İçişleri Bakanı, İstanbul’da katıldığı bir etkinlikte “Gezi olaylarında otelini tahsis edenler, bugün de İmamoğlu'na özel uçaklarını tahsis ediyorlar bunu anlamıyor muyuz yani. İstanbul'da Gezi ruhunu iktidar yapmak istiyorlar" dedi... Bir yanıyla doğru bir tespit olan bu cümleler, içinde büyük bir korkuyu da barındırıyor.
Yıllarca “bu ülkede iç savaş nerde, hani yaprak kımıldamıyor” diyenlerin bile nutkunu tutan Gezi’den kitleler birçok ders çıkardı. İrili ufaklı birçok ayaklanmayı sonrasında yine yaşadı, başkentte dahi bombaların patlayışına, şehirlerin yıkılışına tanık oldu. Devletle şaka(!) olmazdı. Kitleler yaşamlarıyla ilgili en hayati kararların sermaye lehinde alındığını her geçen gün yaşayarak deneyimledi. Kısacık bir zaman diliminde asırlarca edinilebilecek dersler çıkaran kitleler, gözünü iktidara dikmiş durumda. İktidarı almak için bugün seçim yoluyla -ki sandığa güveni olmadığı halde emekçi halkları zorla sandığa götüren reformizmin etkisiyle- sandığa gitmek gerektiğine ikna oldular.
Burjuva muhalefet partisinin adayı da yine bir sermaye grubunun yeni yüzü olmak için çıkmadı mı ortaya. Kaynayan toplumun basıncını alabilmek için bir sibop olarak çıkmadı mı? Kaynayan düdüklü tencere gibi, biriken basıncı boşaltmak için o sibop ya kaldırılacak öfkeli bir basınçla o hava dışarı çıkacak ya da o tencere patlayacak…
Sermaye sınıfı o basıncı almazsa, ziyafet masalarının ortasında nasıl büyük patlamalar yaşayacağını, altın varaklı koltuklarından ve servetlerinden olacaklarını görüyor.
Biz işçi sınıfı ve emekçiler, KHK mağdurları, atanamayanlar, iş kazalarında ölümden dönenler, borç batağında saplananlar, Aleviler, Kürtler, kadınlar, gençler... O kadar büyük bir basınçla kaynıyoruz ki, bu patlamanın pek yakında olduğunu, pusuya yatanın nefesini kontrol eden sessizliğinden hissediyoruz. Sermayenin kendi iç savaşında dinci faşist partiyle daha fazla yürüyemeyeceğini gören sermayenin bir kanadı korkuyor. Reformistler ise büyük bir alt üst oluşta düdüklü tencerenin kucaklarında patlamasından korkuyor...
Sermaye sınıfının korkusunu anlıyoruz, tarihsel yenilgilerinin farkındalar ve bunu uzak bir geleceğe kadar erteleme korkusu taşıyorlar. Peki borçlarından başka kaybedecek bir şeyi olmayanlara “İmamoğlu kazanırsa devrim oldu ‘sayılır’” gözüyle bakan ve bu faşist sistem partisinin elini tutanlara ne demeli?
Korku büyük, basınç yüksek. Bakalım düdüklü tencere patladığında önce kimi yakacak bu basınç neleri yıkıp neleri kazandıracak...
Bir Mücadele Birliği Okuru