Yine bir 1 Mayıs, yine Taksimdeyiz. Pankartımızı polis bariyerleriyle çepeçevre çevrili Taksim Meydanı’nda açmak, “Yaşasın 1 Mayıs”, “Taksim Kızıldır Kızıl Kalacak” şiarlarını haykırarak 1 Mayıs’ı kutlamak hedefimiz.
Taksim Meydanı’na girilebilecek en yakın noktalardan biri olan Elmadağ Harbiye civarında toplanmaya başladık ve 2 kadın arkadaşımız Point Otel önündeki polis arama noktasında durdurulunca “Fabrikalar Tarlalar Siyasi İktidar Her Şey Emeğin Olacak” pankartını açarak “Yaşasın 1 Mayıs” sloganı ile Taksim’e yürümeye başladı.
Elbette ilk sloganlarla polisler üzerlerine atılmış, neredeyse bir kişiye 3-4 polis gelecek şekilde yere yatırmış, sloganlarını susturmaya çalışıyordu. Sloganların duyulmasıyla eyleme katılmak için gelenler alana yaklaştırılmadığı gibi, yakın noktalarda olan izleyiciler de polis teröründen payına düşeni aldı. Ve elbette muhabirlerimiz de...
Zorla polis aracına bindirildiğimizde aracın içinde de ters plastik kelepçeli şekilde “Yaşasın 1 Mayıs” sloganları atmaya, 1 Mayıs Marşı söylemeye devam ettik.
Bir süre alanda araçta bekletildikten sonra Taksim İlkyardım Hastanesi’nde sağlık muayenesine ve Karaköy Polis Karakoluna götürüldük. Burada rutin üst arama-aratmama, ayakkabı bağcığı çıkartma-çıkartmama, imza atma-imzadan imtina etme tartışmaları… Her aşamada ayrı irade savaşı… Dayatmalar, tartışmalar, arbede… Sonrasında ulaşılan nezarethanede marşlar sloganlar…
Akşamüzeri bu defa Gayrettepe Emniyet Müdürlüğü’ne olan yolculuğumuz başladı. Benzer irade savaşının ardından yeniden nezaret… Bu defa 11 kadın ve 15 erkek varız nezarethanede, 1 Mayıs Taksim eylemcileri olarak. Açlık grevinde olduğumuz için su ve şekerle geçen 48 saat.
Ve 24 saatin sonunda bu defa emniyet ifadelerinde idi sıra. Susma hakkımızı kullandık ve birkaç saat sonra parmak izi için mücadele başlayacaktı. Daha evvelden parmak izi kayıtlarımız olduğunu, bunların her birinin birer kodla sistemlerinde saklandığını söylesek de ısrarla yeniden almak istediklerinde bu keyfi uygulamaya karşı çıktık. Zorla, arbede ile alınan parmak izi kayıtlarından sonra 48 saatin ardından hastane kontrolü için çıktık.
Yine kelepçelerle gittiğimiz hastanede, pankart açtığı için darp edilerek gözaltına alınan 2 arkadaşımız ile Karaköy’de polise bağcıklarını vermediği için darp edilen muhabirimizde oluşan hasarların tespiti, röntgen, tomografi sonuçları ve raporlar için uzun saatler geçirdikten sonra Çağlayan’da Adliyeye götürüldük savcılık ifadelerimizin alınması için.
Akşamüzeri ulaştığımız adliye nezarethanesinde 5 farklı eylem-5 farklı dosyadan onlarca kişi tutuluyorduk. Biz adliyeye yeni ulaşmış olsak da, diğer arkadaşlarımız uzun saatlerdir nezarethanede tutuluyordu. Ve hiç birimiz karakollardan ayrıldığımızdan bu yana su içmemiş, şeker almamıştık. Ve hiçbir görevli gelip ne kadar bekleyeceğiz, ne zaman ifade alınacak bilgi vermiyordu. Avukatlarımıza ulaşamıyor, su alamıyor, sadece bekliyorduk. Marşlar söyleyip sloganlarla nezarethaneyi inletsek de, saatler 18.00’e gelirken karşımızda hala hiçbir muhatap bulamayınca kapı dövme eylemine başladık, koridorda ulaşabildiğimiz nesneleri, dolapları koridora fırlattık. 5 dakikada bir dövülen kapılar, atılan sloganların ardından bir süre sonra emniyet amiri gelerek su getirdi ve ifadeler için savcıya çıkmaya başlayacağımızı haber verdi.
İlk olarak 4 Partizan okurunun savcılık ifadesi alınmadan tutuklama talebi ile mahkemeye sevk edildiği haberi geldi. Kısa bir süre sonra da biz Mücadele Birliği okurları olarak savcılık talimatı ile ifadelerimiz alınmadan serbest bırakıldık.
Çıkışta bizi ailelerimiz, dostlarımız bekliyordu bizi alkışlarla karşıladılar. Biz zafer işaretleri ile “Yaşasın 1 Mayıs”, “Yaşasın İşçilerin Mücadele Birliği” sloganları ile çıktığımızda günlerdir gölgemiz haline gelen kadın çevik kuvvet polisleri adliye bahçesinde dahi yine bizi darp etmeye, susturmaya, ellerimizi indirmeye çalışmaktan geri durmadı.
Her ne yaparlarsa yapsınlar, baskılar gözaltılar, tutuklamalar bizi yıldıramayacak. Taksim Kızıldır Kızıl Kalacak!