Korona, dünyası sermaye için fırsatlarla dolu. Gün geçmiyor ki bir koruma paketi adrese teslim kendi "tebası"ndan firmaya teslim edilmesin. İktidar her gün televizyonlarda biner yataklı yoğun bakım ünitesi hazırlıklarına başlandığını dile getiriyor.
Normalde ailesinin yanına gitmek isteyen işçilere izin kağıdını şart koşan iktidar, iş bunu ranta çevirmeye geldiğinde bütün olanakları kullanıyor, tüm şartları ortadan kaldırıyor. Binlerce işçiyi yurdun dörtbir yanından işletmelere özel izinler vererek Sahra Hastanelerine topluyor.
Sahra Hastaneleri için 45 günlük teslim süresi öngörülüyor. En ufak iş için bile formaliteden sağlık raporu isteyen firmalar, gemi azıya aldılar. Buraya gelen hiç bir işçinin sağlık kontrolü halen yapılmış değil. Firma sahipleri beylik laflarla hastalanan benim yanıma gelsin ben bakacağım diye işçileri işe zorluyor.
Sabah 8 gece 11'e kadar çalışmaya zorlanan işçiler, geçici olarak, özel öğrenci yurtlarından getirilip yine aynı şekilde götürülüyor. Yurtların sahipleri arasında Erdoğan ailesinin yönetiminde bulunduğu TÜRGEV yurtları da var. Yurt odaları bazen 8 bazen ise 4 kişilik. İşçiler, bir arada yaşamaya zorlanıyorlar. Odalarda sıcak su çoğunlukla bulunmuyor. Tuvalet sayısı düşük olan bu yurtlarda sonumuz ne olur belli değil. İşçilere hastalık taşıyıp taşımadığı, kronik rahatsızlığı olup olmadığı ya da inşaat gibi tehlikeli bir yerde deneyimli olup olmadığı sorulmuyor. Firmalar daha küçük firmalara adam başı aylık ödemeleriyle işçi getirtiyor.
İşin özü, “yaşam kutsaldır” lakırdılarının iş sermayeye gelince kutsallığının falan kalmadığını görüyoruz. Biz işçilerin hayatında bir değişiklik yok. İşin sahibinin devlet olması sizin yasal haklarınızı korumanıza yardımcı olmuyor. Devlet bizlere herhangi bir destek sunmadığı gibi korunmasız, sağlık kontrolsüz işçi çalıştırıyor. Maaşımızın asgari ücret kısmı bankadan yatarken geri kalanını elden veriyorlar. İşin özü işçiden, emekçiden, cümle halktan vergisini tam alırken ücrete gelince tırtıklamayı kendine hak sayıyor.
Asıl virüsün tarihimizde yüzlerce yıllık bir geçmişi var. Bizi hastalıkla açlık arasında tercih yapmak zorunda bırakan, terimizin son damlasına kadar sömüren bu sistemdir bizim için asıl virüs. Bu sistem değişmedikçe biz işçiler için değişen bir şey olmayacaktır.
Sahra Hastanesi’nde Çalışan Bir İşçi