırsata dönüştürme hevesi ile hareket eden faşizm, bu süreçte görüşleri yasaklayarak, mektup ve iletişim hakkını gasp ederek, tedavi ve yaşam hakkını hiçe sayarak tecriti derinleştirmektedir. Bugün yüzlerce ağır hasta tutsak ölümle karşı karşıya olmalarına rağmen tahliye edilmiyor, ATK hasta tutsaklara dönük ölüme mahkum etme kararının başındaki kurum olarak işlev görüyor. Ağır hasta tutsaklar Halil Güneş, Abdurrezzak Şuyur tahliye edilmeyip, tedavi hakları engellendiği için hayatlarını kaybetti. Vedat Erkmen sistematik tecrit ve baskı sonucu katledildi. Tarihi hapishanelere dönük katliam saldırılarıyla dolu olan devletin yeni saldırı konsepti tecrit ve sessiz ölümler olmuştur. Yine Garibe Gezer’de olduğu gibi ağır baskı, tecrit ve saldırılarla tutsaklar katledilirken “intihar” denilerek katliamların üstünün örtülmeye çalışıldığını iyi biliyoruz. Aysel Tuğluk ve Mehmet Emin Özkan’la bir kez daha gündeme gelen hasta tutsaklar ve hapishanelerdeki ağır tecrit ve baskı koşullarına karşı sessiz kalmamalı bulunduğumuz tüm alanlarda tutsakların sesi olmalıyız.
Hapishaneler ve burada bulunan devrimci-demokrat ve yurtsever tutsaklar devrim ve demokrasi mücadelesinin önemli bir mevzisinde olduklarının bilinciyle mücadele etmeye, üretmeye ve direnmeye devam ediyor. Burada süren baskılara, yasak ve hak gasplarına karşı mücadele, tutsaklarla dayanışma meselesi sadece tutsak ailelerinin, aile örgütlenmelerinin değil tüm devrimci-demokrat yurtsever güçlerin görevidir. Bu mücadeleyi ve hapishanelerde devam eden saldırılara karşı tutsakların sesini sokaklara, amfilere, kampüslere taşıma görevi gençliğin omuzlarındadır.
Zindanlarda devam eden faşist saldırganlık mücadele devam ettiği müddetçe devam edecektir. Egemenler kendi varlıklarını sürdürebilmek adına hapishaneleri, gözaltı ve işkence merkezlerini, katliama dönük saldırılarını sürdürecektir. Öyleyse bize düşen görev bu zindanlardaki sessiz ölüm saldırılarına karşı mücadeleyi büyütmektir. Bizler aşağıda imzası bulunan gençlik örgütleri olarak tüm kamuoyuna tutsaklarla dayanışma çağrımızı yineliyoruz. Tüm gençliği tutsaklara mektup ve kartlar yazarak tecriti parçalamaya, ailelerle ve dayanışma ağlarıyla ortak mücadeleyi büyütmeye, tutsaklarla dayanışma eylemlerine güçlü katılımlarla seslerine ses olmaya çağırıyoruz.
Hapishanelerdeki tutsaklara ses ol!
Tecrite, işkence ve baskılara dur de!
Devrimci-demokrat yurtsever tutsaklar onurumuzdur!