< Pandeminin Gölgesinde Açılan Okullar

İçinde bulunduğumuz bu pandemi sürecinde, öğrenciler olarak neredeyse 2 yıldır yüz yüze eğitim almadık. Dinci-faşizmin eğitim sistemi zaten gerici ideolojiyle doluyken, Covid-19 sebebiyle online eğitime geçiş, çoğumuzu bu eğitimden de mahrum bıraktı.

Devlet online eğitime katılmak için tableti, bilgisayarı olmayan hiçbir öğrenciye gerçekten yardım etmedi ve eğitimde fırsat eşitsizliği kendini fazlasıyla göstermiş oldu. Böyle bir durumda, okullarda yüz yüze eğitime geçiş eğitimimiz için gerekliydi ve okullar açıldı, ama koronavirüse karşı alınmayan önlemler yüzünden hepimizin hayatı tehlikeye giriyor.

Vaka sayılarının bu kadar fazla olduğu bir dönemde sözde “önlemler” ile yüz yüze eğitim sürdürülüyor. Okullardaki durum içler acısı; her gün yeni vaka çıkmasıyla kapanan sınıflar, hatta bazen vaka çıkmasına rağmen kapatılmayanlar... Okullardan gelen görüntülere baktığımız zaman herhangi bir önlem alındığını göremiyoruz. 40 kişilik sınıflar, 40 dakika dersler, ortak yemekhane ve kantinler, tuvaletler virüsün bulaşma riskini onlarca kat arttırıyor. Küçücük okullarda yüzlerce öğrenci, istesek de sosyal mesafeye uyamıyoruz. Koridorlara koydukları birkaç dezenfektan virüse yakalanmamıza engel olmuyor. Öğrenciler artık sadece kendini düşünmüyor; evde kronik hastalığı olan ailesini, yaşlı anne ve babasını...

Verilen eğitim zaten içler acısıyken üstüne bu korkular eşliğinde derslere giriyoruz. Aşı olma zorunluluğu zaten yok, bununla birlikte aşı karşıtı öğrenciler, öğretmenler de artıyor ve bizim yani bilime inanarak aşının bir gereklilik olduğuna inananların da sağlığını riske atıyorlar. Yaşadığımız sorunları tek tek saymaya devam etmekte hiç zorlanmayız, çünkü öğrenci gençlik olarak problemlerimiz bitmiyor, aksine giderek artıyor.

Bu sorunların temelinde tabii ki yalnızca Covid-19 yok. Bu virüsten önce de kapitalist düzen bize dinci, gerici ve niteliksiz eğitim vererek sorgulamamızı engellemeye, bizi kapitalist düzene hizmet edecek şekilde yetiştirmeye çalışıyordu, hala öyle yapıyor. Ayrıca öğrenciler toplumdan bağımsız bir adacık değil. Sadece akademik sorunlarla değil ekonomik krizin yarattığı bunalımlardan, tüm yakıcı sorunlardan etkileniyoruz. Tüm bu sorunlarla baş etmeye çalışırken bu virüsün ortaya çıkması, egemenlerin sadece kendi çıkarlarını düşündüğü için yeterli önlemlerin alınmaması, bunun sonucu vakaların giderek artması ama okulların yüz yüze eğitime geçmesi... Öğrenciler hem kendilerinin hem de çevrelerinin sağlığının riske girdiğini söyleyerek sosyal medyada sürekli gündemde kalarak okulların kapanması gerektiğini anlatmaya çalışıyor. Ama dinleyen yok.

Anlamamız gereken şu ki, öğrencilerin sorunları okullar online eğitime geçse de bitmeyecek. Online eğitim ayrı problemlere sebep oluyor, yüz yüze eğitim apayrı. Eğer biz tüm bu sorunların çözülmesini istiyorsak; bilimsel, nitelikli, ilerici bir eğitim istiyorsak eğitim sisteminin kökten bir değişimi için mücadele etmeliyiz. Bu değişim, sınıflı bir toplumda mümkün olamaz.

Kapitalist düzen içerisinde hiçbir zaman problemlerimiz bitmez, üzerine yenileri eklenir, bu problemlere ses çıkarmadıkça onlar tepemize çıkar, evet onların baskıları, şiddeti giderek artabilir, ancak sessiz kaldığımız sürece her şey daha kötüye gidiyor. Bu yüzden öğrenciler olarak asıl hedefimiz bu düzeni yaşanabilir, emekçilerden, gençlerden yana bir düzenle değiştirmek olmalı; bunun yolu da devrim mücadelesini toplumun diğer ezilen kesimleri ile büyütmek olmalıdır! Mücadelemizi bu yönde büyütmeliyiz. Çünkü politik özgürlük kazanılmadan, akademik özgürlük kazanılamaz!

İstanbul’dan Bir DÖB’lü Öğrenci