< Kocaman Gülüşlü Devrim İşçisi

"Emre de gözaltında!.. Emre de gözaltında!.."

"Emre de kim? Desteğe gelenlerden mi? Soyadı ne?"

"Durun bir dakika soyadını öğrenelim. Genç bir işçi..."

İlk olarak böyle öğrendim varlığını...

19 Aralık 2000 Zindan Katliamı'nın yıldönümünde Taksim Tramvay durağının önünde Mücadele Birliği Platformu eylem yapmış ve polis korkunç bir şiddetle saldırmıştı. Çevreden gözaltılara tepkiler gelmiş insanları polisin elinden almaya çalışmışlardı.

Başka bir görevi olmasına rağmen genç işçi, polisin o saldırısında insanların darp edilmesine yerlere yatırılarak alınmasına dayanamamış, o da içlerine karışmış ve gözaltına alınmıştı.

Daha sonra işçi eylemlerinin bir çoğunda gördüm. Bazen öfkeli bakan, ama sessizce duran esmer genç işçi hep gördüğüm yüzlerden biriydi.

İşçi eylemlerini yakından takip ettiğim için, kim nerede eylem yapıyor, kimler katılıyor, eylem programı nasıl olacak, duyurusu nerelerde yapılacak, kimlerden destek istenecek hemen hepsiyle ilgilenmeye çalışıyordum.

Bir ara otel işçilerinin sürekli eylemleri oluyordu. Bir çok siyaset, demokratik kitle örgütü desteğe geliyordu. Gazi Mahallesi'nden gelenler de olurdu çoğunlukla... Bir eylemde gelmelerini beklerken, gelen olmamıştı. Ve desteğe gelenler az olmuştu bu nedenle. Fakat eylemin sonuna doğru bir kaç kişi geldi ve bazı aksilikler yaşadıklarını ve geç kaldıklarını söylediler.

Daha önce de geciktikleri olmuştu, ama bu kez yürüyüşte konuşmayı onlar yapacaktı ve çok geç kalmışlardı. Bu konudaki irtibatı da ben kurmuş ve iletmiş olduğumdan müthiş öfkelenmiştim.

Eylem bitince geciken gruptaki arkadaşlara "Bir kişi de olsa zamanında gelip görevini yapmalıydı. İşçi eylemi disiplin gerektirir. Böyle olmaz. Gazi Mahallesi'nden görev isteyen olursa ben aracı olmam bir daha. Bizzat kendiniz irtibat kurun işçi arkadaşlarla" demiştim.

Emre de Gazi Mahallesi'nden geliyormuş. Sanırım on gün kadar sonra karşılaştık bir yerde tanıdık simayı görünce selamlaştık. Çay içip muhabbet ettik. Biraz çekingen "Ben bir şey konuşmak istiyorum aslında karşılaşmışken" dedi.

Bahsettiğim eylem gününü hatırlattı.

"Ben çok şaşırdım o kadar öfkelenmenize... 'Niye bu kadar kızdı ki' dedim. Ama 'İşçi eylemi disiplin gerektirir. Bir kişi de olsa zamanında gelip görevini yapmalıydı' deyince anladım. O zaman çok hak verdim. Hem sevindim. İnsanlar hep, 'işçiler disiplinli olsun' diye bekler. Sanki disiplin sadece işçilerin uyması gereken bir şey. Çok sert gelmişti önce ama sonra düşündüm. Her şeyi üretenler disiplinliyse onlara destek verenler de bu disipline ve sorumluluğa uyması lazım."

Ben de üzüldüyse o ruh hali değişsin diye "Vaay Gazililer kaynatmışsınız demek sonradan aranızda. Sen o gün yanımızda mıydın ki?" dedim gülerek.

“Az ötenizdeydim, çok azını duydum ama konuştuk da tabii aramızda" dedi.

"Çok öfkelenmiştim gerçekten, kaç kişi geldiği çok önemli değil. Görev alındıysa o yerine getirilmeli. Tamam uzak yer ama o zaman bunları hesaba katarak görev alınır" dedim.

"Yok siz haklısınız ben demir işçisiyim ve bir dayanışmada böyle disiplin istenmesi çok güzel. Ben eleştiriye üzülmedim. Sevindim bile, biz işçileri böyle sahiplenen de varmış diye. Şimdi ben Gazi Mahallesi'nden gelen arkadaşlar adına söz veriyorum. Eğer işgünüme, mesaime denk gelmediyse ben mutlaka eylemlere geleceğim, zamanında geleceğim. Görev alınırsa da mutlaka görevi yerine getirecek birinin gelmesini sağlayacağız. Kimse gelemeyecekse işten atılma pahasına o işi ben yapacağım. Anlaştık mı?" dedi.

"Benlik bir durum yok. Bunu işçi arkadaşlarla konuşun. Benim görevim onların sesi olmak, desteğe gelebilecek insanları haberdar etmek" dedim.

"Ben işçi arkadaşlarla konuştum. Ama fırsat bulmuşken konuşalım istedim. Bundan sonra da karşılaşacağız eylemlerde anladığım kadarıyla" dedi.

Tam ayrılırken, "Emre, soyadın ne? Bir kaç tane Emre var da kafamda bi yerleşsin" dedim.

"E, Gazi Mahallesi'nden Emre işte" dedi.

"E, peki anlaştık o zaman Emre" dedim gülerek.

