Zindanlar, bugüne kadarki tüm sınıflı toplumlarda olduğu gibi kapitalist toplumda da egemen sınıfın en önemli baskı ve şiddet araçlarından biri olma özelliğini koruyor. Sermaye egemenliği, faşist devletin en başat kurumlarından zindanları kullanarak devrime öncülük edecek güçleri ve tüm ilerici kesimleri tutsak ederek teslim alabileceğini düşünür.

Dinci faşist iktidar, devrimci durumun yükselmesi ile birlikte saldırganlığını kat kat arttırarak birleşik devrim cephesinin hareket alanlarını kısıtlamaya çalışıyor. Dışarıdaki baskılar arttıkça tutsaklara işkenceler, baskılar uygulayarak, infazlarını yakarak, tek tip elbise dayatmasıyla zindanları teslim almaya çalışıyor. Bugün onlarca cezaevinde, devrimci tutsakların tüm sosyal faaliyetleri ve açık görüşleri iptal edilmiş durumda, kitap, gazete ve dergilerin ellerine ulaşması ve okumaları türlü türlü bahanelerle engellenmeye çalışılıyor. Zindanlar, devrimci tutsakların toplumdan yalıtılmasına sebebiyet verdiğinden dolayı zindanlardaki baskı, şiddet ve devlet terörünün topluma ve geniş kitlelere ulaşması çok daha zor oluyor.

Şunu da belirtelim, 12 Eylül askeri faşist cuntası bile defalarca denemesine rağmen tutsakların infazlarını yakmayı başaramamıştı. Faşist devletin toplumun hemen hemen her kesimine azgınca saldırmasından sonunun geldiğini anlayabiliriz. Ama devrimci tutsakları bu ucuz saldırılar ile teslim alamayacaklar!

Faşist devletten tutsakların serbest bırakılması gibi taleplerimiz olmamalı, devrimci tutsakların özgürleşmesinin tek yolu zindanların yıkılmasıdır. Bu nedenle ezilen halklara, emekçilere, işçi sınıfına vermemiz gereken bilinç her zaman zindanların yıkılması, tutsakların özgürleştirilmesi ve bunun için siyasal, devrimci mücadelenin büyütülmesi olmalıdır. Bundan dolayı burjuvazinin iç savaşı en sert koşullarda yürüttüğü zindanlardaki koşulların teşhiri, politik tutsaklarla her türlü dayanışmanın güçlendirilmesi ve politik özgürlükler mücadelesinin yükseltilmesi, biz dışarıdaki devrimcilerin görevidir. Çünkü zindanların hizmet ettiği egemen sınıf olan sermaye sınıfı ve faşist devleti ayakta kaldığı sürece, onlar bizleri yine zindanlara tıkmaya, yeni zindanlar inşa etmeye ve toplumun geniş kesimleri bu korku ile yıldırmaya çalışacaklar.

Zindanlardaki baskılara, işkencelere, devlet terörüne izin vermeyeceğiz, geleceğin toplumunu kuracak gençler olarak insanlık dışı muamelelerle zapt edilmeye çalışılan devrimci tutsakları sahipleniyor, onların dışarıdaki eylemi ve söylemi olacağımız sözünü veriyoruz. Çünkü biliyoruz ki zindanlar özgürleşmeden ne öğrenci gençlik, ne de işçi-işsiz gençlik, ne de ezilen uluslar özgürleşebilir. Bu nedenle zindanlardaki devrimci tutsakların özgürleşmeden, biz gençlerin özgürleşemeyeceği bilinciyle hareket etmeliyiz. İşçi sınıfının öncülüğünde zafere ulaşacak bir halk devrimi zindanlardaki tutsakların gerçek ve kalıcı olarak özgürleşmesinin temel koşuludur. Bu yüzden, bugün biz devrimci öğrencilerin önündeki en önemli görevlerden birisi de budur!

Devrimci Tutsaklar Özgürleşmeden, Öğrenci Gençlik Özgürleşemez!

İstanbul’dan Bir DÖB’lü