Bir gece vakti apar topar boşaltıldı öğrenci yurtları, karantina bölgelerine dönüştürüldü.
15 Mart günü, günün ilk saatleriyle yapılan anonslarla, öğrenciler yataklarından kaldırılarak yurtlarını terk etmeleri istendi.
İlk Ankara Gölbaşı’ndaki KYK’da yaşandı… Gece üçte uyandırılan gençleri kimisi üzerlerinde sadece giysileriyle, kimisi imkan bulabildikleri kadar valizlerini toparlamış olarak yurdun kapısında buldular kendilerini.
Yurtları karantina bölgesi ilan edilen öğrenciler o saatte şehre ulaşmaya çalışıp kendilerine kalacak yer bulmaya çalışırken, kimisi de içeride kalan eşyalarını nasıl alabileceğini öğrenmeye çalışıyordu.
Ve kısa sürede sadece Ankara’da değil, İstanbul’da da Başakşehir, Florya, Güngören, Maltepe ve FSM yurtları da boşaltıldı. Hemen ardından Tekirdağ KYK’da da benzer anonslar yapılarak boşaltılmaya başlandı. Üniversitelerin 3 haftalığına tatil edilmesinin ardından, öğrencilerin memleketlerine, ailelerinin yanına dönmeye çalışmalarını “şehirler arası yollarda, otogarlarda vb kalabalık yaparak hastalığa davetiye çıkarıyor” diye eleştirenler, öğrencileri eşyalarını dahi almadan apar topar yurttan dışarı attıklarında neler yaşanabileceğini umursamadılar. Plansızlık ve düzensizlik burada da iş başında idi. Öğrenciler otogarlarda sabahlamak zorunda kaldı, ailelerine ulaşana kadar kendilerine kalacak yerler aramak zorunda kaldılar…
İki gün sonra öğrencilere KYK’dan gelen mesaj ise yaşanan trajediyi artık komediye çeviriyordu. Yurtlarından apar topar atılan öğrencilere “yurt yönetiminden izin almadan gittikleri” gerekçesi ile yurt ücretlerinin geri ödenmeyeceği bilgisi veriliyordu…
Ve Suudi Arabistan’da umreden dönen ilk kafile yurtlara yerleştirilmeye başlandı. Gelen ilk kafile değildi, ama ilk yerleştirilendi. İlk gelen kafile çoktan evlerine dağılmış misafir kabulüne başlamışlardı bile.
İlerleyen saatlerde karşımıza çıkan görüntüler, o zamana kadar yaşananları aratır nitelikteydi. Gözler karantina bölgesine çevrilmiş yurtlarda idi. Öyle ya, öğrencilerin maruz kaldığı bu insafsız uygulamanın ötesinde, topraklarımızdaki ilk karantina bölgesi ve karantinaya alınan ilk büyük gruptu. İşler nasıl yürüyecek vb. herkesin ilgisini çektiği bir alandı. Öğrencilerin kapı dışarı edilip Suudi Arabistan’dan umreden dönenlerin, işçilerin, iş insanlarının yerleştirildiği Gölbaşı KYK’da kalanların “Ne hemşire var, ne doktor var. Karantinaya aldılar ama karantina diye bir şey yok. Ahır burası ahır” sözleri büyük yankı uyandırdı…
Evet, karantina uygulamasında temizlik, hijyen, sağlık emekçileri ve sağlık ekipmanlarının ve acil müdahaleler için gerekli donanımın olması şart, bu işin bir yönü. Ancak öğrencilerin, işçi-emekçi, yoksul ailelerin çocuklarının, hepimizin çocuklarının neredeyse 4 sene boyunca geceli gündüzlü yaşadığı alanların “ahır” olarak adlandırılması, en büyük tepkiyi uyandıran şeydi.
Çocuklarımıza reva görülen yaşamı kendileri için kabul etmeyen, “ahır” benzetmesi yapanlar ve o “ahır”da yaşayanların, çocuklarını yaşatmak zorunda kalanların ne kadar da farklı uçlarda yaşadıklarını gösteriyordu. İçinde yaşadıkları toplumun gerçeklerine yabancı olanlar, dünyayı kendi gerçekliklerinden ibaret görenlerin varlığı, sistemin nasıl bir sistem olduğunu ve sınıflar arasında dev bir uçurum olduğunu bizlere bir kez daha gösterdi.