Bu konuşmadan bir süre sonra bende jeton düştü.

Bu Emre, Taksim'de gözaltına alınan Emre...

İki hafta sonraydı. Yine otel işçilerinin eylemi var. Erkenden buluşma noktasına gittim. Sendikadan gelenler vardı. Etrafa bakındım o esmer genç işçi elindeki flamayı sallayarak selam verince yanına gittim. "Söz verdiğim gibi erkenden geldim" dedi.

"İşçi disiplini işte... Başka gelen yok mu?" dedim. "İki kişi geldik bugün" dedi. "Ayağınıza sağlık" dedim.

Bir de BEDAŞ eyleminde grup halinde bayraklarla gelmişlerdi. Kenan da vardı. O arka caddedeki kızıl bayraklarla yürüyüşleri hep canlıdır gözümde.

Sonrasında sayısını bilemediğim kadar çok işçi eyleminde gördüm onu. Hatta sadece işçi eylemleri değil, bir çok basın açıklamasında, eylemde... Ve aynı eyleme gitmişsek, mutlaka bir selam verirdi. Hele eylem kalabalık çoşkulu geçecek bir eylemse, kocaman gülümserdi.

Bir de Gazi Mahallesi'nde bir etkinlik vardı. Tamamen işçilerin hazırladığı bir etkinlikti. İşçilerden her biri birer de şiir okuyacaktı.

Hepsi heyecanlı... Bir ikisi dışında kimsenin karşında konuşma bile yapmamışlar. Bugün sahneye çıkıp şiir okuyacaklar.

Bir baktım Emre de orada. Elinde bir kağıt sağa sola gidiyor. Birilerine "Bana burayı bi kere okur musun? Ben bilemedim" diyor. Birilerine "Oluyor mu, dinler misin?" diyor.

Şiiri okudu okumasına... Hem de gayet güzel de okudu. Yalnız elleri öyle titriyordu ki, öylesine sallanan bir kâğıttaki yazıları nasıl gördü?!"

Etkinlik bitti, çay sigara molası kapı önünde etkinlik kritiği yapıyoruz.

Utanan sıkılan da var bu arada. Biraz bu halleri geçsin diye, "Şimdi size bir uzmanlık sorusu. Emre şiirini gayet iyi okudu. Çok heyecanlıydı ama o heyecana rağmen önemli bir falsosu olmadı. Soru şu ki, o el titremesiyle yıldır yıldır sallanan kağıttaki yazıları nasıl gördü?" dedim. Önce bir sessizlik oldu. Çektiğim videoyu gösterdim. Gülüşmeler, espiriler...

Ve bir cevap "Ağır işçiliğin meslek sırrı o da müsadenle bizde kalsın..."

Bunu söyleyen de bir mermer işçisi. Kısa bir süre önce Kürt halkının yaptığı bir eylemde polis saldırınca "Hevallere bi rahat verin be! Yettiniz ama ha!" deyip polisi çöpe atmış!...

"Hııı, şeyyyy... Ağbi ben meraktan, hani ben göremem de o bakımdan yani.. şeytmiştim ama... Meslek sırrıysa..." dedim... Kahkahalar yükseldi.

Emre yine kocaman gülümsemişti. "Ben burada tırsıp kaldım. Bak olayı gerçekleştiren geçmiş karşımıza gülüyor" dedim.

Mermer işçisi "Bi problem mi oldu kardeş?"

"Yok, ağbi yok şiiri yani güzel okudu ya beğenilince hoşuna gitti, onu şeytmiştim ben..." Ve yine kahkahalar..

Yanımdakilere sessizce "Yolun karşısında çöp konteyneri var. Kendimi orada bulmak istemem" diyorum.

Onlar da gülüşüp "Yok öyle herkesi çöpe atmaz ya! Ama tabi risk almamak lazım" diyorlar.

O günden kareler canlanıyor gözümde, o kapı önündeki kahkahalarımız etkinlik kritikleri... müthiş keyifli bir gündü.

En çok da elinde bayrakla bekleyen ya da sallayan hali kalmış aklımda. Bayrağı sallar ve dalgalanışına bakardı coşkulu eylemlerde...

Bir işçi eyleminde etkinlik yapalım, müzik, şiir falan denildi. Müzikle ilgili ayarlamalar zor değil. "Emre bir şiir okur, bir iki işçi arkadaş da katılsın tamam işte" dedim.

Hemen "A, tabii olur" dediler. Emre biraz sıkıldı. "Ben öyle kendi aramızda bi kere okumuştum" dedi.

Oradakiler fark etti sıkılganlığını "Burada da kendi aramızda. Kaç kişi olacağız ki? Hepsi karşılaştığın insanlar" demişti.

Sonraları karşılaşmaz olduk. Ailesinin yanına gitmişti bir ara. Sonra başka bir şehirde çalışmaya gitti dediler.... Sonra öğrendik ki o kocaman gülüşüyle Kobanê'yi özgürleştirmeye gitmiş...

Ama ben şunu biliyorum. O hala işçi eylemlerinde ve tam zamanında oradadır. Kocaman gülüşlü esmer genç bir işçi görürseniz o Emre'dir.

Birilerine polis saldırdığında yoldaşını korumak için üstüne kapanan bir genç varsa o Emre'dir.

Kalabalıklar içinde kızıl bir bayrağı ahenkle dalgalandıran biri varsa Emre o kalabalık arasındadır.

Yoldaşın